TÜRKİYE'NİN ÜNLÜ USULSÜZ AVCILARI - Serhan GÖKSU
8/5/2009
Bildiğiniz gibi ülkemiz büyük av hayvanı türleri açısından çok zengindir. Geyik, alageyik, karaca, yaban keçisi, çengel boynuzlu dağ keçisi, yaban koyunu, ceylan, ayı, kurt ve yaban domuzu bu türler arasındadır. Bu türlerin bazıları sadece ülkemizde yaşarlar. Türkiye bu açıdan da dünyanın önde gelen yaban hayatı yaşama alanlarından birisidir.
Yukarıda sayılan türlerden eti yenmeyen kurt ve büyük çoğunluğun etini yemediği yaban domuzunu saymazsak, diğerleri gerek 1937 tarihli, 3167 sayılı Kara Avcılığı Kanunu gerek Merkez Av Komisyonu kararları ile koruma altına alınmışlardı. Son olarak ayı avı da, 1976 yılında MAK ile yasaklanmıştı. (Başlı başına ayrı bir değerlendirme konusu olan Anadolu Pars’ı bu yazının kapsamı dışında tutulmuştur) Ancak, koruma altında olmalarına karşın bu türlerin sayıları beklenen düzeyde artmamıştır.
Yaban koyununu dışarıda bırakırsak, bu türlerin hiçbirisinin yaşama ortamları bozulmamış, bu alanlarda tarım ilaçları, gübre kullanılmamıştır. Bu gerçek de göstermektedir ki bu türlerin sayılarının artmamasının tek nedeni usulsüz avcılıktır. Nitekim, avlanmaları yasak olmasına karşın tüm bu türler, katliam derecesinde avlanmıştır. Bu usulsüz avcılığın, büyük bölümü, et için avlanan kişiler tarafından gerçekleştirilmiştir.
Bu konuyu birkaç örnekle açmak olanaklıdır. Köylüler bu türleri- özellikle geyik ve karacayı- eti için avlamışlardır. Bu usulsüz avcılık, bazı yörelerde hâlâ da devam etmektedir. Bu tür usulsüz avcılığın en çarpıcı örneklerinden biri, 1954 kışında Bolu dağlarında kara saplanan geyiklerin, balta ve tarhalarla katledilmesi ve o yörelerde geyik neslinin tükenmesidir. Bir Urfa seyahatimde, Harran’da (belediye başkanlığı da yapmış) bir ağa, geçmişte makineli tüfekle bir ceylan sürüsüne ateş ettiğini ve 20 ye yakın ceylanı öldürdüğünü söylediğinde, tüylerim diken diken olmuştu. Yine hemen hemen bütün Karadeniz bölgesinde karaca, uzun yıllar, özellikle kışın, bölge köylüleri tarafından eti için öldürülmüştür. Tabii bu tür usulsüz avcılıkta, erkek, dişi yavru ayrımı da yapılmamaktadır. Sevinilecek husus, özellikle Av ve Yaban Hayatı Vakfı’nın usulsüz avcılıkla mücadele amacıyla 1992 yılından bu yana Jandarma Genel Komutanlığı ve Orman Bakanlığı ile birlikte yürüttüğü çalışmalar sayesinde bu durumun son yıllarda değişmiş, bu tür usulsüz avcılığın çok büyük ölçüde azalmış olmasıdır.
Geçmişte köylüler bu usulsüz avcılığı sürdürürken, kentlerde yaşayan ancak bu köylerle bir şekilde bağlantıları bulunan kentli usulsüz avcılar da, gerek domuz avı bahanesi ile gerek köylerini ziyaretleri sırasında -avcı arkadaşlarını da davet ederek- bu yağmaya katılmışlardır.
Toroslardaki yaban keçisi avlarından örnek vermek gerekirse; örneğin Adana ve Mersinli avcılardan yaşı 50 nin üzerinde olup da keçi avına gitmemiş çok az avcıya rastladım.
