Gönderen Konu: Alageyik ve mezobotamya geyiği(iran alageyiği)hakkıda bilgiler düşünceler  (Okunma sayısı 3645 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Selim UYGUN

  • Üyelik Sonlandırıldı
  • *
  • İleti: 1086
  • Thanked: 1379 times
                        yazılar büyük kısmı alıntı Alageyiği iki türü de ülkemizde yaşamaktaydı anavatanı bizim topraklarımızdı diyorum; niye ? çünkü mezobotamya alageyiği nesli kurudu ülkemizde iranda bir miktar var urumiye gölü çevresi bir kaç yerde başta olmak üzere buluyor .
İran alageyiği, alageyiğin bir alt türüdür. Kimi zoologlar tarafından ayrı bir alt tür olarak kabul edilmemiş ve ayrı bir tür olarak incelenmiştir. İran alageyiği, alageyikten daha büyüktür ve boynuzları da daha az elsi yapıdadır.
                                     bazen sınırı geçip van hakkarı taraflarına giriyorlar kızıl yabankoyunu; asya yaban ;eşeği gibi başına bir sey gelmezse genelde geliyor . geri döndükleri oluyor ;kısa göç gibi onun dışında yok oldu anadolun nerdeyse doğu dağlık kesimlerinde iç anadolu kuzeydoğuve güney batısı doğu toroslar karadeniz içlerine kadar Anadolu çok pek çok yerde yaygınken yok edilmiş bir hayvandır .düz alageyikten dama damadan daha büyük daha ağırdır. daha yüksek yerlerde yaşar .daha sert iklimde yaşardı.yaşar kurak orman ve orman kenarları başta olmak üzere her çevrede yaşar .                                                          alageyiği koruma altına alıpta bu hayvanı korumayan orman çevre bakanlığı ne iş yapar anlamakta güçlük çekiyorum. maden kurutunuz neden iranda getirip üretmeye çalışılmaz geri kazmak istenmez kuruda bittimi yani işiniz salla başını almaşınımı ne kapak kadırma iş çıkarma neme lazım vs geliyor ;aklıma başka izahı yok .                                                                                                                                                                       bu işler Alageyiğedama damaya gelecek olursak anavatanı anadoludur. dünyada başka yerde doğal olarak bulumayan hayvan anavatanında tükemeye yüz tutmuş sonrada kaçırıp götürüldüğü Avrupa Amerika sayıları binler on binlerle ifade edilirde ülkemizde 300 - 500 siz üretiyoruz yoksa  diye kesiyormusunuz bu hayvanları; anavatnında üç yüz beş yüz nedemek ? bu başarımı utanılacak durum ! kimse kusura bakmasın  amerikada avrupada kızıl geyikle beraber çiflik hayvanı malesi görüyor. bizde efsene türkü vs konumunda çok ülkede kızılgeyikle alageyik kasaplık hayvan olarak sattılyor. marketlerde .avlaklarda bolca var . Türkiyede neden böyle dalga geçer gibi hiç mi çalışmayapmıyorsunuz ,hayvan temini diye bir yol var DÜNYADA  hiçmi aklınız gelmez işinize gelmiyor yoksa sabah daireye gideyim akşam eve emekli oldummu tamam bana ne geyikten ağaçtan ottan diyemi düşünüyorsunuz, bu başka türlü izahı yok millet ceza yazmaktan  girişimcilere zorluk çıkarmaktan başka işe yaramıyor ?. bizde bazı bakanlıklar .devlet kurumları durumu bu ne yazııki 100 lıdır aynı kafa .lafa geldiği vatan millet sevgisi diye mangalda kül bırakmıyanları icraatına bak bu nasıl sevgi ???peh bir kaç ata sözü çuk oturyor lafa bakılmaz kişinin aynısıdır içraatı ..... daha söylecek çok söz varda neyse anlayamana davul zurna az derler.neyse ...........                                                                                                                                                                      1966 yılında Orman Yüksek Mühendisi Nihat TURAN tarafından başlatılan çalışmalar sonucu Düzlerçamı Yaban Hayvanı Rezerv Sahası içerisinde 34 ha. bir alan üzerine Alageyik üretme istasyonu kurulmuştur. Tel kafes çitle çevrili istasyona 7 Alageyiğin salınmasıyla başlayan çalışmalar sonucu bugün sayıları 95’e varan alageyik üretimi gerçekleştirilmiştir. İlerleyen yıllarda bölgenin diğer bir türü olan dağ keçisinin (Capra aegagrus)(1982)  ve kekliğin  (1996) üretilmesine başlanmıştır.


1969’da Yaban Hayvanı Rezerv Sahası 14.300 ha.’a çıkartıldığı ve yapılan sayımlarda da 19-22 alageyik olduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır. Alageyik sayısı 1975 yılında 65-70 adet sayılırken, 1984 yılında 500 adet 1990 da 300-400 adet olarak sayılmıştır. Kayıtlardan Koruma sahası içerisindeki alageyik sayısı artarken, koruma alanı dışındaki alanlarda görülen Alageyiklerin yok olduğu anlaşılmaktadır.Cervidae familyasında bulunan D. dama Güney ve Güney Anadolu’da bulunmaktadır. Buzul devrinde Orta ve Kuzey Avrupa’da tamamen ortadan kalkmış yalnız Anadolu’da kalmıştır. Daha sonra 15. yy’da Anadolu’dan alınan alageyikler Hollanda ve İngiltere’ye götürülmüş, buralarda park hayvanı olarak beslenen bu hayvanlar daha sonra Avrupa’nın tüm ülkelerine, Kuzey Afrika’ya, Güney Amerika’ya,Yeni Zellanda’ya yerleştirilmiş ve böylece av hayvanı olarak yayılmıştır.

 

Vücut renkleri, yazın, kiremit kırmızısı-kahverengidir. Sırt kısımları ve yanlarında iri beyaz benekler bulunur. Kışın ise renkleri koyu gri kahverengidir ve benekler belirgin değildir. Boyunlarından kuyruklarına kadar uzanan siyah bir sırt çizgisi vardır. Kuyrukları uzun, kenarları beyaz, ortası siyah renklidir.




Akdeniz bölgesinde yüksekliği 0-800 m arasında olan ve alt kısmı makilerden oluşan kızılçam ormanları yaşamaları için uygun ortamlardır. Küçük sürüler halinde dolaşırlar.Bahar ve yaz aylarında dişiler, yavrular ve genç erkekler ayrı sürüler oluştururlar.Ergin erkekler 2-4’lü gruplar halinde, yaşlı erkekler ise tek tek dolaşırlar. Genellikle gece yayılırlarsa da akşam üzerleri ve sabahın erken saatlerinde daha hareketlidirler. Çeşitli otları, maki formasyonunda yer alan birçok bitkinin yaprak ve sürgünlerini, olgunlaşmış çeşitli meyveleri ve bitkisel yumruları yiyerek beslenirler. Sulu ve narin yapılı ağaçların kabuklarını da soyarak yerler.

 

Günümüzde, Antalya Düzlerçamı Eşenadası Alageyik Üretme İstasyonu’nda üretilmekte ve istasyon çevresindeki ormanlarda az miktarda bulunmaktadır. İstasyon dışında sayım çalışması yapılmamış olup, 80-100 bireyin doğal ortamda yaşadığı tahmin edilmektedir. 2010 yılında başlanan çalışmaları ile Aydın-Kuşadası-Dilek Yarımadası Milli Parkı’nda (21 birey) ve Muğla-Köyceğiz Yaban Hayatı Geliştirme Sahasında (10 birey)doğaya yerleştirilmiştir. Çalışmalar devam etmektedir.

ALAGEYİK, geyikgillerden, Güney Avrupa ve Kuzey Afrika’da yaşayan, boynuzu yassı ve çatallı, postu beyaz benekli bir geyik türü (Dama dama). Bir türü Türkiye, Suriye ve Filistin’de yaşar. Çoğunlukla açık ormanlarda bulunur, dişiler ve yavrular gruplar hâlinde yaşar, erkeklerse yalnızca sonbahardaki üreme dönemlerinde bu gruplara katılır. Türkiye’de, Akdeniz Bölgesi’nde 0-800 metre yüksekliklerde kızılçam ormanlarında yaşarlar. Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan bu hayvanın korunması için çalışmalara başlanmıştır. Derisi çok değerlidir. Dişisine maral denir. Masallara, öykülere, türkülere konu olmuştur.

 
Dama dama (Cervus dama)
Fallow Deer

 Çok geniş  coğrafi yayılım alanları vardır. Güney Avrupa, Asya ve Akdeniz boyunca, Kuzey Afrika ve Etopya'da, Kuzey ve Güney Amerika'da yayılış gösterirler. Anavatanları Güney ve Güneybatı Anadolu, Akdeniz kıyılarıdır.

 Erkekleri  taşıdığı geniş levha şeklinde boynuzları ile hemen tanınırlar. Bu boynuzların alt kısmı dallı, üst kımı levha şeklindedir. Boynuzların ağırlığı yaklaşık 5-7 kg kadardır. Dişileri boynuzsuzdur. Erkeklerin boynuzları, ancak orta sürgünden itibaren yaba (geniş levha) şeklindedir. 2-3 yaşındaki erkeklerde boynuzlar henüz geniş levha şeklinde değildir fakat çatallı ve üst kısımları yassıdır. Mart- Nisan aylarında boynuzlarını atarlar. Boynuzlar Haziran'dan Ağustos'a kadar tüylü bir deri ile örtülü olduklarından daha kaba görünürler.

