6136 nolu kanunun başka bir açıdan ele aldım
6136 NOLU KANUN NASIL ÇIKTI
Türkiye Dünya’da ruhsatlı silah almanın en zor ve pahalı olduğu ülkelerdendir. Bu kanunlar ve kısıtlamalar suçluların ruhsatsız silaha ulaşa bilmesine engel olmamakta. Hatta yasa dışı silahlanmayı teşvik etmekte suç ve suçluyu takibi zorlaştırmaktadır. Ayrıca sağduyulu vatandaşların ruhsatlı silaha ulaşmasını engellemektedir.
Devletine bağlı vatanperver halkın silahlanması kimleri rahatsız etmektedir niçin bu engellemeler konulmuştur; bunu anladığımızda olay çözülecektir. Geçmiş zamanda çıkartılan bu kanunların masum olduğuna inanmak mümkün değildir. Türk milleti silahı kutsal bir meta olarak telakki edilirken; Milletin vekilleri bu kanun tasarısını hangi şartlar hangi pazarlıklar sonucu oylayarak kanunlaştırdıkları ayrı bir merak konusudur. Bunu anlamanın yolu da kanunun çıkış tarihindeki duruma bakmak olacaktır:
2. dünya savaşı yeni bitmiş. Türkiye savaşa katılmamasına rağmen yokluk sefalet içinde. Türkiye Biçare!
Çok uzaklardan okyanus ötesinden 2. Dünya savaşının galibi ABD’li yardım sever diplomatlar Ankara’nın sokaklarında cirit atıyorlar. O toplantıdan o toplantıya koşuşturuyor. Vaatler yardım teklifleri havalarda uçuşuyor. Türkiye’nin arayıp ta bulamadığı yardım eli.
ABD ile yapılan ilk ikili anlaşma, 23 Şubat 1945 tarihinde imzalandı. Borç alma ve kiralamalarla ilgili olan bu anlaşma TBMM'de 4780 sayıyla yasalaştı. ardından Türkiye tavizler vermeye başladı. 27 Şubat 1946 tarihinde yapılan 10 milyon dolarlık anlaşmaya göre Türkiye, ABD’nin işine yaramayan savaş artığı malzemeleri satın alacaktı. Bu yetmez gibi ABD’nin yönlendirmesiyle Türkiye 11 Mart 1947’de IMF’ye, 14 Şubat 1947’de de Dünya Bankası’na üye oldu. ABD borç verdiği ülkeleri dolaylı yönden yönetmenin tadına varmıştı bir kere; bunu kurumsallaştırması gerekiyordu ve Haziran 1947’de Harvard Üniversitesinde bir konuşma yapan dönemin ABD Dışişleri Bakanı George Marshall, Avrupa ekonomilerini tekrar kalkındırmak için çok geniş kapsamlı bir program önerdi. İsim ve içerik kulağa çok hoş geliyordu. Yaşasın Türkiye borç alacak kalkınacak borçlarını ödeyecek muasır medeniyetler seviyesine ulaşacaktı(!)
İnsanın baktığı yer çok önemli.
ABD’den ise durum farklı gözüküyordu. Ödeye bileceğinden daha fazla Faizle borç verecek, ekonomik olarak kendine bağlayacak borç vadelerini uzatmak için tavizler isteyecek modern sömürge sistemi kuracaktı. Kurdu da.
Üzgünüm ama biz o zamanlar bu zokayı yuttuk.
ABD tarafından siyasiler bürokratlar ve üst düzey askeri personel çeşitli hediye, rüşvet, şantaj, makam, mevki ve kişisel zaafları kullanılarak kontrol altına alınabilir unsurlar olarak görülürken; sömürge sisteminin en önemli unsuru olan halkın toplumsal sağduyusu, toplumsal itiraz edebilirliği ortadan kaldırılmalıydı. Türkiye’yi halka rağmen yönetmenin formülü buydu.
Türk halkını kendi halkından daha üstün tutan ABD (!) içerdeki devşirmeleriyle veya direk olarak masum gibi gözüken taleplerini uygulatmaya başladı. Türk halkının sağlığı için bize mısır şurubu nebati yağ, margarin hatta tavuk bile satarken üretilen tüm zeytin yağımızı alıyordu. O zamanlardan kalma bir türkü aklıma geldi ‘’Zeytin yağlı yiyemem aman basmada fistan giyemem aman’’. Her neyse konumuza dönelim.