Doğudaki yaban keçisi avlarında ise, Elazığlı bir kaçak avcının, yaptığı usulsüz avları anlattığı kitabında, yanlış hatırlamıyorsam, yaban keçilerinin yaşadığı yerlerdeki köylülerin, uğursuzluk getirdiği, keçi avlayan kişinin başına bir felaket geleceği inancı ile keçi avlamadıklarını ancak 1950 sonlarında NATO’da (ABD askerleri) görevli personelin yaptıkları usulsüz keçi avlarını görerek keçi avına gitmeye başladıklarını yazmıştı.
İşte ülkemizin en değerli büyük av hayvanı türleri, bir taraftan avlak içinde yaşayan köylüler, bir taraftan da kentlerde yaşayan avcılar tarafından usulsüz olarak katledildikleri için, yasalarla koruma altına alınmış olmalarına karşın, sayıları uzun yıllar boyunca artmamıştır. Eğer kentlerde yaşayan avcılar yasalara uysalardı, köylülere de kötü örnek olup, onları teşvik edip, kendi suçlarına ortak etmeselerdi, usulsüz avcılığın çok daha az oranda olacağından kuşku duymuyorum.
Peki kim bu, kentlerde yaşayan ve usulsüz olarak avlanan avcılar? Bir çoğunu herkes tanıyor. Elimde bir kitap var: Safari Club International- Rekord Book of Trophy Animals (Rekor Trofeler Kitabı). Bu kitaba bakınca görüyoruz ki, “büyük avcı” geçinen ve işin ilginci, bugün bile çok sayıda avcılık meraklısının öyle adlandırdığı bazı kişiler, tüm bu türleri yasa dışı, usulsüz olarak vurmuşlar. Bununla da yetinmeyip, “biz avladık!” diye, Safari Club International’a bildirmişler. (SCI nin sitesinde Record Book kitabı ile ilgili bölüm var. Kitaba internet üzerinden girmek olmak ücrete tabi. Ancak, 24 saat ücretsiz olarak inceleme olanağı da veriliyor.)
Doğrusu ne diyeceğimi bilemiyorum! Cüretin bu kadarına pes! Hani maliyenin vergi ödemeyen yüzsüzler listesi yayınlanır. Benim o sözcüğü kullanmaya terbiyem izin vermiyor ama galiba Safari Club listesi sayesinde benzer bir durumla karşı karşıyayız.
Üstelik bu kişilerin bazıları her fırsatta ortaya çıkıp, “bu türlerin avı yıllardır yasak, sayıları artmıyor, demek ki koruma altına almakla bir sonuç elde edilemiyor” diyen kişiler.
Sen hem usulsüz olarak bu hayvanları yıllarca öldüreceksin, sonra da “yasaklamakla bir yere varılamıyor!” diye ahkam keseceksin! Siz ve sizin gibiler av hayvanlarını yok etmeseydiniz, yasalara uysaydınız ve diğerlerini de uymamaya özendirmeyip hatta zorlamasaydınız bugün bu türler mutlaka çok daha iyi bir durumda olurdu. Bunun örnekleri bir çok ülkede yaşanmıştır. Bizim ülkemizde de son 15 yıldır yaşanmaktadır. Nitekim, yukarıda sözünü ettiğim, Av ve Yaban Hayatı Vakfının kurulmasıyla usulsüz avcılıkla mücadelenin ciddiye alınması ve etkili hale gelmesi sayesinde bugün sayılan türlerin tümünde hızlı bir toparlanma görülmektedir.
Şimdi sözünü ettiğim trofe kitabına dönelim ve ülkemizin bu ünlü “usulsüz avcılarının” kimler olduğunu kamuoyu ile paylaşalım.
“Avrupa karaca’sı” sayfasında Nedim Göknil var! 1983 yılının kasım ayında Trakya’da avlanmış! Trofe sıralamasında 22 nci olmuş!
Ortadoğu ayısı sayfasında, Ali Haydar Üstay’ın, 1984 mayıs ayında Bingöl’de öldürüğü ve 5 inci sırayı aldığı, ayı trofesi var! Üstelik Sayın! Üstay’ın avlandığı ay, ayrıca avcılığın tümüyle yasak olduğu aylar! (Aynı listede Şadi Yazgan’ın 1970 de Bolu’da ve Arslan Köksal’ın 1965 de Tunceli’de avladığı ayılar da var ama, o yıllarda ayı avı açıktı)
18 inci sırada yine Ali Haydar Üstay var! 1980 yılının mayıs ayında, yine Bingöl’de avlanmış! 20 nci sırada ise Ömer Borovalı yer alıyor! 1984 yılının ekiminde Doğu Anadolu’da avlanarak listeye girmeye hak kazanmış! Belki bilmeyeniniz vardır. Ömer Borovalı bu ülkede avcılık konusunda en çok ahkam kesen, sesi en gür çıkan kişilerin başında gelmektedir. Hatta kendisi, yanılmıyorsam uluslararası bir avcılık kuruluşu ile birlikte, Orman Bakanlığı ile ortak, avcılık okulları bile düzenlemektedir. Umarım bu okullarda kendi yaptıklarını örnek olarak anlatmıyordur.
Anadolu çengel boynuzlu dağ keçisi (Anatolian chamois- Şamua) trofelerinde; 1976 yılının aralık ayında Mehmet Adakan! 1984 ekim ayında, Doğu Anadolu’da Ömer Borovalı! 1984 kasım ayında Bingöl’de, Göksev Olcay! 1984 ekim ayında, Doğu Anadolu’da Murat Günşiray! 1960 yılında Tunceli’de Arslan Köksal! 1980 mayıs ayında Bingöl’de, Ali Haydar Üstay!, yine 1960 yılında Tunceli avı ile Arslan Köksal listede yerlerini almışlar! Listeye sonradan girmeye hak kazanan biri daha var. İlk listelerde görülmemesine rağmen son listede görülüyor: 1983 Rize ile, Rıza Kutlu Işık
Yaban keçisi trofe listesinde ise bir başka ilginç durum var. Bu listede yasal olarak avlanan avcılar çoğunlukta. Ancak, bazı avcılarımız yasal avlanma olanağı varken bile, usulsüz olarak keçi avlamışlar. Örneğin Ali Haydar Üstay 83-84-86 yıllarında Antalya’da yasal olarak avlanırken, 1988 yılı şubat ayında da Bingöl’de usulsüz olarak keçi öldürmüş! Bu listede Geray Bilimer’e de rastlıyoruz! 1974 yılı ekim ayında Doğu Anadolu’da bir keçi öldürme şerefine! nail olmuş. (Ömer Borovalı’nın 1984 yılı ekim ayında Yusufeli’nde avladığı keçinin yasal olup olmadığını belirleyemedim. Araştırıyorum. Bakanlıkta kaydı varsa bu avı düşeceğim) Arslan Köksal bu listede de var! 1965 yılında Tunceli’de bir keçi öldürmüş! Listenin 80 inci sıralarında Yine Ali Haydar Üstay var! 1982 mayıs ayında ve 1988 şubat ayında öldürdüğü yaban keçileri ile trofe koleksiyonunu zenginleştirmiş! Listeden anlaşıldığı kadarıyla 1988 de aynı avda 2 keçi öldürmüş. Tabii bunlar, listeye girebilen trofeleri. Acaba listeye giremeyen kaç adet keçi öldürdü? Murat Günşiray da 1982 de Tunceli’de bir keçi trofesi sahibi olmuş! ‘Sahibi olmuş’ diyoruz çünkü Günşiray’ın trofesinin yanında ‘Picked up’ notu var! Vurup da mı buldu, bulup da mı vurdu bilemiyoruz artık!
Yaban koyununda ise kaçak listesine giren Arslan Köksal dışında kimse yok! O koyunu, 1967 de Van’da öldürmüş.
