İlk görev yerim Çavdır Sağlık Ocağı Tabipliğiydi. Üzerime kayıtlı ilk ateşli silahım tek kırma 16 kal. Huğlu tüfeğimi yanımda götürmüştüm. Daha kasabaya adım atar atmaz ava nasıl gidebilirim derdindeydim. İlk ava çıkıyorduk ''bu tüfek de götürülür mü doktor bey çift kırma alalım sizin için bir arkadaştan'' dediler adeta ayıplarcasına, elimdeki tek kırma tüfeği görünce:). Aldırmadım serde gençlik var bıraksalar o tüfekle bir dağın kekliğini ben vururum edasındaydım. Çavdır'da Çatüs av tüfeklerinin kurucusu Habib ustamla tanıştım. Kasabaya bağlı Bayır köyünde de harıl harıl tüfek yapılıyordu. Ali ve Arif Özkan ustalar da kendini ispatlamış tüfek imalatçılarıydı. O günden bu yana tam otuz yıl geçti bu saydığım eli öpülesi ustalarımın tüfeklerini ve birçok yabancı av tüfeğini kullandım. Avı artık bırakayım dediğimde elimde Merkel Freres taklidi-Aya Milan çifte, CZ 1956 Çekoslavak superpoze ve Winchester Ranger 1400 yarı otomatik av tüfekleri vardı.
Bıraktım demekle avın bırakılamıyacağını altı sene sonra anladım ama iş işten geçmişti bu saydığım canım tüfekleri çoktan satmıştım. Tekrar barut kokusuna kavuşmak ve çiğ düşmüş otlara basarak ava başlamak vardı ama hangi tüfekle? Kundak ölçüleri adeta vücüdumun ölçüleri gibi olmuş tüfeklerimden ayrılmıştım. Şimdi omzuma yatan tüfeği nasıl arayıp bulacaktım. Yerli bir tüfek alayım dedim hem daha hesaplı olur zaten yaş kemale erdi zaten yürüyemem eskisi gibi hiç olmazsa çok masrafa girmeyeyim diye düşündüm ava ya giderim ya gidemem.
Araştırdım AKDAŞ firmasında karar kıldım. Tüfeğimi elime alalı 12 saat oldu. Girdiğim mutluluk şokunu halen atlatabilmiş değilim hissetiklerim çok tazeyken siz değerli avcı arkadaşlarımla paylaşmak istedim.
AKDAŞ firmasının çok değerli bir Pazarlama görevlisi var, İsmail bey, sağolsun bana sevgili Sadık ustanın telefonunu verdi buyrun görüşün kendisiyle dedi. Sadık usta bu, bir efsane, ha deyince telefonda karşına çıkacak kolay mı konuşmak ustalığını dünyaya kanıtlamış. Neyse çok kekelemeden konuştum baktıki bu da yaşını almış saçlarını ağartmış bir avcı lütfetti kırmadı isteklerimi dinledi ve o çok pratik ve çözüm odaklı işlek zekasıyla ''siz işinize yarayacak elinizi yatacak bir tüfek istiyorsunuz'' dedi daha ben leb demeden.
Binbir emekle yapıp gönderdiği tüfek elimde önce ellerinden öperim sevgili Sadık ustam diyorum, memleketimin ustasının böyle bir tüfeği yapması bir Türk avcısı ve bir Türk vatandaşı olarak gurur iftihar ve kıvanç kaynağıdır. Neden mi?
1. Olağanüstü zarif bir tasarım.
2. Metal aksamında zerafet incelik ve hassasiyet mevcut. En ufak bir torna izi kabalık görmek mümkün değil. Her milim kılı kırka yararak hesaplanmış.
3. Sadece tetik köprüsü ustaya hayranlık duymak için yeter. Bir tabanca tetik köprüsü gibi ince zarif ve hafif. Sahi ya bu tüfeklere bu kadar kalın ve kaba tetik köprüsüne ne gerek vardı bunca yıldır diyesiniz geliyor.
4. Metal ve ahşabın birleşim yerlerinde tek kelimeyle ''özen'' hakim. En ufak bir açıklık ve boşluk göremiyorsunuz. Bu çok titiz bir çalışma ve olağanüstü dikkat ve emek demek.
5. Kundak ölçüleri benim istediğim gibi olduğundan tüfeğe yattığımda kırk yıldır kullandığım tüfek gibi-ki bu ustama bana ömrümün son anına kadar kullanacağım tüfeği yaptığı için ne kadar teşekkür etsem de azdır anlamına geliyor.
Değerli avcı dostlar sözün özü, inanın 30-40 yıllık yabancı tüfeklere dünyanın parasını vermek yerine bu değerli ustalarımızı tanıyalım anlayalım ve sahip çıkalım. Yok '' fitilledi'' yok ''yakıcılığı iyi'' yok kanattı yok canlı düştü kanadını çarptı gibi balistik manada hiçbir anlamı olmayan kavramların peşinde koşmadan kendi tüfeklerimize ve ustalarımıza sahip çıkalım. Sözümü bitirirken sevgili Sadık ustamla tanışmamı sağlayan İsmail beye, yine, yeniden tüfek sahibi olmama beni cesaretlendiren Aydın Üçler Av Bayii değerli ve kadim dostum Adnan Aktaş'a sonsuz teşekkürler ederim. Hepiniz sağolun var olun. Rastgelsin. Kemal Hüseyinoğlu.