Muhterem Kamil Bey,
Teknik konularla alakadar bir forumdaşımızın paylaşımlarıyla aramızda olması memnuniyet vericidir.
Otomatik dolumlu ateşli silahlarda, namlu içinde sevkedilen metaın bu birimin nerelerinde olduğu an, namlu arkasını
kapatan bloğun, silah üzerinde, varsa bağlı olduğu diğer birimlerle, yoksa müstakilen, arkaya doğru ne kadar devinim
içinde olacağını ortaya koyan fizik formülü, Newton'un üç numaralı eşitliğinde, "Hız" yerine onun muadili olduğu; "Yol/
Zaman"kavramının konulduğu, "Zaman" faktörü için, her iki tarafta olay sırasında geçen ve yekdiğerine eşit olan
"Katedilmiş süre" ikamesi ve bunun formülün iki yanında aynı değer olarak hesaptan alınması kabuluyle, geride kalan
değişken faktör,"Yol" un kaim olduğu; Geri tepen namlu arkası blok ağırlığı(gram) x Bu ağırlığın arkaya katettiği yol(mm)
eşittir(=) Namlu içinde ileri giden sevk edilen nesne ağırlığı(gram) x Bu nesnenin namlu içinde katettiği yol(mm) x
12 Ga. için Fişek taban alanı/ Namlu dikey kesit alanı( Yaklaşık olarak=1.3) eşitliğidir.
Bu formülle, mesela, kurşun veya saçma kütlesinin gaz tahliye kanallarına ulaştığı an namlu arkasını, ona kilitli olarak
örten ve mekanizma grubu ve onu taşıyan sürgü kolunun irca yayının tartı veren ağırlığı toplamlarıyla tüfek içinde geriye
ne kadar yol alacağını, bundan sonraki evrelerde, dolu namlu içinde hangi uzaklıkta iken açılmış mekanizma gurubunun
ne kadar arkaya devinim içinde olacağını hesaplayabilirsiniz. Bu işlem sırasında akılda tutulması gereken, mekanizma irca
yayının, kilitten açılma aralığı olan en çok bir santim geriye mesafede, eylemsizliği ve elastıkıyet katsayısına bağlı olarak,
sükunet halindeki kompresyon değerini veremiyeceği, arkaya doğru ilk bir santim ötesinde bu özelliğini ortaya koyabileceği
keyfiyetidir.
Daha önceden bir başka konuda verilmiş alakadar bir alıntı aşağıdadır;
Ynt: Gazlı sistem & Kinetik sistem arasındaki güç/etkili menzil farkı
« Yanıtla #48 : 20 Eylül 2018, 09:37:09 »
Selamlar muhterem arkadaşlar,
Gazlı tüfeklerde güç kaybı vehimi, ülkemizde, üreticiler indinde bile, nedense, gündemden hiç düşmeyen bir konudur.
Gaz basıncını namludan küçük çıkışlarla kilit açma mekanizmalarına yönlendirme düşüncesi, yivli tüfeklerde, geçen
asrın ilk yıllarından da önce başlamış bir uygulamadır. O zamanın kara barutlu fişekleri. tahliye kanallarını çok kısa
sürede tıkadığı, korozyona yol açtığı için fazla tutulmamış, bu şekilde otomatik dolumlu piyade tüfeklerinin gelişmesi bayağı
ertelenmiş, hatta Almanya gibi bazı ülkelerde, bu nedenle, askeri tüfek talepleri arasına "Namluda delik olmama" zarureti
getirilmiştir.
Zaman içinde barut teknolojisinin gelişimiyle gazlı sistemler kullanılmaya başlanmış, Newton fiziği üyarınca yapılan
basit hesaplarla mekanizma devrelerine aktarılan barut gazının, tabir caizse "Atık gaz" niteliğinde olduğu ordonat
yetkililerine anlatılarak tasvibleri paralelinde bugün çok kullanılan gazlı piyade tüfeklerinin çağı başlamıştır.
Yivsiz tüfeklerde, gaz tahliye çıkışlarının, barut artığı, küçük saçmalar, keçe ve sair ıvır zıvırla tıkanmasını önleyen
plastik tapaların gelişimiyle aynı sistem, geçen asrın ortalarından itibaren kullanım görmeye başlamıştır. O zamana
kadar pazar hakimi olan Browning A5 ve klonlarının "Uzun geri tepmeli" çalıştırma sistemi, daha ucuz ve etkin bu
yaklaşımla giderek pazardan çekilmiş, kaybolmuştur.
Yivsizlerde gazlı düzenin ilk yapımcılarından "Remington" un başlangıç modeli patentinde, "Yapılan araştımalar neticesinde,
kullanılan barut türlerinin büyük çoğunluğuyla namlu ilk yirmi ile yirmibeş santım ilerisinde, gaz basıncının itiş etkisinin
takribi yüzde sekseninin elde edildiği, bu nedenle her tür dolu için bu mesafeden mekanizma kilit devrelerine alınacak
gaz niteliklerinin görevini kusursuz yapacağı" ifadesi yer almaktadır. Söz konusu söylem, uzun araştırma ve deneylerin
sonucudur.
Bugün de bu görüş büyük oranda geçerlidir. Namlu içi ilk yirmibeş santim önünde, barut gazı itiş gücünün yaklaşık
yüzde seksenini kazanmaktadır. Kalan mikdar takribi yüzde yirmi, normalde altmışbeş santımlık bir namludan artakalan
öne uzunlukta, 12 Ga. namlu çapıyla 230 santimetre karede, 2.5 milim çaplı iki tahliye kanalı alanı 0.03 santimetre kare;
0,000125 (1/8000 civarı) oranlı kapalı ve açık alan kıyaslı ortamda işlevini sürdürmektedir.
Çok müşkülpesent düşünürler için bu oranın 1/3000 olduğu varsayılırsa, tahliye kanallarına kadar gelen dolunun, orada
"Zınk!" diye çakılıp gazın aşağı gidişine seyirci olduğu düşünülse dahi , mesela 450 m/saniye kazanılmış ilk ..
hızın bu oranda kaybı; Ancak 1.35 m/saniye civarı olacaktır.
Ki gerçek böyle de değildir. Gazın çok küçük bir kısmı tahliye kanallarına sevkedilirken, büyük kısmı mesela 36 gram gelen
dolunun ileri sürüm işlevinde mesaiine devam halindedir.
Mekanizma grubunun ortalama ağırlığı 600 gram civarıdır.
Aynı birimin geri giderek kilitten kurtulma mesafesi de yaklaşık bir santimdir.
Newton üçüncü formülünden neşet eden; "Mekanizma ağırlığı x mekanizmanın dolu namludan çıkıp gittiği zaman içindeki
aldığı yol= Dolu ağırlığı x dolunun namlu sonuna kadar gideceği yol x fişek taban alanı/namlu iç çap vüsati " eşitliğiyle, bir
santim geri kilit açılma aralığı sonuna kadar seyahatin bitişinde, dolunun, namlu içi tahliye kanalları ilerisinde yaklaşık 22
santime ulaşacağı hesaplanabilmektedir. Yani, 25+22= 47 santim namlu içinde barut gazı tamamen kapalı bir ortam
içinde devinim vermektedir. Bu vukuat sırasında mekanizma geri getirme yayı, eylemsizliği ile kendi içinde çok az sıkışıp
gerekli parçalara destek özelliğini kaybettiğinden, geri tepen parçalara durdurucu etki verebilme kabiliyetinde değildir.
65 santimlik namlunun kalan , en fazla 25 santiminde söz konusu kapalı açık alan oranı, gerçekte 1/15000, karamsar
yorumcu için, haydi onunda üçte biri; 1/5000, bu değerin 450 m/saniye ilk hıza kıyası, takribi, 0.9 m/saniye civarı olsa
gerektir.
Ki gerçekte oluşum böyle de değildir.