 Bacakları ince uzundur. Koklama ve işitme duyuları çok iyi gelişmiştir. Diğer geyiklerden farklı olarak bunlar hareketsiz cisimleri de kolaylıkla görerek algılar ve değerlendirirler. Bu nedenle avlanmaları oldukça zordur.
 
 Renkleri yazın,  kiremit kırmızısı kahverengi, sırt kısımları ve yanları iri beyaz beneklidir. Boyunlarından kuyruklarına kadar uzanan siyah bir sırt çizgileri vardır. Kuyrukları oldukça uzun, kenarları beyaz, ortası siyah renklidir. Keçiler gibi kuyruklarını sürekli hareket ettirirler. Karın kısımları açık renklidir.  Kışın ise renkleri koyu gri kahverengidir. Renk çeşitliliği en fazla bu familyada görülür.

 Çoğunlukla gece yayılış gösterirler. Küçük sürüler halinde dolaşırlar. Sıçrayarak koşmayı tercih ederler. Bahar ve yaz aylarında dişiler, yavrular ve genç erkekler sürü oluştururlar. Ergin erkekler 2-4 'lü gruplar halinde, yaşlı tekeler ise tek tek dolaşırlar. Çiftleşme mevsimleri Ekim ayıdır. Tekeler yalak denilen bir çukur kazar, kesik kesik böğürerek dişilerini yanlarına çağırırlar. Tekeler arasında şiddetli döğüşler olur. Bu sırada gözlerinin önündeki koku bezlerini yerlere sürterler.  İdrarlarıyla teritoryumlarını (yurtlarını) işaretlerler.

 Yurdumuzda hemen hemen yok olma durumuna gelmişlerdir. 1966 yılında Antalya Düzlerçamı bölgesinde saptanan 7 adet alageyik, koruma altına alınmış ve günümüzde sayıları 81 'i  aşmıştır.

 Alageyiklerin doğal ortamda, genellikle akşam karanlık çökmeden beslenme amaçlı yayılıma çıktıkları gözlenmiştir. İlkbahardan yaz başlangıcına kadar yeşil çayır otlarını tercih ettikleri, yazın su kenarlarındaki yeşil otlarla, ibreli ve çoğu maki elemanlarından oluşan yapraklı türlerin mönüdeki oranı artmaktadır. Sonbaharda çalıların yapraklarının yanı sıra palamut, keçi boynuzu, tespih, zeytin gibi meyveleride tüketirler.

ALAGEYİK (Dama dama)

ALAGEYİK (Dama dama), Linnaeus (1758) 


Bilimsel sınıflandırma


Alem: Animalia (Hayvanlar)
Şube: Chordata (Kordalılar)
Sınıf: Mammalia (Memeliler)
Takım: Artiodactyla (Çift toynaklılar)
Familya: Cervidae (Geyikgiller)
Alt familya: Cervinae
Cins: Dama Frisch, 1775
Tür:                              dama (Linnaeus, 1758) alttür:                          dama (Linnaeus, 1758) alttür:                          mezopotamica  (Brooke, 1875) 
                                                           Bazı kaynaklarda Dama dama mezopotamica alttürü ayrı bir tür olarak belirtilse de üreme izolasyonu yoktur.Bu nedenle alttür olarak belirtilmesi daha uygun olacaktır. Türkiye’de Alageyiğin doğal olarak kaldığı tek bölge olan Düzlerçamı YHGS, bu türün gen merkezidir. Yani türün bu bölgeden orijin aldığı ve yayıldığı da dikkate alındığında bölgenin son derece önemli olduğu bir gerçektir.  Yaşama Ortamı: Akdeniz Bölgesinde 0–800 m arasında alt tabakası makiden oluşan kızılçam ormanlarında yaşar. Eski yayılış alanlarında meşe ve diğer yapraklı karışımı ormanlarda yaşadığı bilinmektedir. Tarım alanlarının bolca karıştığı kızılçam maki ormanlarını tercih eder. Düzlerçamı tarih boyunca bu türe ev sahipliği yapmakta, yaşam ve beslenme ortamı oluşturmaktadır. Dış Görünümü ve Özellikleri: Erkekleri yaba şeklindeki boynuzları ile tanınmaktadır. Dişilerde boynuz yoktur. Mevsime göre renkleri kahverengi ve gri koyu kahverengi olarak değişmektedir. Boynuzlarını Mart-Nisan aylarında atmaktadır.  Alageyikten üreme sezonu sonunda atılan boynuz. Yaşama Tarzı: Genellikle gece yayılırsa da akşam karanlığı ve sabahın erken saatlerinde daha hareketlidir, küçük sürüler halinde dolaşır, sıçrayarak koşmayı tercih eder. Bahar ve yaz aylarında dişiler, yavrular ve genç erkekler bir aradadır. Erkek 2 veya 4’lü gruplar halinde, yaşlı boğalar tek dolaşır. Çiftleşme mevsimi ekim ayıdır. Erkekler yalak denen bir çukur kazar, kesik kesik böğürerek dişileri yanına çağırır. Haziran ayında tek yavru doğururlar. Nadiren ikiz doğurdukları olur. Çeşitli otları, maki formasyonunda yer alan bir çok bitkinin yaprak ve taze sürgünlerini, olgunlaşmış çeşitli meyvelerini yiyerek beslenirler.12–18 yıl yaşarlar.      Yayılış Alanı ve populasyon yoğunluğu: Eski dağılımı: Avrupa ve Kuzey Afrika'nın tüm Akdeniz ülkeleri. Bugünü dağılımı: Avusturya, Belçika, Bulgaristan, CSSR, Danimarka, İngiltere, Fransa, FRG, GDR, Yunanistan, İrlanda, İtalya (Sardunya hariç), Hollanda, Norveç, Finlandiya, Polonya, Portekiz, Romanya, İspanya, İsviçre, İsveç, Macaristan, Rusya, Türkiye. Kıbrıs, Tunus, Madagaskar, Güney Afrika içine tanıtılan, ABD (Alabama, Colorado, Georgia, California, Kentucky, Massachusetts, Nebraska, New Mexico, Texas), Orta Amerika (Barbados, Küba), Güney Amerika (Arjantin, Şili, Peru) , Avustralya (New South Wales, Queensland, Güney Avustralya, Victoria, Tasmania), Fiji Adaları, Yeni Zelanda (Güney adası, Kuzey Adası, Kuzey Auckland, Güney Auckland).   Klick schließt Fenster        Güney ve güney-batı Anadolu, Akdeniz sahilleri alageyiğin anavatanıdır. 15.yüzyılda Rodos Şövalyeleri güney-batı Anadolu’dan aldıkları alageyikleri İngiltere ve Hollanda saraylarına götürmüşler, park hayvanı olarak beslenen bu hayvanlar daha sonraları Avrupa’nın tüm ülkelerine, Güney Amerika’ya, Yeni Zelanda’ya yerleştirilmiş ve av hayvanı olarak yayılmıştır. Alageyikler asırlar önce ülkemizin bir çok bölgesinde dağılım göstermekteydiler. Malatya’da bulunan alageyik kemikleri asırlar önce burada da dağılım gösterdiğinin kanıtıdır. Zamanla bir çok yaban hayvanı gibi sayıları giderek azaldı.   Türkiye'de Ege'den Van'a, Hakkari'ye kadar bir çok alanda yaşıyordu.   Akdeniz’in Anadolu’daki tüm kıyıları ile alt kısmı makilerden olusan kızılçam ormanlarında yasarlar Ege’de İzmir civarı ve Gönen’dir. 1950 yılına kadar Trakya’da Keşan-Enez arasında ve Şemdinli’nin Rubaruh bölgesinde de yaşadıkları bilinmektedir. 1960 yilindan sonra ülkemizde yok olma aşamasına gelmişlerdir. 1966 yılında Antalya – Düzlerçamı’nda saptanan 7 adet alageyik koruma altına alınmıs ve 2000 yılında sayıları 500'ü aşmıştır. Alageyiğin çok önceleri Marmarada, Kocaeli Yarımadası, Keşan-Enez, Kazdağı etekleri ve Bandırma civarındaki dağlar ile Şemdinli’nin Rubaruh bölgesinde yayılış gösterdiği bildirilmektedir. Prof Dr. Ernst Lehman’a göre, bundan 50-60 yıl önce Van gölü civarına kadar yayılış gösterdiği saptanmıştır (HUŞ 1974, s. 51). Alageyiğe Manavgat, Tasagil, Pos-Çatalan Ormani (Adana) ve Aksu vadisinin üst kisimlarinda da rastlanilmaktaydı. Marmara ve Ege bölgelerinde, yirminci yüzyılın başlarında yok olan alageyiklerin, Akdeniz bölgesinde yok olma süreçleri 1950’li yıllardan sonra daha da hızlanmıştır, Düzlerçami Üretme Istasyonu’nun yanisira Akyaka’da da (Ula – Mugla) bir üretme istasyonu bulunmaktaydı. Alageyik Düzlerçamı YHGS nın Güver Kanyonu, kuzeyinde Yemişli Dere, Yeşilkayrak ve Akkaya, batısında Çubuklu Dere, güneyinde ise Karaman Çayı, Manastır Çeşmesi ve Gürkavak ile çevrili bölgede doğal olarak yayılmaktadır. Saha, mevcut zengin florası, su durumu ve arazi yapısı ile Alageyiğin en uygun yaşama ortamıdır.    Genetik yapısı: Alageyikler üzerinde bazı genetik araştırmalar yapılmıştır. Avrupa'da ki alageyiklerle Türkiye'de ki alageyikler arasında bazı farklılıklar tespit edilmiştir.   Tarihçe: Anavatanı ülkemiz toprakları olan ancak anavatanında doğal habitatında nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan Alageyik (Dama dama) populasyonunun devamlılığını sağlamak amacıyla 1960’lı yıllarda; alageyiğin yayılış alanı, populasyon büyüklüğü ve korunması üzerine çalışmalar başlatılmıştır. Öncelikli olarak Alageyiğin yayılış gösterebileceği alanlar (Antalya, Manavgat, Alanya, Burdur ve Sütçüler işletmeleri) taranmıştır. Sonuçta; Antalya civarı, Düzlerçamı Bük ormanı Pınarbaşı düzlüğü ormanları Aksu çayı civarı, Sütçüler işletmesi Çandır Bölgesi Aksu çayı kenarı ormanları ve Manavgat İşletmesi Çardak, Kapan Deresi, Avason, Cerre, Soğandere, Şıhlar, Beşkonak ormanlarında toplamda 35 (erkek ve dişi) Alageyiğin bulunduğu tespit edilmiştir. Çalışmalar sonucunda; 1966 yılında 1750 ha. bir alan alageyik koruma alanı ilan edilmiştir. 1967 yılında koruma kaygıları gözetilerek gerek alageyiklerin gerekse yaban keçisinin korunmalarını ve üremelerini temin için sahanın genişletilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Dönemin Orman Genel Müdürlüğü Milli Parklar Dairesi Avcılık Şubesi tarafından Düzlerçamı bölgesi bugünkü Termessos Milli parkının büyük bir kısmını da kapsayan 11.432 Ha. ‘lık bir alanı “Av Hayvanları Rezerv Sahası” olarak 1967 yılında koruma altına almıştır. Bu dönemde yapılan araştırmalarda alanda 9 alageyik, 50 dağ keçisi ve 2 ayının olduğu 1973 tarihinde yapılan Termessos Milli Parkı Uzun Devreli Gelişim Planı kayıtlarından anlaşılmaktadır. 1966 yılında Orman Yüksek Mühendisi Nihat TURAN tarafından başlatılan çalışmalar sonucu Düzlerçamı Yaban Hayvanı Rezerv Sahası içerisinde 34 ha. bir alan üzerine Alageyik üretme istasyonu kurulmuştur. Tel kafes çitle çevrili istasyona 7 Alageyiğin salınmasıyla başlayan çalışmalar sonucu bugün sayıları 95’e varan alageyik üretimi gerçekleştirilmiştir. İlerleyen yıllarda bölgenin diğer bir türü olan dağ keçisinin (Capra aegagrus)(1982) ve kekliğin (1996) üretilmesine başlanmıştır. 1969’da Yaban Hayvanı Rezerv Sahası 14.300 ha.’a çıkartıldığı ve yapılan sayımlarda da 19-22 alageyik olduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır. Alageyik sayısı 1975 yılında 65-70 adet sayılırken, 1984 yılında 500 adet 1990 da 300-400 adet olarak sayılmıştır. Kayıtlardan Koruma sahası içerisindeki alageyik sayısı artarken, koruma alanı dışındaki alanlarda görülen Alageyiklerin yok olduğu anlaşılmaktadır. Alageyik üretme istasyonu içerisinde üreme ve gelişme imkanlarının iyileştirilmesi amacıyla Düzlerçamı-Eşenadası mevkiinde 521 ha.lık bir alan 2002 yılında Alageyik üretme istasyonuna dahil edilmiş ve etrafı tel ihata ile çevrilerek ilk üretme istasyonundaki 66 alageyiğin transferi 2003 yılında gerçekleştirilmiştir. Antalya -Düzlerçamı /Eşenadası Alageyik Üretme İstasyonu ŞUBAT / 2012 AYI İZLEME CETVELİ:
ÜRETİMİ YAPILAN HAYVAN TÜRÜ : ALAGEYİK


  Mevcut Miktar Erkek Dişi 1 Yaş Üstü Yavru Yeni Doğan (0-1 Yaş Arası) TOPLAM
  Erkek Dişi   
22 24 18 15 8 87
  ALAGEYİKLERİN FARKLI ALANLARA YERLEŞTİRİLMESİ PROJESİ: Alageyiklerin sadece Düzlerçemı istasyonunda bulunması olumsuz çevre şartlarından etkilenmeleri tehlikesinide beraberinde getirmektedir. Dar bir alanda çevre direnci oluşmaktadır. Buda üremelerinin ve sayılarının artmalarının önünde en büyük engellerden biridir. Olası bir salgın hastalık, yangın ve benzeri durumlarda mevcut popülasyonu tehdit eden unsurlardır. Bu nedenlerden dolayı daha öncelikle daha önceden yaşamış olduğu yaşam alanlarına yerleştirilmeleri şarttır. Bu doğrultuda ilgili Bakanlığa yapmış olduğum nakil proje önerim hayata geçirilmiştir. İlk olarak Dilek yarımadası Milli Parkına Yerleştirilmişlerdir. Alageyikler, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nin alageyiklerin neslinin korunması için yürüttüğü ortak proje kapsamında Aydın’ın Kuşadası İlçesi sınırlarında kalan milli parka getirildi. Dilek Yarımadası Kalamaki Milli Parkı’nda doğal ortama bırakılan 8 erkek, 8 dişi 17 alageyikten birinin yavruladığı haberi ise büyük sevinç yarattı.        Milli parka yapılan çeşme doğal görüntüyü bozacağı gibi yaban hayvanların davranışlarını da değiştirebilecektir. Mümkün mertebe doğal su kaynaklarının kullanımı daha doğru olacaktır.   Avrupa popülasyonu: Avrupa'ya Rodos şovalyeleri tarafından götürüldüğüne dair bilgiler vardır. Ancak Avrupa'da ki alageyiğin genetik yapısı da kendi içinde farklılıklar göstermektedir. Bu durumda alageyin İspanya ve İtalya gibi güney Avrupa ülkelerinde doğal dağılımı olabileceğini düşündürmektedir. Avrupada doğal olabileceği düşünülen popülasyonların olduğu ülkeler:

•Arnavutluk
•Bulgaristan
•Yunanistan
•İtalya
•Makedonya
•Sırbistan


Ayrıntılı harita bilgisi
 
   Arnavutluk   Macaristan Peel ormanlarındaki alageyik popülasyonu midgely banner 900 x 300.jpg  İspanya İtalya Macaristan Mezopotamya (İran) alageyiği: Mezopotamya (İran) alageyiğinin farklı yerlere naklini gösterir harita.   Mutasyonlar: Alageyiklerde farklı renk varyasyonları görülebilmektedir. Bazı bireyler siyah melanin pigment yoğunlğu olurken bazı bireylerde beyaz albino olabilmektedirler.Ancak bu durum Anadolu alageyiğinde rastlanmamıştır.  FOTO GALERİ: fallow deer mom and fawn Anne ve yavru alageyik, Avrupa.


 



Alageyik üretme istasyonu içerisinde üreme ve gelişme imkanlarının iyileştirilmesi amacıyla Düzlerçamı-Eşenadası mevkiinde 521 ha.lık bir alan 2002 yılında Alageyik üretme istasyonuna dahil edilmiş  ve etrafı tel ihata ile çevrilerek ilk üretme istasyonundaki 66 alageyiğin transferi 2003 yılında gerçekleştirilmiştir.
http://www.google.com.tr/url?sa=t&rct=j&q=&esrc=s&frm=1&source=web&cd=7&cad=rja&uact=8&ved=0ahUKEwiZt4jdn4zPAhXHLhoKHTY1DxsQFgg_MAY&url=http%3A%2F%2Fbaoram.ogm.gov.tr%2FYayinlar%2FTeknik%2520B%25C3%25BClten%2FTeknik%2520B%25C3%25BClten%2520No%252023%2520(Alageyik%2520(Dama%2520Doma%2520L.%25201758)%2520%25C3%259Cretim%2520ve%2520Yerle%25C5%259Ftirme%2520Teknikleri).pdf&usg=AFQjCNE7BIQtBi8o_jPWTIlRxXoTcAj1WA
 ALAGEYİK ÜRETME İSTASYONU ŞUBAT / 2012 AYI İZLEME CETVELİ:




ÜRETİMİ YAPILAN HAYVAN TÜRÜ
 
:
 
ALAGEYİK
 





Mevcut Miktar
 


Erkek
 


Dişi
 
1 Yaş Üstü Yavru
 
Yeni Doğan
 (0-1 Yaş Arası)
 
TOPLAM
 


 

 
Erkek
 
Dişi
 

 

 

 

22
 
24
 
18
 
15
 
8
 
87
 


 



 



Home Page


The IUCN Red List of Threatened Species(tm) 2016-2



 

Giriş | Sıkça sorulan sorular | İletişim | Kullanım Şartları | IUCN.org
Fallow deer


From Wikipedia, the free encyclopedia


Jump to: navigation, search


This article is about the deer genus. For other uses, see Dama (disambiguation).



Fallow deer

Fallow deer in field.jpg
Male (buck)










Menu







0:00





 A male (buck) bellowing, UK, October 1964
Silz daim1.jpg
Female (doe)


Conservation status
 


Least Concern (IUCN 3.1)[1]
 

Scientific classification e

Kingdom: Animalia
Phylum: Chordata
Clade: Synapsida
Class: Mammalia
Order: Artiodactyla
Family: Cervidae
Subfamily: Cervinae
Tribe: Cervini
Genus: Dama
Frisch, 1775
Species: D. dama

Binomial name

Dama dama
(Linnaeus, 1758)
Dama dama map.png
Range
 1: Native
 2: Possibly native
 3: Early human introductions and reintroductions
 4: Modern human introductions

The fallow deer (Latin: Dama dama) is a ruminant mammal belonging to the family Cervidae. This common species is native to western Eurasia, but has been introduced to South Africa, Fernando Pó, São Tomé, Madagascar, Mauritius, Mayotte, Réunion, Seychelles, Comoro Islands, Morocco, Algeria, Tunisia, Cyprus, Israel, Cape Verde, Australia, New Zealand, Canada, the United States, the Falkland Islands and Peru.[2][3] Some taxonomers include the rarer Persian fallow deer as a subspecies (D. d. mesopotamica),[4] while others treat it as an entirely different species (D. mesopotamica).[1]




Contents
  [hide] 1 Description
2 Distribution and history 2.1 Britain & Ireland
2.2 Rhodes, Greece
2.3 United States
2.4 South Africa
2.5 New Zealand
2.6 Historical herds

3 Name
4 Metaphorical meaning
5 See also
6 References 6.1 Notes
6.2 Further reading

7 External links


Description[edit]


 


 Mature buck showing common darker colouring of a winter coat with lighter area around the tail.

 


 White variants of fallow deer, in Beijing Zoo
The male fallow deer is known as a buck, the female is a doe, and the young a fawn. Adult bucks are 140–160 cm (55–63 in) long with a 85–95 cm (33–37 in) shoulder height, and typically 60–100 kg (130–220 lb) in weight; does are 130–150 cm (51–59 in) long with a 75–85 cm (30–33 in) shoulder height, and 30–50 kg (66–110 lb) in weight. The largest bucks may measure 190 cm (75 in) long and weigh 150 kg (330 lb).[5] Fawns are born in spring at about 30 cm (12 in) and weigh around 4.5 kg (9.9 lb). The life span is around 12–16 years.

There is much variation in the coat colour of the species, with four main variants: "common", "menil", melanistic and leucistic – a genuine colour variety, not albinistic.[6] The white is the lightest coloured, almost white; common and menil are darker, and melanistic is very dark, sometimes even black (easily confused with the sika deer).
Common: Chestnut coat with white mottles that are most pronounced in summer with a much darker, unspotted coat in the winter. Light-coloured area around the tail, edged with black. Tail is light with a black stripe.
Menil: Spots more distinct than common in summer and no black around the rump patch or on the tail. In winter, spots still clear on a darker brown coat.
Melanistic (black): All year black shading to greyish-brown. No light-coloured tail patch or spots.
Leucistic (white, but not albino): Fawns cream-coloured, adults become pure white, especially in winter. Dark eyes and nose, no spots.[7]

Most herds consist of the common coat variation, yet it is not rare to see animals of the menil coat variation. The Melanistic variation is generally rarer and white very much rarer still, although wild New Zealand herds often have a high melanistic percentage.[8]

Only bucks have antlers, which are broad and shovel-shaped (palmate) from three years. In the first two years the antler is a single spike. They are grazing animals; their preferred habitat is mixed woodland and open grassland. During the rut bucks will spread out and females move between them, at this time of year fallow deer are relatively ungrouped compared to the rest of the year when they try to stay together in groups of up to 150.

Agile and fast in case of danger, fallow deer can run up to a maximum speed of 30 mph (48 km/h)[9] over short distances (being naturally less muscular than other cervids such as roe deer, they are not as fast). Fallow deer can also make jumps up to 1.75 metres high and up to 5 metres in length.

Distribution and history[edit]


 


 Fallow deer at Avon Valley Country Park, Bristol, England
The fallow deer is a Eurasian deer[10] that was a native to most of Europe during the last Interglacial. In the Holocene, the distribution was restricted to the Middle East and possibly also parts of the Mediterranean region, while further southeast in western Asia was the home of the Persian fallow deer, that is bigger and has larger antlers. In the Levant, fallow deer were an important source of meat in the Palaeolithic Kebaran-culture (17000–10000 BC), as is shown by animal bones from sites in northern Israel, but the numbers decreased in the following epi-Palaeolithic Natufian culture (10000–8500 BC), perhaps because of increased aridity and the decrease of wooded areas.

Britain & Ireland[edit]



 This section needs additional citations for verification. Please help improve this article by adding citations to reliable sources. Unsourced material may be challenged and removed. (November 2010) (Learn how and when to remove this template message)

The fallow deer was spread across central Europe by the Romans. Until recently it was thought that the Normans introduced them to Great Britain for hunting in the royal forests. However recent finds at Fishbourne Roman Palace show that fallow deer were introduced into southern England in the 1st century AD.[11] It is not known whether these escaped to form a feral colony, or whether they died out and were reintroduced by the Normans.

Fallow deer are now widespread on the UK mainland and are present in most of England and Wales below a line drawn from the Wash to the Mersey. There have been long standing populations in the New Forest and the Forest of Dean and many of the other populations originated from park escapees. They are not quite so widespread in the northern parts of England but are present in most lowland areas and also in parts of Scotland, principally in the Tay valley and around Loch Lomond. According to the British Deer Society distribution survey 2007 they have enjoyed an increase in range since the previous survey in 2000 although the increase in range is not as spectacular as for some of the other deer species. In Ireland there is a long-established herd of about 450 in Phoenix Park, Dublin.


 


 Fallow deer buck

 


 Buck (with growing antlers) and four does
A significant number of the fallow in the Forest of Dean and in Epping Forest are of the black variety. One particularly interesting population known as 'long-haired fallow deer' inhabit Mortimer Forest on the England/Wales border, a significant part of the population have long hair with distinct ear tufts and longer body hair.[12]

Rhodes, Greece[edit]

The Rhodian population of fallow deer has been found to average smaller than those of central and northern Europe, though they are similarly coloured. In 2005, the Rhodian fallow deer was found to be genetically distinct from all other populations and to be of urgent conservation concern.[13] At the entrance to the harbour of Rhodes city, statues of a fallow deer buck and doe now grace the location where the Colossus of Rhodes once stood.


 


 Three of the colour variants found at Fossil Rim Wildlife Center in Texas
United States[edit]

The whitetail deer Odocoileus virginianus was once classified as Dama virginianus; they were given a separate genus in the 19th century.

In more recent times, fallow deer have been introduced in parts of the United States. A small feral population exists on one barrier island in Georgia. Fallow deer have also been introduced in Texas, along with many other exotic deer species, where they are often hunted on large game ranches. They also live in Rhode Island.

In Pennsylvania, fallow deer are considered livestock since there are no feral animals breeding in the wild. Occasional reports of wild fallow deer in Pennsylvania are generally attributed to escapes from preserves or farms.

There is a herd of white fallow deer located near Argonne National Laboratories in northeastern Illinois.[14]


 


 White fallow deer near Argonne National Labs in Westmont, Illinois, USA
A small herd of fifteen mostly white fallow deer resides at the Belle Isle Nature Zoo on Belle Isle in Detroit, Michigan. Until the turn of the 21st century, this herd was free range having the run of the island; the herd was thereafter confined, with extirpation being the goal.

A small herd, believed to be the oldest in the United States exists in Land Between the Lakes (LBL) Federal recreation area in far western Kentucky and Tennessee. The fallow deer herd in LBL "was brought to LBL by the Hillman Land Company in 1918. LBL's herd is believed to be the oldest population of fallow deer in the country, and at one time was the largest. Today the herd numbers fewer than 150 and hunting of fallow deer is not permitted. Although LBL's wildlife management activities focus on native species, the fallow herd is maintained for wildlife viewing and because of its historical significance." [1]

South Africa[edit]

Fallow deer have been introduced to Cape Province, South Africa.

Fallow deer are also popular in rural areas of Kwa-Zulu Natal for hunting purposes, as well as in parts of the Gauteng province to beautify ranches and in the Eastern Cape where they were introduced on game farms for the hunting industry because of their exotic qualities. Fallow deer adapted extremely well to the South African environment with access to savanna grasslands and particularly in the cooler climate ranges such as the Highveld.

New Zealand[edit]

From 1860 fallow deer were introduced into New Zealand. Significant herds exist in a number of low altitude forests.[15]

Historical herds[edit]

One noted historical herd of fallow deer is located in the Ottenby Preserve in Öland, Sweden where Karl X Gustav erected a drystone wall some four kilometres long to enclose a royal fallow deer herd in the mid 17th century; the herd still exists as of 2006.[16] Another is Phoenix Park in Ireland where a herd of 400–450 fallow deer descend from the original herd introduced in the 1660s.[17]

The fallow deer is easily tamed and is often kept semi-domesticated in parks today.[citation needed]


 


 Fallow deer fawn in Uruguay
Name[edit]

The name fallow is derived from the deer's pale brown color. The Latin word dama or damma, used for roe deer, gazelles, and antelopes, lies at the root of the modern scientific name, as well as the German Damhirsch, French daim, Dutch damhert, and Italian daino. In Croatian and Serbian, the name for the fallow deer is jelen lopatar ("shovel deer"), due to the form of its antlers. The Hebrew name of the fallow deer, yachmur (?????), comes from the Aramaic language, where chamra (????) means "red" or "brown".

Metaphorical meaning[edit]


 


Damhirsch at Rapperswil (SG) castle in Switzerland
In the well-known 16th century English folk ballad "The Three Ravens", the term "fallow doe" is used metaphorically, as meaning "a young woman".
Down there comes a fallow Doe,As great with young as she might goe,





























?


 



HakkındaGiriş
Bakış IUCN Kırmızı listesi
IUCN Redlist destek
Yayınlar
Özet istatistik
Dış bağlantılar
Gerekçe göstererek IUCN Kırmızı listesi
İletişim bilgileri

GirişimlerKurbağalar
Memeliler
Europe
Mediterranean
Tatlı su
Deniz

HaberlerAkım
Arşiv

Fotoğraflar2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2004
2003
2002
2000

OrtaklarIUCN Kırmızı liste ortaklık
Teknik destek

Sponsorlar
KaynaklarAnahtar belgeleri
Kategoriler ve ölçütleri
Yayınlar
Sınıflandırma düzenleri
Veri organizasyonu
Kırmızı liste API
Uzamsal veri indirme
Bilgi kaynakları ve kalite
Değerlendirme süreci
Kırmızı listesi eğitim
Referanslar
İlgili kaynaklar
SIS Haberler ve Güncellemeler

Harekete geçin






 


  Click here to view more detailed search options such as taxonomy, location, habitat, assessment.   Daha fazlasını keşfedin
 

Ana sayfa » Dama dama (alageyik, Mezopotamya alageyik, Farsça Fallow Deer)















--------------------------------------------------------------------------------










Map_thumbnail_large_font








Dama dama
http://DX.doi.org/10.2305/IUCN.uk.2008.RLTS.T42188A10656554.en  Kapsam: genel
Değerlendirme indir ?
 


Status_ne_offStatus_dd_offStatus_lc_onStatus_nt_offStatus_vu_offStatus_en_offStatus_cr_offStatus_ew_offStatus_ex_off


 Özeti
  Sınıflandırma düzenleri
  Görüntü ve dış bağlantılar
  Kaynakça
  Tüm hesabı
 

Taksonomi

Değerlendirme bilgi

Coğrafi aralığı

Nüfus

Habitat ve ekoloji

Kullanım ve ticaret

Tehditler

Koruma eylemleri

 
 


?  Sayfa içine çevirmek:



Dili Seçin?¡
 



 Taksonomi [yukarı]


İngiltere

Şube

Sınıf

Sipariş

Aile

Animalia Chordata Takımından Cetartiodactyla Cervidae


Bilimsel adı: Dama dama
Tür yetki: (Linnaeus, 1758)
Bölgesel değerlendirmeler:
Europe
 
Ortak adları:
İngilizce – Farsça alageyik, alageyik, Mezopotamya alageyik
Fransızca – Daim Européen
İspanyolca – Gamo
 
Taksonomik notlar: Feldhamer ve ark. (1988) ve Geist (1998) Haltenorth (1959), D. dama dan ayrı bir tür olarak kabul edildi rağmen bu tür Dama mesopotamica dahil Ferguson ve ark. (1985), Uerpmann (1987) ve Harrison ve Bates (1991). Pitra ve arktakip ediyoruz. (2004) içinde tedavi D. mesopotamica ayrı bir tür olarak dayalı evrim ve phylogeny üzerinde büyük bir çalışma eski dünya geyik.

 Değerlendirme bilgi [yukarı]

Kırmızı liste Kategori ve ölçütleri:  En azından endişe ver 3.1 
Yıl Yayın tarihi: 2008
Tarihi değerlendirildi: 2008-06-30
Assessor(s): Masseti, M. & Mertzanidou, ö.
Reviewer(s): Siyah, PA & Gonzalez, S. (geyik kırmızı liste yetkilisi)
Gerekçesi:
 Tanışma Fenikeliler, Romalılar ve Normanlar tarafından bir sonucu olarak bu yaygın ve bol familyasından Avrupa'nın, bu nedenle en azından mesele olarak listelenir. Ancak, onun Türk yerel aralığında bu tür ciddi tehdit altında olduğunu. 
Daha önce yayımlanmış kırmızı listesi Değerlendirmeler: 1996-indir Risk/en az endişe (LR/lc)
?




 


 Coğrafi aralığı [yukarı]

Aralık tanımı: Bu bir Batı eski türüdür. Özgün yelpazesini belli değil, ama mevcut bilgi öneriyor Türkiye ve Güney Avrupa (Güney İtalya, Sicilya ve Güney Balkan Yarımadası) olduğunu sonrası buzul sığınma evleri türün (Heidemann, 1976 ve 1986; Chapman ve Chapman, 1980; Bökönyi, 1986; Masseti ve Rustioni, 1988; Masseti, 1996, 1999 ve 2002; Burgio ve ark., 1998), bu alanlarda türün Difüzyon paleontolojik ve arkeozoolojik kanıtı çok bölük pörçük olmasına rağmen. Iran ve Ortadoğu kayıtlarından Dama mesopotamicaiçin başvurun. Sadece bir hiç şüphesiz doğal vahşi nüfus hayatta, Düzlerçami Game Reserve, Türkiye'nin güneyi, Termessos Milli Parkı içinde bu şimdi olmasına rağmen büyük ölçüde çitlerle çevrili. Diğer nüfus Ayvalık Adalar, Gökova, na ve Stavros-tis-Psokas Türkiye'de son yıllarda (M. Masseti pers. iletişime) öldü görünüyor. Rodos Adası (Yunanistan) nüfus Neolitik çağda ortaya konan söyleniyor (Masseti 2007; Masseti ve ark. 2005, 2008). Kesinlikle, alageyik Rodos fosiller geri Neolitik kez için gidin ve orada takmaktan evcilleştirme belirtisi yok ve çok yerli nüfus (ö. Mertzanidou pers. iletişime) düşünülebilir. Kıbrıs nüfus içinde belgili tanımlık 20th yüzyıl (Masseti 1999) kullanılmaya başlandı. Rodos hayvanlardır o içinde Termessos Milli Parkı (Masseti 2007; olduğu gibi tüm diğerlerinden, genetik olarak çok farklı Masseti ve ark. 2005, 2008).

Bu tür Fenikeliler tarafından Batı Akdeniz ve orta ve Kuzey Avrupa Romalılar ve Normanlar tarafından tanıtıldı. Ancak, Avrupa'da şu anda mevcut nüfusun en çok daha yakın tanıtımları (dışında bazı büyük olanlar, örneğin, Birleşik Krallık ve İtalya Castel Porziano) sonucu. Avrupa'nın çok daha dağınık ve düzensiz (genel ölçüde kendi oluşum gösteren) harita üzerinde belirtilenden daha dağılımıdır. Ayrıca, çoğu Avrupa nüfus çitlerle çevrili ve yakından yönetilen ve (bazı İngiltere olmasına rağmen) çok az nüfus gerçekten ücretsiz değişen vardır. Rodos nüfus ancak, ücretsiz-değişen. Mevcut coğrafi menzili neredeyse tüm insanlara atfedilebilecek olduğu gibi birçok yerde fallow deer park hayvan yönetilir. Portekiz, örneğin, parklar ve özel avlanma alanları, gibi sınırlı alanlarda içinde örneklerin çoğu meydana ve dağınık bir kaç kişi dışında hiçbir vahşi nüfus (Cabral ve ark. 2005). Ayrıca Sicilya ve Calabria (İtalya) gibi diğer alanlarda vardır sadece çitlerle çevrili ve yönetilen nüfus (M. Masseti pers. iletişime). Çoğu Avrupa hayvan (excepton ile bu Termessos Milli Parkı'nda ve Rodos) aslında Yurtiçi stoktan soyundan ve evcilleştirme bir sonucu olarak kabul edilir renk çeşitleri vardır.

Son zamanlarda, bu tür birçok ülkede dünya çapında (dağıtım haritanın dahil değildir), kullanılmaya başlanan Güney Afrika, Avustralya, Yeni Zelanda (bir zararlı olarak kabul edilir), ABD, Arjantin, Şili, Peru ve Uruguay da dahil olmak üzere, de gibi Adaları Fiji grubunda, küçük Antiller ve Pacific coast Kanada (Apollonio 1999) kapalı. (Apollonio 1999).
Ülkeler oluşumu:

Yerel:
Türkiye

Tanıttı:
Arjantin; Avusturya; Beyaz Rusya; Belçika; Kanada; Şili; Çek Cumhuriyeti; Danimarka; Estonya; Fiji; Finlandiya; Fransa; Almanya; Macaristan; İrlanda; Letonya; Litvanya; Lüksemburg; Moldova; Hollanda; Yeni Zelanda; Norveç; Peru; Polonya; Portekiz; Romanya; Rusya Federasyonu; Slovakya; Güney Afrika; İspanya; İsveç; İsviçre; Ukrayna; İngiltere; Amerika Birleşik Devletleri; Uruguay

Günümüz - kökeni belirsiz:
Arnavutluk; Bosna-Hersek; Bulgaristan; Hırvatistan; Kıbrıs; Yunanistan; İtalya (İtalya (anakara), tanıttı, Sardegna - Sicilia tanıttı -); Makedonya, eski Yugoslav Cumhuriyeti; Karadağ; Sırbistan (Sırbistan); Slovenya

Ek bilgiler:








 
Aralığı harita: Harita Görüntüleyicisi'ni açın ve aralığı keşfetmek için burayı tıklatın.

 Nüfus [yukarı]

Nüfus: Tanıtılan nüfus Avrupa'nın en istikrarlı (Apollonio 1999). Ancak, yerel yelpazesini Türkiye'de bu tür ciddi düşüşler yaşadı ve en kayboldu onun eski dağıtım (M. Masseti pers. iletişime). Özgün bir yerli nüfus olarak kabul edilir D. dama tek hayatta kalan topluluk var. Bu nüfus için Telmessos Milli Parkı Türkiye'de sınırlı ve görünüşe göre az on hayvanlarla fended alanının dışında kalan az 30 bireyler (Masseti 2007), sayılar. Bu son on yılda üzerinden % 50 oranında azalmıştır ve genetik olarak başka bir yerde meydana gelen D. dama (Masseti 2002, 2007) farklıdır. D. dama Rodos nüfusu popülasyon boyutu (ö. Mertzanidou pers. iletişime) üzerinde herhangi bir sistematik araştırma tabi olmamıştır. Dağıtım alageyik Rodos yaklaşık 550 km ² ve popülasyon boyutu aralıkları 400-800 kişi (ö. Mertzanidou pers. iletişime) arasındaki öznel bir tahmini aralığıdır. Masseti (2002, 2007) Rhodes üzerinde 400-500 hayvan olduğunu tahmin. Son Rodos (ö. Mertzanidou pers. iletişime) nüfus iyileşme belirtileri vardır.
Mevcut nüfus trendi: Bilinmiyor

Ek bilgiler:


¦ ciddi parçalanmış nüfus: Hayır



 

 Habitat ve ekoloji [yukarı]

Habitat ve ekoloji: Bu bir yaşam alanları, orman, fundalıklar, otlak, pastureland ve tarlaları da dahil olmak üzere geniş bir alanda yaşayabilir son derece uyarlanabilir bir tür.
Sistemleri: Karasal

 Kullanım ve ticaret [yukarı]

Kullanım ve ticaret: Çoğu av türler için sürdürülebilir, ama nüfusun küçük kalan yerli Güney Türkiye'de kaçak avcılık büyük bir sorun. 

 Tehditler [yukarı]

Binbaşı Threat(s):  Hiçbir ciddi tehditler Avrupa'nın bu tür için vardır. Türün yerel aralığında, avcılık ve yaşam alanı dönüştürme tarım için geçmişte büyük düşüşler nedeniyle (Wemmer 1998). Türkiye'de yerli aralıktaki küçük kalan nüfus akraba evliliği ve avcılık risk altındadır. Rodoslu nüfus risk formu kaçak avcılık ve büyük yangınlar (ö. Mertzanidou pers. iletişime) insidansı da. Gelecekte Rodos alageyik Avrupa kökenli çitlerle çevrili alan, hangi, onlar escape Eğer vahşi hayvanlar (ö. Mertzanidou pers. iletişime) ile doğurmak tutmak için bir eğilim insanlar olarak outbreeding depresyon, tehdit olabilir. Ayrıca, kayıt yaz bitkileri Rodos, alageyik için atfedilebilecek hasar, ve geyik hasar tarafından zarar için tazminat sistemi yok gibi Hayvan zulüm (ö. Mertzanidou pers. iletişime) gerçekleşebilir. Ayrıca, su kaynakları iklim değişikliği nedeniyle adada bir azalma ve bu hayvanlar (ö. Mertzanidou pers. iletişime) etkileyebilir. 

 Koruma eylemleri [yukarı]

Koruma eylemleri:  Bu tür Bern sözleşmesi ek III listelenir. Çok sayıda korunan alanlar oluşur. Bu türler için ana koruma öncelikli Düzlerçami Game Reserve Güney Türkiye'de Termessos Milli Parkı içinde kalan yerli nüfus korumaktır. Bu güçlü anti kaçak avcılık önlemleri, kurtarma yönetimi, esir ıslahı ve yeniden tanışma gerektirir.

Rodos nüfus da genetik olarak çok önemlidir ve ayrıca koruma programlarının odak noktası olmalıdır. Ücretsiz arasında değişen hayvanlar Rodos Yunan kanunla korunur. Kaçak avcılık hala yer alıyor olmasına rağmen bu durum geçmişte olduğundan çok daha az bir ölçüde etmektir. Kaçak avcılık, hem de büyük yangınlar sınırlı sayıda ada üzerinde daha etkili denetimi sayesinde alageyik nüfus yeniden elde etmek ve (hemen hemen tüm adanın kırsal ve doğal alanları 1960 BT oluştu kadar) eski yelpazesini çoğunu tekrar var gibi görünüyor. Alageyik koruma planı Yunanistan için şimdi hangi içermelidir yeterli: bir) kurulması bir nüfus ve habitat izleme programı; b) yanı sıra tarım hasarları geyik tarafından için bir izleme programı bir tazminat sistemi oluşturulması; c) Yunanistan diğer yerlere alageyik yaptırdıkları kökenli getirilmesi; ve d) kamu bilincini ve türler (ö. Mertzanidou pers. iletişime) korunması için Katılımcı programlarının uygulanması.
 

--------------------------------------------------------------------------------


Alıntı: Masseti, M. & Mertzanidou, D. 2008. Dama dama. IUCN Kırmızı listesi 2008 tehdit tür: e.T42188A10656554.  http://dx.doi.org/10.2305/IUCN.UK.2008.RLTS.T42188A10656554.en. indirilen üzerinde 13 Eylül 2016. 
Persian fallow deer


From Wikipedia, the free encyclopedia


Jump to: navigation, search




Persian fallow deer

Persian Fallow Deer 1.jpg


Conservation status
 


Endangered (IUCN 3.1)[1]
 

Scientific classification

Kingdom: Animalia
Phylum: Chordata
Class: Mammalia
Order: Artiodactyla
Family: Cervidae
Subfamily: Cervinae
Genus: Dama
Species: D. dama
Subspecies: D. d. mesopotamica

Trinomial name

Dama dama mesopotamica
(Brooke, 1875)

The Persian fallow deer (Dama dama mesopotamica) ("gavazn-i zard" in Persian) is a rare ruminant mammal belonging to the family Cervidae. Its taxonomic status is disputed, with some maintaining it as a subspecies of the fallow deer,[2] while others treat it as a separate species, Dama mesopotamica.[1]




Contents
  [hide] 1 Taxonomic notes
2 Description
3 Early history
4 Population decline 4.1 Factors leading to endangerment
4.2 Population decline

5 History of conservation 5.1 Capture and captive breeding

6 Reintroduction 6.1 Population composition
6.2 Dispersal, movement patterns, and home range
6.3 Anti-predator behavior
6.4 Multiple release sites
6.5 Repeated releases
6.6 Time since release

7 Current status
8 References
9 External links


Taxonomic notes[edit]

Feldhamer et al. (1988) and Geist (1998) included Dama mesopotamica as a subspecies of Dama dama, though it was regarded as a separate species by Haltenorth (1959), Ferguson et al. (1985), Uerpmann (1987), and Harrison and Bates (1991). We[who?] follow Pitra et al. (2004) and Randi et al. (2001) in treating D. mesopotamica as a separate species, based on a major study on the evolution and phylogeny of old world deer. Thus, the majority of the scientists consider it as Dama mesopotamica. Moreover, Khuzestan Province, where they found the 25 deer, is historically a part of ancient Mesopotamia.

Description[edit]

Persian fallow deer are physically larger than fallow deer, their antlers bigger and less palmated. They are nearly extinct today, inhabiting only a small habitat in Khuzestan, southern Iran, two rather small protected areas in Mazandaran (northern Iran), an area of northern Israel and an island in Lake Urmia in north-western Iran and in some parts of Iraq.[3][unreliable source?] They were formerly found from Mesopotamia and Egypt to the Cyrenaica and Cyprus. Their preferred habitat is open woodland. They are bred in zoos and parks in Iran, Israel, and Germany today. In 1978 as the Iranian Revolution was unfolding, with the help of Prince Gholam Reza Pahlavi (the Shah's brother) and the chief of the games and wild life of Iran, the Israeli conservationists carried all the captive fallow deer out of Iran and into Israel for safe keep. Since 1996 they have been gradually and successfully reintroduced from a breeding center in the Carmel, into the wild in northern Israel, and more than 650 of them now live in the Galilee, Mount Carmel areas and the Brook of Sorek.[4] Due to the rarity of this species, little information exists on their behavior and social structure in the wild; therefore, most biological information comes from captive-bred or reintroduced deer, which may not present an accurate representation of the natural population.[5][6]

Early history[edit]

They were introduced to Cyprus in the pre-pottery Neolithic (Cypro-PPNB), if not earlier. They occurred in significant numbers at the aceramic Neolithic sites of Khirokitia, Kalavasos-Tenta, Cap Andreas Kastros, and Ais Yiorkis, and were important through the Cypriot Bronze Age. A Greek legend, related by Aelianus ca 200 AD, recounts how the deer of the Lebanon and Mount Carmel reached Cyprus by swimming the Mediterranean, the head of each animal placed on the back of the deer in front of it.

Deer from Epirus in Greece are said to have reached Corfu in the same manner. While red deer are known to cross open water in their seasonal migrations, for example on the Scottish islands, this behaviour is unknown in fallow deer.


 


 Persian fallow deer
Population decline[edit]

Persian fallow deer were formerly found in Iran, Iraq, Israel, Jordan, Lebanon, Palestine, Syria, and eastern Turkey.[7] By 1875, the range of the Persian fallow deer was restricted to southwestern and western Iran, having disappeared from the rest of its range.[1] The species, thought to be extinct by the 1940s, was subsequently rediscovered as a population of approximately 25 individuals in the Khuzestan Province in Iran in 1956.[8] Today, the only surviving indigenous populations are in the Dez Wildlife Refuge and Karkeh Wildlife Refuge in southwestern Iran.[9][10]

Factors leading to endangerment[edit]

Habitat destruction of tamarisk, oak, and pistachio woodlands, in which the deer are found, have contributed to their population decline.[1] Approximately 10% of their former range still exists for habitation in the present day.[11] The Persian fallow deer is a grazing herbivore, with grass comprising 60% of its diet along with leaves and nuts.[1][12] Since the Persian fallow deer is a primary consumer in its ecosystem, it is negatively affected by the destruction of the habitat that supports the primary producers on which it feeds. The decline of the Persian fallow deer’s habitat is also likely to have contributed to increased pressure from predators due to the loss of dense areas that can be used as a refuge from predators; this phenomenon has been noted in a similar deer species.[13]

Natural predators of the Persian fallow deer include the Golden jackal, the Arabian wolf, the Caracal, the Striped hyena, and the Syrian brown bear;[14][15] however, the primary predation pressure on the Persian fallow deer is human poaching.[1][16] Hunted for sport and for food since the early Neolithic era, the range of the deer was restricted from areas in northern Africa, eastern Europe, and western Asia to only including small regions of western Iran by 1875.[1][9] The spread of firearms caused a further increase in deer poaching, dropping the population size to what was regarded as the deer’s extinction in the 1940s.[1]

Interspecific competition with domestic livestock, including cattle, has also further reduced the amount of food available to the deer.[1][11] A study performed in Africa found that densities of the zebra, another herbivore with a diet similar to cattle and to the Persian fallow deer, increased by 46% on average when cattle were removed from a region, which indicates that cattle are strong competitors for food and may be able to exert competitive pressure on the Persian fallow deer.[17]

Population decline[edit]

Due to these factors, the overall population of the Persian fallow deer lingered at approximately 250 individuals in 2005, and suffers from the effects of small population size, notably inbreeding.[9][18] Genetic variation is a major concern in small populations because inbreeding can cause further loss of genetic variation, an effect known as inbreeding depression.[19] For Persian fallow deer, there is little genetic variation for the entire species because all the animals that currently exist were bred from a relatively small surviving group that was found living in the wild; genetic studies have shown that the individuals alive today are similar in 95% of their genes.[1]

History of conservation[edit]

The first actions taken to help conserve the Persian fallow deer were the designation of the Dez Wildlife Refuge and Karkeh Wildlife Refuge around the site of this animal’s rediscovery by the Iranian Game and Fish Department.[1] The reintroduction of Persian fallow deer is of religious importance to Israel because of the initiative by the Israel Nature and Parks Authority to restore Biblically-named mammals that had been lost.[9][18] Due to the lack of ecological data available regarding the Persian fallow deer (see above), planning for the species’ reintroduction without this vital background information has proven difficult.


A Persian fallow deer buck lying in the grass.


 Deer buck lying in the grass
Capture and captive breeding[edit]

In 1957-1958, a wild pair of pureblood fawns were captured and brought to the Von Opel Zoo in Germany, where the wild female gave birth to its first pureblood captive female in 1960; however, the wild male partner did not survive long enough to produce a second fawn.[18] From 1964 to 1967, the Iranian Game and Fish Department sent three expeditions to the Kareheh area near the rediscovery site, during which three males and three females were captured to initiate the species’ conservation at the Dasht-e-Naz and Kareheh Wildlife Refuges.[9] Israel initiated a reintroduction program with three pureblood Persian fallow deer from the Von Opel Zoo in Germany and an additional four deer translocated from Dasht-e-Naz, which were taken to a breeding enclosure in the Carmel Hai-Bar Nature Reserve.[9][18]

Reintroduction[edit]


 


 Persian fallow deer in Israel
Planning for the Persian fallow deer’s successful reintroduction has proven difficult because not much information regarding the species’ behavior and population dynamics is available.[20] While it is hoped that as much as possible can be done to help ensure the success of the reintroduced population, most of the measures that could help the probability of success are costly. Because of the extensive financial investment involved in a fruitful reintroduction, many biologists believe the money could be better spent towards other conservation efforts.[5]

There are a variety of factors that contribute to the success of reintroductions, several of which involve alleviating the concerns of small population size. For Persian fallow deer, some additional factors include fecundity and reproduction, survivorship, dispersal and movement patterns, population composition, and genetic variation within the population.

Population composition[edit]

The Allee effect may lead to a higher extinction probability by causing a crash in the population if the population is subject to unstable fluctuations in size.[21] Because the Allee effect can arise from variability in the numbers of males versus females, sex ratio plays an important role in extinction probability in the Persian fallow deer’s population.[21] Having more females than males increases the chances of species survival[19] due to the fact that one male can fertilize multiple females and thus fewer males are needed. However, having too many female deer may lead to more intense polygynous mating behaviors.[22] Because males in a polygynous mating system are each responsible for fertilizing multiple females, the loss of a single reproducing male would reduce the reproductive output of several females in a given breeding season; in a comparable monogamous system, loss of a single male only affects the reproductive capacity of one female.[21] For this reason, the population growth rate of a polygynous system is subject to more fluctuations from year to year than in a monogamous system, and such variation in growth rate could lead to higher chances of extinction.[21] Therefore, an optimal balance in sex ratio is an important component of the reintroduction of the Persian fallow deer.[21]

The reintroduction process also depends on the availability of breeding sources, which are captive populations that are permitted to breed in a safe environment, and the number of animals that can be periodically removed from these sources for reintroduction.[5] Because poor sex ratios and low proportions of breeding individuals are a major cause of extinction in very small populations, the size of each group removed should be large enough to maintain a low extinction probability but small enough to maintain the core breeding population.[5] Monte Carlo Leslie matrix growth models were used to determine the maximum sustainable yield, the greatest number of individuals that can be removed from the breeding pool to maximize the reintroduced population’s size while allowing the breeding core to recover between each reintroduction event, and the projected population growth after reintroduction.[5] The removal of 28% of female deer from the breeding source in the first year of reintroduction and then the removal of approximately 12 females during each subsequent year is sufficient to lower the extinction probability due to demographic stochasticity in each release to less than 1% over 100 years while maintaining a breeding source size of 250 deer.[5][19]

Dispersal, movement patterns, and home range[edit]

Size of the home range can also affect the chances of extinction, since a species is more likely to go extinct when its habitat is smaller.[23] While it is necessary for deer to disperse and establish themselves in a habitat, having a range that is too broad can also be detrimental because the population can become thinned out and more vulnerable to threats, such as fragmentation.[24][25] Fragmentation, which can lead to lower genetic variation through inbreeding in small subpopulations, is of particular importance in the Persian fallow deer because their genetic variability is already low.[9][26]

Persian fallow deer home range sizes vary based on gender and age. Older male deer are more territorial than younger males;[6] however, older females stay closer to the site (within an average of 0.9 kilometers) where they were reintroduced, while younger females migrate farther away (an average of 2.3 kilometers from release site).[6] Because of these migration behaviors, introducing younger Persian fallow deer along with adults is critical to rebuilding the wild population so that they can expand the range of the population, thereby reducing overcrowding and intraspecific competition.[6] Together, increased migration and dispersal and a larger home range size can contribute to higher chances of reintroduction success.

Anti-predator behavior[edit]

The behavioral balance between timidity and boldness in Persian fallow deer is vital in establishing a long-lasting species reintroduction.[14] Timidity describes the anti-predator behavior exhibited in the deer that have been exposed to perceived threats from predators and have adopted a more careful and hesitant disposition when navigating their surroundings.[14] Though the increased hesitance of deer raised in the wild often reduces dispersal rates, this timidity can have a positive effect on a Persian fallow deer’s ability to survive in the wild by limiting a deer's risk of being poached or preyed upon.[14] Boldness refers to the risk-taking attitude shown by deer that are willing to capitalize on perceived opportunities and have a reduced concern for the consequences of such actions.[14] The deer that are more daring generally manifest a greater degree of population dispersal in the wild.[20] In Persian fallow deer reintroductions, securing a balance between these two factors can prove difficult, especially when information on population dynamics and individual and group behavior is limited.[14]

The reintroduction of Persian fallow deer relies on individuals that have been raised in captivity that do not possess the timidity and anti-predator precautions that their wild counterparts exhibit.[14] Direct human intervention in captive animals greatly reduces the difficulties and threats that would otherwise be present in the wild. This commonly results in a dulled wariness of potential predators and thus an increase in risk-taking behavior and dispersal rate.[14] When comparing reintroduced deer from breeding facilities that were subjected to substantial human interaction and from facilities that had significantly less human interaction, deer that experienced less human interaction had an 80% higher survival rate than those exposed to more human interaction.[14] Therefore, if Persian fallow deer populations are to later function in reintroduction programs, exposure to humans should be kept at a minimum to increase the deer’s probability of survival.