ABD’li yetkililer önemli bir şeyin farkına vardı. Türk halkı silahlı idi. Neredeyse her evde bir veya birden fazla silah bulunmaktaydı. Kendi silahını mermisini yapabiliyordu. Allah muhafaza birbirlerini vurabilirler, kazalara uğrayabilirlerdi. ABD’de de aynı durum geçerli idi olsun ABD’liler birbirini öldürsün. Lakin Türk halkı daha önemliydi. Türk halkı silahtan arındırılmalıydı. Ayrıca bu kadar silahın olduğu bir ülkede ABD nasıl operasyon yapacaktı. Nasıl onların çocukları ihtilal yapabilecekti nasıl terör örgütleri elini kolunu sallayarak sağa sola silah sıkıp bomba patlatabilecekti. Bu tehlikeli durum derhal düzeltilmeliydi.
Ödeyemediğimiz borçları ödeyebilmemiz için yeni borç vermek için ön şart olarak 6136 nolu kanun çıkartılmasını talep ettiler.
ATEŞLİ SİLAHLAR VE BIÇAKLAR İLE DİĞER ALETLER HAKKINDA KANUN (1)(2)
Kanun Numarası : 6136
Kabul Tarihi : 10/7/1953
Yayımlandığı R. Gazete : Tarih : 15/7/1953 Sayı : 8458
Yayımlandığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 34 Sayfa : 1542
Tesadüftür herhalde 1 gün önce çıkan ve aynı gün resmi gazetede yayımlanan 6127 nolu kanunda dikkatimi çekti:
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Ekonomik îş Birliğine dâhil memleketlerle Borçlanma, Yardım ve Ödeme Anlaşmaları akdi için Hükümette yetki verilmesine dair 5969 saydı kanunla muaddel 5436 saydı kanunun mer'iyet müddetinin uzatılması hakkında Kanun, Kanun No : 6127 Kabul tarihi: 9/7/1953
Bugünkü durum ise:
Bu kanunun çıkmasının üzerinden o kadar çok zaman geçti ki artık halk ve yetkililer tarafından kanıksanmış durumda. Devletin resmi görevlileri bellerindeki silahları bir paye, statü sembolü olarak görmekteler. Bu statüyü kaybetme korkusu ve ABD tarafından oluşturulan algı sayesinde bu yanlışın düzeltilmesine şiddetle karşı çıkmaktalar. Herkeste silah olursa millet birbirini vurur diye itiraz etmekteler. Biz diğer milletlerden daha mı vahşiyiz? Bizler niye kendi halkımıza diğer devletlerin güvendiği kadar güvenmiyoruz. Bu halk rüştünü 15 Temmuz’da kanıtlamadı mı? Zaten herkeste yivsiz av silahı bulunmakta. Ayrıca bu dünyada birisini katletmeyi aklına koyup ta silah bulamadığı için vaz geçen kaç kişi bulunmakta.
2010 yılında İstanbul’da 252 cinayet işlenmiş. 101 bıçakla 60 ruhsatsız silahla 29 u ruhsatlı silahla 8 de yivsiz silahla 54 de diğer suç aletleriyle gerçekleştirilmiş olduğu göz önüne alırsak; silah için uygulanan bu kısıtlamaların ekmek bıçağına uygulanması gerekmektedir.
Türk halkı; ABD, İngiltere, Almanya, Belçika, Fransa, Rusya, İran, Yemen, Hindistan ve diğer devletlerinin halklarının haklarına sahip olsa idi ne bunca terör olayı nede 15 Temmuz’lar yaşanırdı.
Biz Türk Halkı ne istiyoruz:
1- Aşırı vergi yükü ve MKE tekeli kaldırılmalı. (Türkiye’de özel sektör askeri silah ve cephane ürete bilecek kadar güvenilir silah satacak kadar güvenilmez bunu anlamak çok zor.)
2- Maliyeden alınan borcu yoktur belgesi kaldırılmalı. ( yat, villa şirket, uçak ve lüks otomobil alımlarında bile bu belge istenmemektedir.)
3- Sağlık raporları düzenlemesi sürücü lisansı ile aynı şartlarda olmalı.
4- Mühimmat temin ve üretimindeki kısıtlamalar kaldırılmalı.
Dr. Onur NEŞELİ