Kilit açıldıktan sonra mekanizma grubu, tamamen basit geri tepmeli düzende devinim vermektedir. Yani, fişeğin arkaya
itişine karşı koyan, aksam ağırlığı olarak yalnızca takribi 600 gramlık kütlenin eylemsizliğidir. Bu birimin dolunun namludan
çıkıp gitmesi için gerekli, kalan yirmibeş santim öne mesefede, fişek arka kısmının çıplak olarak dışarı taşırabileceği
uzunluk 2 santim civarı olması gerekir ki, bu dahi güvenli sayılabilecek bir değerdir.
Ancak gerçekte durum farklıdır. Geri tepme şoku etkisiyle kendi içinde şıkışarak destek özelliğini kaybeden irca yayı, ilk
bir santimlik mekanizma arkaya deviniminin bu aralığı kapatması neticesinde etkinliğini kazanıp, en az üç dört kilo yükle
geri tepen aksam üzerinde durdurucu etkisini başlatacak, namlu içindeki dolunun tamamen çıkıp gitmesinden sonra
kazanılmış moment ve kalan gaz basıncına yenilerek mekanizma arkaya hareketine izin verecektir.
Görülmektedir ki...
Tahliye kanallarından alınan gaz basıncının güç kaybı gibi bir etkisi hiç yoktur.
Olsa bile... Hesapla bulunan 1/5000, haydi olmadı 1/3000 açık alan kıyasıyla, dolu ileri devinimi namlu içinde yavaşlamış
dahi bulunsa...
Herkesin malumu olduğu üzere, barut hakkının tamamı standart en uzun namlu içinde dahi yanmamakta, bir kısmı
dışarı atılmaktadır. Ağız alevi ve sesin büyük ölçüde sebebi bu oluşumdur.
Namlu içinde yavaşlayan dolu, bu zaman içinde daha çok miktar barudun yanmasına, bunun neticesinde daha yüksek
ilk hız kazanımına neden olacaktır.
Yani, gazlı tüfeklerde beklenen, daha az değil daha çok ilk hız ve vuruş enerjisi olmalıdır...
Neye niyet... Neye kısmet...
Netice-i kelam...
Gazlı tüfeklerde güç kaybı yoktur... Aksine inananlar bir an önce bu vehimden kurtulmalıdırlar.
Saygılar.
Anlayabildiğim kadarıyla, hayli ilgi çekici olan diğer yaklaşımlarınızla alakadar olarak, kısıtlı bilgim çerçevesinde
ekleyebileceklerim aşağıdadır;
- Yer çekiminin otomatik dolum sistemlerine etkisi; namlu tam dikey durumda iken, geri tepen öğelerin aşağı doğru
ne kadar bir sarkma içinde olduğu nisbetindedir. Söylenen keyfiyet, en aşırı etkisini geri getirme(İrca) yayı üzerinde
gösterebilir ve ateşlemenin ilk anında, bu birim faktörünün zaten eylemsizliği etkisiyle hesap edilen kompresyonunu
veremeyeceği düşünüldüğünde, vukuatın etkisinin ihmal edilebileceği görülecektir. Kinetik düzende enerji toplamayı
mümkün kılan aşırı sert ve esnek yayda zikredilen etki ihmal fiilini dahi ihmal ettirecek seviyededir.
- Dolu ağırlığına göre kendinden ayar yapan, atalet esaslı mekanizmalar, geçen asrın ortalarından itibaren çeşitli
kuruluşlar tarafından denenmiş, patentlere bağlanmış, ancak, çalışma ortamının barut gazı artıklarıyla kısa sürede
arzu edilen evsafını terk ettiği görülerek seri üretime alınmamıştır. Bunlarda en çok üzerinde durulan yaklaşım, geri tepen
tüfek içinde, etki veren kuvvet şiddetine göre, kütlesine bağlı eylemsizliğiyle yerini koruyarak gaz tahliye kanallarını, dolu
ağırlığına göre aralayan mekanik düzenlerdir.
İlgi çekici paylaşımlarınızın devamını görmek umuduyla...
Saygılar.