Ekolojik Denge ve Taş Ocakları
İnsanoğlu, tabiatta kendisinin emrine verilen şeylerden istifade ederken ölçüyü kaçırmamak ve dengeli olmak zorundadır. Aksi halde sorumlu olacağını ve ahirette bunlardan da hesaba çekileceğini bilmek durumundadır.
Sanayileşme ile başlayan süreçte tabiatın vahşice kirletildiği ve ekolojik dengenin altüst edildiği bilinmektedir. Daha çok para ve servet kazanma uğruna insanoğlu tabiata saldırmakta, ormanları katletmekte, nehirleri kurutmakta ve doğal yaşamı altüst etmektedir. Hayatta kalmaya direnen göllerdeki ve nehirlerdeki canlılara/balıklara kimyasal atıklarla işkence yapmakta, onları zehirlemekte, denizlere zararlı atıklar boşaltmakta, baca ve egzoz gazlarıyla atmosferi kirletmekte, iklim değişikliklerine neden olmakta, kuraklık ve kıtlığa davetiye çıkarmaktadır. Kısacası insanoğlu, kendi eliyle kendine yazık etmekte ve kendi sonunu bizzat kendisi hazırlamaktadır.
Son yıllarda fabrika bacalarından ve arabaların egzozlarından çıkan zehirli gazlar ve tüketilen fosil yakıtlar, insan hayatını olumsuz bir şekilde etkilemekte ve insan sağlığını tehdit etmektedir. Duyarlı ve bilinçli bir insanın tüm bunlara karşı sessiz, seyirci ve kayıtsız kalması asla doğru değildir. Bu itibarla demokratik tepkiler mutlaka dile getirilmeli, gereken yasal düzenlemeler bir an önce yapılmalı, çıkartılan kanunlar kararlı ve ısrarlı bir şekilde uygulanmalıdır.
Son iki yıldır ülkenin bir ucundan diğer ucuna her ay düzenli olarak uçakla seyahat etmem nedeniyle memleketimizi yukardan seyretme imkânı bulmaktayım. Bu nedenle, gördüğüm bazı eksiklikleri ve yanlışlıkları buradan ifade etmeyi bir görev bilmekteyim. Zira bu da sosyal sorumluluğun bir gereğidir ve görülen yanlışların ifade edilmesi gerekmektedir. Mesela benim gördüğüm yanlışlardan bazıları şunlardır:
Maden/taş/mermer/kum ocakları çevreye büyük zararlar vermekte ve tabiattaki dengeyi altüst etmektedir. Bunları kapatmak ve insanları işsiz bırakmak çözüm olmadığına göre yapılması gereken şeyler bellidir. Bu işletmelerden para kazanan patronlar, tabiatı eski haline getirmek, etrafı ağaçlandırmak ve çevre düzenlemesi yaparak “sanki orada daha önce bir maden/taş/mermer ocağı vs. yokmuş gibi” bırakmak zorundadırlar. Bunu yapmazlarsa çevreye ve topluma karşı büyük bir suç işlemiş olurlar. Dolayısıyla bununla ilgili yasal düzenlemeler derhal yapılmalı ve en ağır para cezaları devreye sokulmalıdır. Eğer ilgili kanunlar varsa, yetkililer bunları derhal uygulamalı ve çevrenin eski haline getirilmesini mutlaka ama mutlaka sağlamalıdırlar.
Aynı şekilde çimento fabrikaları da çevreye verdikleri zararları telafi etmeli, açtıkları ocakları kapatmalı, filtrelerini mutlaka taktırmalı ve bunları işler halde tutmalıdırlar. Buraları denetlemekle görevli kimseler de görevlerini ihmal etmemeli, savsaklamamalı ve ciddiye almalıdırlar. Gözünü para hırsı bürümüş patronlara gereken ders verilmeli ve en ağır yaptırımlarla onlar bu niyetlerinden caydırılmalı ve tabiatın korunması sağlanmalıdır.