Multiple release sites[edit]

While the use of multiple release sites for reintroducing captive-bred deer into the wild could improve the outlook of reintroduction by reducing competition among the individuals of the reintroduced species, there are several risks associated with multiple sites of release. Some of these risks include the increased monetary cost of the reintroduction project, the reduced genetic diversity of the subpopulations, and the Allee effect (see previous), which involves a reduced proliferation rate in small populations.[27] Data from the Persian fallow deer’s reintroduction, including the reproduction rates, survival rates, and movement patterns of released individuals, were used for simulations that compared whether the use of multiple release sites would have an effect on the survivorship and growth of a reintroduced population.[27] The results of computer simulations comparing the use of one to nine release sites suggested that, while two sites were significantly better than one with regards to the survivorship of the reintroduced species, any additional sites did not greatly improve the outlook of the species. The optimal distance between release sites was determined to be approximately 11 kilometers, allowing the sites to be separated enough to reduce intraspecific competition immediately after release yet close enough to allow the subpopulations to merge once they had begun to proliferate.[27]

Repeated releases[edit]

Repeated releases in the same area have affected reintroduction success.[28] The first group of Persian fallow deer released into the wild displayed a slow, gradual movement away from the release site over relatively short distances and the establishment of regular movement patterns and a home range within 8 to 10 months.[28] Subsequent releases indicated an establishment of a home range in less than one month. Overall recruitment success after 3 years appears to be at least 30%.[5][28] Moreover, with an exception of a small number of females killed by domestic dogs, the survival of the reintroduced deer was high, having an 85% survival rate after reintroduction.[28] These results indicate that repeated releases from a single enclosure have no detrimental effects and actually may enhance the establishment of females released in later reintroduction events.[28]

Time since release[edit]

Trends in survival rates of the reintroduced deer were compared to several different models predicting survival patterns of the reintroduced population: one model assumed constant survivorship, another assumed that survival would vary with age, a third predicted that survival would depend on an individual deer’s time since release, and the last combined the predictions that age and time since release would affect survival.[20] The reintroduced population’s survivorship best matched the model that accounted only for changes in survival based on the time since the release of the individuals in that population, which was statistically about three times more probable, on average, than the other models that were tested.[20] There are several possible causes of this reduction in survivorship soon after an individual is released into the wild. Some of these causes include the stress induced by releasing captive individuals into the wild and the reduced success of inexperienced mothers attempting to raise their first young in an unfamiliar habitat.[20] Because time since release into the wild significantly affects the survival of this species, this effect needs to be considered when planning for any further releases of captive Persian fallow deer.










 ISSN 2307-8235
Ana sayfa | İletişim | Sıkça sorulan sorular | Geribildirim | Site Haritası | Şimdi bağış yapın | Gizlilik ve güvenlik | Kullanım Şartları
Doğa ve doğal kaynakları koruma © Uluslararası Birliği.
IUCNSpecies Survival CommissionBirdlife InternationalBGCI Conservation InternationalMicrosoftNatureServeKew Botanical Gardens
Sapienza UniversityTexas A&M UniversityWildscreenZSL   
 


















































« Son Düzenleme: 08 Ekim 2016, 02:56:35 Gönderen: Selim UYGUN »
 

Çevrimdışı Hüseyin BAŞARIR

  • Müdavim Üyemiz
  • ***
  • İleti: 652
  • Thanked: 470 times
      Emeğiniz için teşekkürler Selim Bey! Maalesef bu konularda çok geride kalmışız.. O kadar çeşitli av hayvanlarımız varken sahip çıkamamışız. Ya nesli tükenmiş, ya da sayıları çok azalmış. Yeni Zelanda Türkiye'nin çeyreği büyüklükte ve hiç büyük av hayvanının olmadığı bir ülke iken, bir çok av  hayvanı ve kuşu ülkelerinde üretmişler.. Şimdi av turizminden inanılmaz miktarda paralar kazanıyorlar.
      Anavatanı bizim ülkemiz olan alageyiği bile bitirme noktasına getirmişiz. Macaristan gibi küçük bir ülke yılda yirmi bin adet alageyik avlatıyor.. Bizde ise görecek kadar bile kalmadı. Güya 1966 da korumaya ve üretime alınmış.. 50 yılda iki yüz alageyik.. Ne devletin adam akıllı bir uygulaması var. Ne de milletin bu işlere ilgisi..

      En çok üzüldüğüm ise biz avcıların bu konulara çok ilgisiz olması.. 100'de bir böyle bir konu açılmıyor Türkiye avcılarının en büyük forumunda. Açılana da ilgi pek az.. Bütün konularımız tüfek fişek üstüne. Son dere kuruduğunda, son göl çekildiğinde, son ormanlar kesildiğinde ne yaparız artık o güzel tüfeklerimizi... 
Hayvanları hayvanat bahçesinde görür çocuklarımız. Tüfeklerde evin en güzel köşesinde asılır...
1980-Antalya
 
The following users thanked this post: M.Ali AKDAĞCIK, Selim UYGUN

Çevrimdışı Selim UYGUN

  • Üyelik Sonlandırıldı
  • *
  • İleti: 1086
  • Thanked: 1379 times
evet Hüseyin bey aynen katılıyorum her kelimesine  . ne desem bilemiyorum: ilgsizlik, bilgisizlik, neme lazımcılıkcılık ,bencilik vurduymazlık, desek hepsi birdenmi? :( vatan sevgisi slagon atmakla olmaz ölçülmez vatanın milletin için ne yaptığınla ölçülür.önemli olan geride ne iz bıraktığındır .daha bunun bilinçinde olmayan insanlarız neyazıki  :( (en iyi tüfek en iyi fişekler neye yararki vuracak av bulamadıktan sonra) :(
 
The following users thanked this post: M.Ali AKDAĞCIK

Çevrimdışı M.Ali AKDAĞCIK

  • Müdavim Üyemiz
  • ***
  • İleti: 1805
  • Thanked: 1042 times
  • AVCILIK AVCI SAYFASI
 konu hepimizin bildiği akademik değerlerlede ispatlı bir gerçek bu her konuda öyle,..

biz milletçe değerlerimizin dejeneresine tam olarak sahip çıkamayan bir milletiz bu inkar edilemez acı gerçek her nekadar kabüllenmek zor olsada bu böyle.

devam ettirilebilir avcılığın sürekliliğini idame ettirmesi bakanlık adı veya çatısı altında bu işi seven gönül veren ciddi anlamda işin ciddiyetine varmış kadrolarla ve yetkilerindeki korumacılık yaptırımlarının keskinliğine bakar,..

ama şikayet olmaz ise bilinçlenmek doğru filizlerle aşılanmış yeni yetişen nesli doğru ellerde doğru kadrolarla eğitebilmekten geçer kültürü nekadar yüksek adette tutarsak o kadarda ilerici oluruz , örneğin ilkokul çağında 4+ dan sonra eski hesap 5. sınıf çocuğu ingilizce kursuna gönder iki yıl sonrada bak 4. yılada bak hikaye gibi yoola antalya gibi turistik bölgeye komilik yapsın 4 sene bak bir sen aksana bak bir sen ingilizceye bunu hep savundum adanada maraş dondurması maraşta yendiği gibi olmuyor demir tavına gelmezssede dövülmüyor çok uzattım çok dağıttım pardon,..

demem şuki,
 tek kelime ''eğitim'' dir,

'tüm toplumun bireylerini kapsayacak şehirlişi kasabalısı köylüsü mecrası dahili ve en ücra köşeye kadar  doğru ellerde doğru kadrolarla ''eğitim'' başka ilacı yok bu işin.

sürçülisan ettimse affola,

saygılarımla.
  • TURKUAZ HK 11, OTOMATİK, 4+1, 12 CAL. 65 CM.
  • LAZER TEK KIRMA, 36 CAL. 65 CM.
İnsanlara hoşgörülü tavrım , bildiklerimin yanılgılarıma yetmeyişindendir,..
 
Murat Ali Akdağcık
1970 MERSİN
 
The following users thanked this post: Selim UYGUN

Çevrimdışı Selim UYGUN

  • Üyelik Sonlandırıldı
  • *
  • İleti: 1086
  • Thanked: 1379 times
ilginiz için teşekkür ederim. :)











































« Son Düzenleme: 25 Eylül 2016, 13:41:31 Gönderen: Selim UYGUN »
 

Çevrimdışı Selim UYGUN

  • Üyelik Sonlandırıldı
  • *
  • İleti: 1086
  • Thanked: 1379 times
« Son Düzenleme: 07 Aralık 2016, 19:24:11 Gönderen: Selim UYGUN »
 

Çevrimdışı M.Ali AKDAĞCIK

  • Müdavim Üyemiz
  • ***
  • İleti: 1805
  • Thanked: 1042 times
  • AVCILIK AVCI SAYFASI
 güzel resimler,

 bu nadide varlığın doğal hayatta antalya nın neresi bilmiyorum ama milli parklar sınırında dahili olarakkorunup çoğaltıldığı bilgisi var kafamda hatta yıllar öncesi yaban tv seyrettiğim yıllarda dr.ali nin şarbon görüldüğü konusunda bu hayvanların yaşama alanınıda kapsadığı haberini hatırlıyorum umarım gerekli ihtimamı görüyordur bu familya.

saygılarımla.
« Son Düzenleme: 26 Eylül 2016, 14:03:49 Gönderen: M.Ali AKDAĞCIK »
  • TURKUAZ HK 11, OTOMATİK, 4+1, 12 CAL. 65 CM.
  • LAZER TEK KIRMA, 36 CAL. 65 CM.
İnsanlara hoşgörülü tavrım , bildiklerimin yanılgılarıma yetmeyişindendir,..
 
Murat Ali Akdağcık
1970 MERSİN
 
The following users thanked this post: Selim UYGUN