Korunan alanlar maden şirketlerine teslim ediliyor
Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Türkiye'nin en önemli korunan alanlar ağı Yaban Hayatı Geliştirme Sahaları maden arama çalışmalarına açılmak isteniyor. Tasarı kabul edilirse, Türkiye'nin doğal zenginliklerini barındıran en önemli alanlar maden şirketlerinin eline geçecek ve birçok canlı türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.
Bozayı
Türkiye'deki 79 Yaban Hayatı Geliştirme Sahası, 1 milyon 200 bin hektarlık bir alan kaplıyor ve Türkiye'deki korunan alanların yüz ölçümünün üçte birini oluşturuyor. Bu alanlar, Anadolu Yaban Koyunu, dağ keçisi, ayı, sırtlan ve flamingo gibi Anadolu'ya özgü ve nadir yüzlerce canlının son yaşam alanları. Yeni maden yasa tasarısı ile maden şirketlerine dokunulmazlık kazandırılıyor ve Yaban Hayatı Koruma Alanları da bu şirketlerin kullanımına açılıyor.
Konuya ilişkin açıklama yapan Doğa Derneği Başkanı Güven Eken, tasarının korunan alanları korumasız hale getirerek küresel maden şirketlerinin insafına terk ettiğini belirtti. Eken, kanun tasarısı hakkında "Hazırlanan yasa taslağı, Türkiye topraklarının koşulsuz şartsız yağması anlamına gelmektedir ve belli ki uluslar arası maden lobisinin güdümüyle hazırlanmıştır. Tasarı, Bern Sözleşmesi başta olmak üzere Türkiye'nin imzaladığı uluslar arası anlaşmaları açıkça ihlal etmektedir. Bu nedenle, Türkiye'nin farklı bölgelerindeki Yaban Hayatı Geliştirme Sahaları'ndaki daha önce yapılmak istenen maden çıkarma çalışmaları, mahkemeler tarafından durdurulmuştur. Bu tasarı meclisten geçerse, kanunun iptali için daha üst hukuki mercilere gitmek gerekecektir. Çevre ve Orman Bakanlığı, korumakla yükümlü olduğu Yaban Hayatı Geliştirme Sahaları'na sahip çıkmalı ve bu kanunun Meclis'e gitmesini durdurarak Türkiye doğasını koruma görevini yerine getirmelidir" dedi.
Yaban Hayatı Geliştirme Sahaları: Av ve yaban hayvanlarının ve yaban hayatının korunduğu, geliştirildiği sahalar. Türkiye'nin dört bir yanında Çevre ve Orman Bakanlığı'nın yönetiminde olan 79 Yaban Hayatı Geliştirme Sahası Bulunmaktadır.
Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı konusunda ayrıntılı değerlendirme
1. Madencilik faaliyetinin ancak bu kanun ile kısıtlanabileceği şeklindeki ibare, madenciliği özel bir faaliyet olarak tanımlamaktadır ve bu durum Anayasanın 56. maddesine aykırıdır.
2. Konu Çevre Hukuku olunca, kazanılmış haklardan bahsedilemez. Bir faaliyetin insan sağlığı üzerinde etkileri olacaksa ki pek çok madencilik faaliyeti doğrudan sağlıklı ve dengeli bir yaşam hakkına müdahale niteliğindedir, faaliyetin sadece kazanılmış hak kavramından yola çıkarak devamının sağlanması kabul edilemez.
3. Madencilik temelde ekonomik bir faaliyet olup sağlıklı ve dengeli bir yaşam hakkına müdahale anlamına gelen "kazanılmış hak" yaklaşımı kabul edilemez. Ekonomi insanların esenliği ve refahı için bir araçtır. Sağlıklı ve düzenli bir çevre ise yaşamın kendisidir. Yaşam olmadığında ekonominin devam etmesinin her hangi bir anlamı olamaz. Kazanılmış haklar kavramından yola çıkıldığında, bu kavramın diğer yanının ekonomik imtiyazcılığı getirdiği ve gözettiği, bu anlamı ile de ülkenin kaynakları üzerindeki egemenliğin sürekli ve kalıcı ya da tanınan süreler boyunca ortadan kalkması anlamına gelir.
4. Tasarının 2/2 bölümünde yer alan "madencilik faaliyetlerine izin verilir" cümlesi kanun yapma tekniğine aykırıdır. Bir faaliyetin çevresel etkilerin ne olup olmadığı Çevre ve Orman Bakanlığı'nın yetkisinde olup, ÇED yönetmeliği gereğince çevresel etkilerin olup olmayacağı, olacak etkilerin enaza indirilebilip indirilemeyeceği, alınacak tedbirler gibi konularda idari yetki ihlali anlamına gelecek bu ibare çıkartılmalıdır. Benzer şekilde izin verilir ibareleri tasarının devamında da vardır.
5. Özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, sit alanları vs gibi sayılan alanlarda madencilik faaliyeti yapılamaz. Söz konusu alanlara ilişkin koruma statülerini düzenleyen mevzuata getirilen madencilik faaliyeti istisnası, bu alanların bütünlüğüne zarar verir. Bu gibi alanlar bir bütün olarak korunmalıdır. Aksi takdirde korunan alanlardan bahsedilemez. Koruma anlayışına aykırı bir yaklaşım olarak bu gibi alanlara yapılacak müracaatların ilgili kurumlardan izin alınması için yönlendirilmesi bu kurumların madencilik lobileri ile karşı karşıya gelmesine neden olacaktır.
6. Yaban hayatı ile madencilik faaliyeti bağdaşamaz. Yaban hayatının sürdüğü alanlarda ÇED yönetmeliği ile bile olsa faaliyet yürütülemez. Bern ve Cites Uluslararası sözleşmelerine aykırı olarak yasal düzenleme yapılamaz. Uluslararası sözleşmeler ulusal hukukun üstünde olup bu sözleşmelere aykırı olarak yapılacak kanunlar, uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu kadar Anayasaya da aykırı olacaktır. Bern Sözleşmesinin ilgili maddeleri aşağıda belirtilmiştir:
Bern Sözleşmesi: Bern Sözleşmesi, açık adıyla Avrupa'nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarının Korunması Sözleşmesi, 19 Eylül 1979'da Bern'de imzalanmış olup bu Sözleşme, 09.01.1984 tarih ve 84-7601 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanarak 20.02.1984 tarih ve 18318 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Sözleşmenin amacı, yabani hayvanları, bitkileri ve bunların yaşama ortamlarını muhafaza etmektir.
Sözleşmenin konuyla ilgili dördüncü maddesi:
1. Her Akit Taraf, yabani canlı türlerinin yaşam ortamlarının ve yok olma tehlikesi altında bulunan doğal yaşam ortamlarının muhafazasını güvence altına almak üzere, uygun ve gerekli yasal ve idari önlemleri alacaklardır.
2. Akit Taraflar, planlama ve kalkınma politikalarını saptarken, önceki paragraf uyarınca korunan alanların muhafaza gereksinimlerine, bu tip yerlerin her türlü tahribattan uzak veya tahribatın mümkün olan en alt düzeyde tutulmasına özen gösterilecektir.
Doğa Derneği / 21.04.2010