Sendika yetkilileri de hem işçilerin hem de çevrenin korunması için üzerlerine düşen görevleri eksiksiz yapmalı ve az bir pahaya/paraya kendilerini/yetkilerini kötüye kullandırtmamalıdırlar.
Önlerine gelen davalarda savcı ve hâkimler daha dikkatli ve duyarlı olmalı ve çevreye zarar veren bu gibi firmalara en ağır bedel neyse mutlaka ama mutlaka ödetmelidirler.
Öte yandan belediyeler, vahşi çöp depolama yönteminden derhal vazgeçmeli ve çöpleri en güzel şekilde değerlendirecek modern tesisleri beldelerine/ ilçelerine/ şehirlerine kazandırmalıdırlar. Yapmayanları ise halk bir daha seçmemeli, merkezi yönetim de çıkardığı kanunları uygulamayan bu gibi basiretsiz belediye başkanlarına hukuk içinde kalarak bunun hesabını mutlaka sormalı ve denetim mekanizması da çok iyi çalıştırmalıdır.
Elbette ihtiyaç olan yerlerde hidroelektrik santralleri inşa edilmeli, bir nehre ne kadar mümkünse o kadar HES yapılmalı ve az sayıdaki HES ile kesinlikle yetinilmemelidir. Nehirler/dereler, asla boş yere akıtılmamalı ve en güzel şekilde değerlendirilmelidir. İçme suyu, tarımsal sulama, elektrik üretimi veya başka neler yapılabilecekse bu sularla onlar mutlaka yapılmalıdır. Ancak çevreyi korumaya da özen gösterilmeli ve ağaçlandırma kesinlikle ihmal edilmemelidir. Ülkede ağaç dikilmemiş tek bir karış vatan toprağı kalmamalı ve her yer yemyeşil olmalıdır.
Karayolları/otobanlar/viyadükler/köprüler yapılırken bir kere yapılmalı ve en sağlam şekilde yapılmalıdır. Şehirlerarası yollar en az beş gidiş, beş geliş olmalı, her şehre hızlı tren mutlaka gitmeli, havaalansız hiçbir şehir ise kalmamalıdır. “Şimdilik böyle yapalım sonra bir daha bakarız, hele sonra düzeltiriz” sakat mantığı derhal terkedilmelidir. Yollarda/inşaatlarda standarda uymayan malzemeler kullanılmamalı, işini iyi yapan müteahhitler desteklenmeli yapmayanlar ise biran önce tasfiye edilmelidir.
Otoyollarda kazalara davetiye çıkarak hiçbir kusura yer bırakılmamalı, engebeler, virajlar en aza indirilmeli, kör noktalara asla müsaade edilmemelidir. Zira tüm bunları yapmak yerine palyatif tedbirlerle oyalanmak ciddi vebal gerektiren hususlardandır. Kısaca, küçük düşünen değil, büyük düşünen adamlara ülke/emanet teslim edilmeli, işini adam gibi yapmayanlara hiçbir zaman hiçbir koltuk teslim edilmemelidir.
Özetle ifade edecek olursak, kim çevreye ve ekolojik dengeye zarar veriyorsa bunun bedeli o kişilere mutlaka ödetilmeli ve herkes görevini hakkıyla yapmalıdır. Açılan mermer/taş/kömür/kum vs. ocaklarında üretim bittikten sonra, çevre düzenlemesi yapılmalı ve oralardan mermer/kömür/taş/kum çıkartıldığı bilinmeyecek şekilde eski haline getirilmelidir. Bu tedbirleri almayarak, erozyona, heyelana ve başka çevresel felaketlere sebep olanlara gereken cezai yaptırımlar uygulanmalıdır. Tabiatı korumayı reddederek üç maymunu oynamayı tercih edenlerin ve çevre katliamına göz yumanların günün birinde ağlamaya ve sızlanmaya haklarının olmadığını bilmeleri gerekmektedir. Zira Yüce Allah, haddi aşanları, israf edenleri, mahlûkata ve kendilerine zulmedenleri asla sevmediğini haber vermekte ve gereken uyarıları şimdiden yapmaktadır. (30.05.2014)
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi