Uzun zamandır işlerimin yoğunluğu nedeniyle yazamıyorum. Aslında yazılacak şeylerin büyük bölümü ben veya değeri üstatlarım tarafından yazıldı çizildi. Biraz da işin teknik kısımları kaldı artık. Bir süredir de bu konuyu açmak konuşmak istiyorum ve bildiklerimi yazıp bilmediklerimi de öğrenmek istediğimden dolayı yola çıktım ve bu yazıyı kaleme almak istedim. Umarım faydam dokunur…
Namlu kalınlığı nedir ve nasıl ölçülür?
Namlu kalınlığı her namlunun uç kısmında alınan çapı olarak düşünülebilir. Standart olarak 3 şekilde beyan edilir:
-Standard (17mm): Av namlusudur. Normal şartlarda hafifliğinden dolayı tercih edilen namlu kalınlığıdır ayrıca. Piyade tüfekleri de genelde bu kalınlıkta namluyu kullanırlar.
-Semi-weight(19mm): Hibrit namlu seçeneğidir. Ne çok kalın ne de çok incedir. Ağırlığı da ortalama bir ağırlıktadır.
-Match(Full-weight) (22mm): Musabaka namlusu. Genellikle atış amaçlı kullanılır. Av için dezavantajı ağırlığıdır.
Bunlarınn dışında özellikle amerika namlularında (ancak avrupa üretimi tüfeklerde de olabilir) 24 ce 25mm bull barrel (düm düz namlu) seçenekleri de mevcuttur. .408 CheyTac ve .50BMG gibi namlularda 30mm ve üstü namlu da mevcuttur.
Peki ne işe yarar namlu kalınlığının artması?
Sanırım hepimizin mutabık olduğumuz fizik kuralları var:
1-Aynı maddeden yapılan bir çubuğun kalınlığı arttıkça taşıyıcılığı da artar.
2-Aynı maddeden yapılan bir nesnenin kalınlığı arttıkça ısınması için daha fazla enerji gerekir
Bunları biliyorsak eğer şimdi gelelim namlu konusuna:
Namlu kalınlığı 17mm olduğu zaman ne oluyor aslına? Bir fişeğin namlu içinde patlama anını düşünelim:
Patlamanın olduğu andan itibaren namlu içinde öylesine yüksek bir basınç oluşur ki 52-65cm kadar kısa bir mesafede çekirdeğin hızı sıfırdan bir anda 700-1000m/sn mertebelerine ulaşır. Tam da bu sırada namlu içinde titreşim oluşur. Titreşimin şekli kısa sinüzal dalgalar şeklinde değil uzun dalga boylarına sahip dalgalanmalar şeklinde olduğu gösterilmiştir.
Yani aşağıdaki gibi değildir kısaca:
Bu uzun dalga boyuna sahip yine de sinüzal dalgalanmanın periyodu namlu boyunda sonlanmaz ancak dalganın yarısı namlu boyunda tamamlandığından sıfır noktası bulunur namluda ki şu şekilde gösterilebilir:
Söz konusu sıfır noktası veya bu teoriyi ortaya atan kişi yani Bill Calfee’nin tabiriyle “Node” yani “düğüm” noktasında dalga X düzlemine göre artı veya eksi yönden başlasın (yani pozitif veya negatif alternans) farketmeyecek şekilde namlu aynı yerde yani X düzleminde sabit kalacaktır.
Bir namluyu ele aldığımızda kabaca bir boruyu değerlendirmiş oluyoruz. Borunun özellikleri uzunluğu, kalınlığı ve yapıldığı materyalden ibaret olduğunu düşünebiliriz. Eşit şartlarda bir metal parçasının kalınlığı arttıkça sertliği ve taşıyıcılığı artar. Basit bir kural oalrak da bir taraftan titreşmeye başlayan sert cismin sertliği arttıkça oluşan dalganın dalga boyu artacaktır ki bu da Landa boyunun artması anlamına gelir.
Node İher nekadar namlu ucuna yaklaşırsa tahmin edeceğiniz gibi Genlik noktasından okadar uzak X düzlemine okadar yakın sonlanacaktır kısmi siküls. Dolayısıyla da “Merkezden doruk sapması” : ”A” okadar düşük olup X düzlemine göre namlu ucu açısı daha dar olacaktır: Dolayısıyla da periyodumuz her nereden başlarsa başlasın namlu ucunun çekirdeğin namluyu ter edeceği vakit bulunduğu açı okadar birbirine yakın dolayısıyla da çekirdeğin terk edeceği açı okadar birbirine yakın olacaktır. Her nekadar bu söylediklerimiz mikronlar cinsinden tabie edilecek farklar olsa da, açısal hareketler olduklarından doğrudan yüzlerce metre ileride isabet noktalarının birbirine daha yakın olması anlamına gelir ki bu da daha iyi grupmanlar anlamına gelecektir.
Barrel Tuner (Namlu Çevirici)Namlu çevirivi kabaca namlunun serbest bir alanına takılacak (ki genelde bu olay namlu ucuna uygulanır) bir ağırlıktan ibarettir. Bu ağırlığın maksatı (ki bazen de ağırlık bazı eski tip namluların üzerine yapışık olarak üretilirdi) node (0 noktası)’un ileriye taşınması ve hemen muzzle (veya crown)’un hemen arkasına çekilmesidir.
