Avcı olupta ava gidememek nedir bilir misiniz? Kimimiz işinden vakit bulamaz, kimimiz ailesinden, kimimiz sağlıktan; kimimizde maddi sorunlardan gidemez hep gittiği ava. Ne ağır ne zor ne büyük öksüzlük, yetimlik ve hatta ne büyük bir terk edilmişlik....
Evet dostlar, her zaman gittiğimiz, köpeğimiz tüfeğimiz ve dostlarımızla ait olduğumuz dağlarda ormanlarda dolaşırken bunun bize tanrının ne kadar büyük bir lütfu olduğunu bilmiyoruz.
Av ve avcılık o kadar kolay kelam edilen kavramlarki, o kadar basit geliyorki çoğumuza, ava gitmek... Halbuki ava giderken 5 gece önceden uykusuzluklar, hazırlıklar, heyecanlar, acaba neler çıkacak diye beklemeler, hayaller, beklentiler, ümitler ve hevesler dahası harcadıklarımız, vazgeçtiklerimiz... Kimimiz en sevdiği takımın önemli maçlarından, kimimiz yarinin sıcak koynundan; kimimiz oğlunun, kızının ilk baba deyişine şahit olmaktan...
Dağlara çıkmak, o havayı solumak...
Belki işe giderken hiç bir zaman saat yardımı olmadan uyanamazken, ava gidecekken saatten önce uyanıp çalmasını beklemek....
Belki oğlunun birşeyi öğrenmsine yarım saat sabredemezken, kopaylar postadan çıkana kadar hareketsiz saatlerce durmak...
Belki hiçbirşey vuramayacağını bilerek binlerce kilometre yol yapıp avda avcunu yalayıp, orada beraber ava gittiğin dostunla bir iki kadeh parlatırken sohbette onlarca av vurmak...
Ne kadar kolay anlatmak; haftasonu falanca yerdeydim, hava süperdi, köpeğim şöyle ferma verdi, köpeğim böyle domuzu kaldırdı, iki fişek attım, tek kurşunu bir çaktım, hop çulluk bez gibi düştü, domuz taklayı bir attı, ördekler tepemizden geçiyordu. Keçiyi dürbüne aldım nefesimi tuttum, tetiği bir kestim... Bitmez değil mi dostlar... Avımızın muhabbetti....
Halbuki ne kadar kolay anlatıyoruz... Ne kadar kolay gidip gelmişiz gibi ava sanki bakkala gider gibi... Çeşitli sebeplerden dolayı ava devam edemeyen, artık ava gidemeyen bir avcı nasıl bir yokluk içine düşebilyordur sizce. 1 sezon boyunca ava gidememe veya bundan böyle bir daha hiç ava gidemeyecek olma ihtimalini; her avcının dolayısıyla sizinde bu ihtimale maruz kalabileceğinizi düşündünüz mü hiç?
Hiç aklınıza geldimi bu kadar kolay anlattığınız, bu kadar rahat konuşabildiğiniz kavramları gıpta ile, özenme ile, keşkelerle ve dostça kıskançlıklar içinde hayıflanarak anacağınız....
Ve hiç aklınıza geldimi bu şansını kaybeden dostlarınızın ne denli derin bir boşluk, yokluk ve eziklik içine düşebileceğini. Bir cuma öğleden sonra kaçıp akşam iki muhabbetten sonra yatıp sabah erkenden kalktığınızda doğaya ayak basamamanın, köpeğinizi günün ilk ışıklarında alıp, ormana girememenin, domuzun üstünüze gelirken ki seslerini ; o etrafı yırtan, çatırtıları ile tüylerinizi ürperten, o heyecandan karın içinde sizi terleten duygudan mahrum kalmayı; en sevdiğiniz tüfeğinizi omuzlayıpta tetik kesemeyeceğinizi düşüdünüz mü hiç...
Aramızda bu imkanlarını yitirmiş arkadaşlar olabilirler, isteyipte imkansızlıklardan dolayı gidemeyen arkadaşlarımız olabilir... Bu durumlarda olan arkadaşlarımıza itina gösterelim, mümkünse onları ava götürelim, onlarında bu tutkusuna ulaşmasına önayak olalım dostlar, imkanlar yaratalım... Biz avımızdayken onların mahrum kalmasına olabildiğimiz kadar engel olalım. Öksüz kalmak, yetim kalmak neyse bir avcının ava gidememesinin aynı acı değerlerinde olduğunu düşünüyorum.
Bir avcıyı köpeğinden, tüfeğinden, dağından; ormanından mahrum etmek, ona silah sıkmaktan farksızdır. Arkadaşlarımıza, dostlarımıza sahip çıkalım, ava gidemeyen dostlarımızı ava davet edelim, imkanlar doğrultusunda masraf ettirmeden ara ara bu tutkularını yaşatalım.
Istanbul, 2009 avsız bir ayın üzerine
Rasgele