İlk kez göz göze gelmiştik! Kimseler yoktu etrafta. Öyle bir baktın ki kara gözlerinle... Gözlerimden yüreğime doğru bir ateş aktı... O bakış hala capcanlı duruyor. 20 yıl geçti, unutamadım... Ormanın kara gözlü kızı! Yüreğimdesin...
Bayram tatili miydi, yarı yıl mıydı? Hayırlamıyorum. Zaten sadece tatillerde ava gidebilirdim. Havada biraz tipi, biraz sis vardı? Rahmetli anacığım torbamı akşamdan hazırlamıştı. Ezanlardan önce kalktım. Malzemeler de akşamdan hazır.. Namazı kıldım, çıktım. Hedef ovadaki çaylar. Böyle havalarda ördek çayda kalıyor.. Ben de parlayana atarım. Kar atıyor biraz. Hafif poyraz yüzümü ısırıyor...
Çayların boyunu son sürat dolandım. Ne gördüm, ne attım tam hatırlamıyorum artık! Torbada bir tane dişi yeşilbaş vardı. Yönümü tepelere çevirdim. Son sürat devam. Ben çok hızlı gezdiğim için kolay kolay tavşan kalkmaz önümden. Fakat ne yapayım, öyle bir huyum var. Her yere ayak basmam gerekiyor sanki...
Canavar Deliği'nden, Küçük Çavındır'dan derken Kara Boğaz Deresi'nin girişine geldim. Çeşmenin oradan dereye doğru girecektim ki.. Birden pa pa pa kanat sesleri.. Yüreğim hopladı.. 16'lık çifteyi çevirdim söğütlere doğru uçan iki kuşa.. Pam pam.. Sanki biri düştü.. Hemen koştum..
Derenin içinde söğüt ağaçları var ve etrafında dik tepecikler var. Kuşa atmak ve düştüğünü görmek zor. Düştüğü noktayı ararken birden göz göze geldik... Canlıydı, bana bakıyordu... Ne yapacağımı bilemedim! Gözlerimi kapatarak kesebildim...
Eğer bir gün tüfeği duvara asıp da buralardan gidersem, bil ki sebebi sensin kara gözlüm!