Şekilde 1 numaralı gösterge sinüsal dalganın doruk noktası nı simgeler. Tam yarı-siklüs tamamlandığında node (ölü nokta/ 0 noktası) başlar ki bizim de amacımız bu sıfır noktasını mümkün olduğunda namlu ucuna yaklaştırmak. Namlu dönüştürücü bu görevi yerine getirmeye çalışır.No:2’de göstergeye bakıldığında bu görev oldukça iyi bir şekilde gerçekleşmiş durumda.
Bir diyapazonu düşündüğümüzde diyapazonun titreştiği vakit eğer yumuşak bir cisimle (örneğin etli bir bölgeyle dokunarak veya bir yastığa tutarak) dokunulduğunda diyapazon titreşimi büyük ölçüde durur ve eğer dokunuş kavrayıcı biçimde olursa tamamıyla durur. KBB uzmanları (özellikle eskiler) diyapazon ile işleri bittiğinde hemen onu tutarak çınlamasına engel olurlardı. Biz de zamanında Tıp fakültesinde okurken diyapazon ile çok çalıştık. Bize ilk öğrettikleri (ve sınavda da sordukları) diyapazonun titreştirilip kullanılmasıydı. Namludaki titreşim de tıpkı diyapazondaki gibidir. Aslında bu olayı okçular çok iyi bilirler. Titreşimi elden uzaklaştırmak için rot kullanılır.
Fotoğrafta görüldüğü gibi olympic yayda 3 adet rot kullanılmış. Bu rotlar ağırlık dengelemek, ağırlık merkezini öne çekmek, ve titreşimi ileriye alıp elden uzaklaştırmak için kullanılırlar. Aynı şey makaralı yaylar için de geçerlidir. Ancak konu av olduğu zaman yarım metre bir metre uzunlupunda rot taşımak mümkün olamayacağından konu biraz değişir. Bu sefer ağırlığı hafif öne çekerek asıl titreşimi elden uzaklaştırmak hedeflenir bunun için de av tipi rotlar devreye girer ki basit bir mantığı var:
=>Bağımsız titreşebilen plakalar ve titreşimi sıfırlayan yumuşak bir cisim ki en iyisi de lastik olacaktır.
Makaralı yaylarda kullanılan kanatların arasında yerleştirilen lastiklerin de mantığı aynıdır: Resonansı kısaltmak. Sürekli titreşimi kendi üzerine çekerek genliği azaltmak…
Namlu için de kullanılan de-rsesonator denen lastik parçalar da aynı işe yararlar. Bir namluyu (veya ülkemizde namlu ultra değerli olduğundan bir boru alıp asabilrsiniz!) alıp ip ile serbest şekilde tavana asın ve ufak bir çekiç ile (sessiz bir ortamda tabiki) hafifçe başı veya ucundan biraz geri kısmına vurun. Çıkan sesi dinleyin ve daha sonra aynı şeyi şu şekillede deneyin:
-orta kısımın hemen önüne veya gerisine bir lastik takın ve biraz öncekinin aynı yerinden vurun
-Aynı yere parmağınızı veya kolunuzu sadece dokunarak aynı yerden vurun
-Ucuna ağır bir metali doğrudan takarak aynı yerden vurun
Çıkan seslerin çok farklı olduğunu göreceksiniz. Özellikle ilk iki tipte sesin çok daha kısa sürede bittiğini de göreceksiniz. Eğer bu Lastik aksamı plakalar şeklinde yaparsanız titreşimi onlara bağımsız şekilde çekerek daha da çabuk şekilde sonlandırabilirsiniz.
Namlu de-resonatorü örneğini sizinle paylaşmak istedim. Ancak bu aksamı ve Muzzle brake gibi namlu ucuna takılan Namlu dönüştürücü örneğini daha şimdiye kadar kullanmak kısmet olmadı ancak LimbSaver marka titreşim önleyicileri makaralı yayda kullanmışlığım var hakikaten titreşimi azaltırlardı. Ve aynı markanın namlu de-resonatorunu arkadaşlarımdan kullanan var ve grupmanı etkilediğini söylüyorlar. Kısmet olur da onlarla beraber denersek aynı yerden size grupman testlerini de paylaşmak isterim.
Bu bir makaralı yay rotu (veya daha iyi terimi dengeleyici diye çevirebileceğimiz stablizator). Gördüğünüz gibi ortasında titreşimi doğrudan aktarabilecek bir sert metal (ki her nekadar sert olursa titreşim okadar iyi yayılır) ve üzerinde lastikten yapılmış ayrı plakalar. Plakalar titreşerek resonansı yayıp alternansı aşağı indirirler. Dolayısıyla titreşim çabuk bir şekilde sonlanır.
Ürünün katalogunda yazan bir şey var: Standart (17mm) namlularda ürün ön tarafa, semi-weight ve match namlularda ise arka tarafa yerleştirin diyor. Neden peki?
Aslında sorunun cevabını daha önce anlattık. Nedeni daha önce de baktığımız şekillerde bulabilirsiniz:
Daha önce de dediğimiz gibi namlu kalınlaştıkça dalga boyu uzar ve sıfır noktası namlu ucuna yaklaşır. Sıfır noktasına takılacak bir de-resonator kendi titreşmeyeceği için bir işimize yaramayacaktır. Dolayısıyla kalın namlularda geriye yerleştirerek şekilde tam siklüs diye belirtilen sinüsün yarı dalgasını yakalama şansımız olacaktır…