“Ortadoğu geyik” listesine, usulsüz geyik öldürerek girebilen iki avcımız var. Ali Haydar Üstay 1981 ağustos ve 1983 ekim aylarında iki geyik öldürmüş! Ömer Borovalı ise 1983 yılı ekim ayında avladığı geyikle trofe odasını zenginleştirmiş!
Ben yazmaktan sıkıldım, listeler bitmiyor. Anadolu karacası listesinde de yine bilinen isimler var. Trofe birinciliğini ilk defa Ali Haydar Üstay almış! Bu birinciliği elde etmek için acaba kaç karaca öldürdü? Bu listedeki isimleri sırasıyla bildireyim. Ali Haydar Üstay, temmuz 1984 Bolu! Nedim Göknil, kasım 1981 Bolu! Ali Haydar Üstay, nisan 1987 Bolu! (Kaçak av yapmadığı ay yok, çalıştığını bilmeyenler, “işi gücü yok herhalde!” der). Ömer Borovalı, Mart 1978 Edremit! (Kazdağı’nda domuz avı merakının nedeni anlaşılıyor değil mi?) Murat Günşiray, 1981 Bolu! Burada da ‘Picked up’ notu var! Sayın günşiray çok şanslı adam vesselam! Bunca yıldır ormanlarda dolaşırım, daha bir tane bile rekor boynuz bulamadım!
Biliyorsunuz avcılığın basamakları var. Bu, büyüklükleri kendilerinden menkul usulsüz avcılarımızın yaşlarını dikkate alırsak, öldürdükleri hayvanlar belli bir dönemi kapsıyor. Bu döneme “trofe dönemi” diyebiliriz. Acaba trofe dönemine gelinceye kadar, çok daha dikkatsiz ve sadece vurmaya odaklanmış dönemlerde neler öldürdüler?
Şimdi gelelim acı gerçeğe; bu kişiler başka bir ülkede olsalar, bırakın avlanmayı ellerine oyuncak tüfek bile verilmez ve büyük olasılıkla yaşamlarının önemlice bir bölümünü tutukevinde geçirirler. Ne yazık ki biz öyle bir ülkede yaşamıyoruz!
Benim bildiğim, Safari International gibi ciddi uluslar arası avcılık ve trofe kuruluşları, yasa dışı olarak avlanmış trofeleri tescil etmezler, yapılanı da avcılık olarak kabul etmezler. Acaba yukarıda adlarını saydığımız kişiler o trofeleri usulsüz olarak elde ettiklerini bildirmek dürüstlüğünü gösterdiler mi? Ne dersiniz, yapmışlar mıdır? Bunu da yakında öğreniriz. Herhalde Av ve Yaban Hayatı Vakfı gerekli girişimlerde bulunur.
Türkiye’de elde edilmiş trofeler listesinde, ülkemizde usulsüz olarak avlanmış bazı yabancıların isimleri de var. O yabancılar da mutlaka bir Türk’ün yardım ve yataklık yapması sayesinde avlanmışlardır.
Benim anlayamadığım bir nokta daha var. Haydi yasalara uymadınız. Usulsüz olarak avlandınız. Bari kesin sesinizi oturun.
Listelerdeki usulsüz Türk avcılarının arasında Ali Haydar Üstay’ın durumu daha da ilginç!? Şana, şöhrete mi ihtiyacı var? Keşke o yasak avları yapmasaydı da, Orman Bakanlığından izin isteseydi. Orman Bakanlığı ona nasıl yaban koyunu, alageyik, ceylan avlama izni verdi ise, avlamak istedikleri diğer türler için de izin verirdi! Bakanlık korumaya, yasaları uygulamaya gelince pek cimridir, bin dereden su getirir de, vurdurmaya gelince eli pek açıktır! Az kalsın unutuyordum. Arslan Köksal’ın trofelerinin 4 adedinin resmi ölçümleri, Ali Haydar Üstay tarfından yapılmış. SCI nin internet sitesindeki ‘Record Book’ kitabı listesinde gözüküyor.
“Yasaklamakla hiçbir yere varılmıyor” diyenlerin yaptıkları, ve “şecaat arzederken söyledikleri sirkat” bu işte! İbret için!
Beyler, kırsal kesim avcılarına kötü örnek olacağınıza o avların korunması için niye çaba göstermediniz? Hani imam ve cemaatle ilgili bir söz vardır! Siz böyle yaparsanız tabii yasaklamakla bir yere varılmaz.
Merak ettiğim bir başka konu daha var. Ömer Borovalının 1960 sonları, 1970 li yılların başlarında av turizmi yaptırdığını biliyoruz. (Hangi yetki ve izinle onu da sormak gerek tabii!) Acaba Borovalı yaptırdığı o avlarda yabancı avcılara koruma altındaki bu türleri de avlattı mı? Açıklarsa biz de öğrenmiş oluruz.
Elbette usulsüz avlananlar sadece bu kişiler değil. Daha bildiğimiz, duyduğumuz bir çok avcı var. Aralarında kitap yazanlar da var. Yeri gelmişken Hayati Pirselimoğlu için de bir şeyler söylemek istiyorum.
Kendisini insan olarak centilmen, kadirşinas, iyiliksever, kâlp kırmayan bir kişi olarak biliyorum. Ölenin arkasından konuşulmazmış ama, kötü bir avcıydı. Tam bir et avcısıymış. Kamyonet dolusu kırmızı benekli alabalık, her avda 3-4 keçi öldürmüş. Üstelik anladığım kadarıyla trofe merakı da yokmuş. Çünkü, trofeleri eşe dosta dağıtırmış. Yine de Allah rahmet eylesin. Tanrı, günahlarını –varsa- affetsin.
Türkiye, her yıl binlerce karaca, yaban keçisi avlandırma potansiyeline sahip. Ancak, usulsüz, dolayısıyla düzensiz avlanmalar nedeniyle bu türlerin sayıları, son yıllara kadar artmadı. Bu kişilerin ceremesini namuslu avcılar çekti, hâlâ da bir ölçüde çekiyor. Ben de istemez miydim makul bir bedelle karaca, yaban keçisi, geyik avlamayı?
Ayrıca bu kişilerin yasa, avcılık sistemi, avların ve avlakların korunması umurlarında bile değil. “Yılın (Usulsüz) avcısı” ödüllerini alıp, çubuklarını tüttürürken eminim bıyık altında gülüyorlardır. Siz diğer avcılar! Bırakın artık bu kişilere methiyeler düzmeyi. Avlarınıza sahip çıkın. Yoksa ne bu türleri avlayabilir, ne de maliyeti yivsiz tüfekle aynı olan bir yivli tüfek sahibi olabilirsiniz. Biz bu türleri korumaya çalışıp, avlamadık. Siz de bir el verin de, sizin, bizim hakkımız olan avları usulsüz olarak vurup Safari International’ın listelerine giren bu kişilerden kurtulalım. Çocuklarımız, torunlarımız, düzgün bir şekilde avlanabilsinler. Onların usulüne uygun olarak avlayacakları trofeler, şimdiki kaçakların yerini alsın!
Ankara 2009 Mayıs
Serhan Göksu
AV VE YABAN HAYATI KORUMA, GELİŞTİRME VE TANITMA VAKFI, ÜLKEMİZDE YASA DIŞI OLARAK AVLANMIŞ OLAN YUKARIDAKİ TÜRLERİN, SAFARI INTERNATIONAL LİSTELERİNDEN ÇIKARILMASI VE BU USULSÜZ AVCILIĞI GERÇEKLEŞTİREN KİŞİLER HAKKINDA GEREKLİ YASAL TAKİBATIN GERÇEKLEŞTİRİLMESİ İÇİN GİRİŞİMLERİNİ BAŞLATMIŞTIR.
VAKIF, TÜM BU BİLGİLERE ZATEN SAHİP OLAN ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞININ DA, YASALARIN KENDİSİNE VERDİĞİ GÖREV GEREĞİ, BENZER İŞELMLERİ İVEDİLİKLE YERİNE GETİRMESİNİ BEKLEMEKTEDİR.