tesadüfen amerika dan newyork tımes dan bir habere gözüm takıldı büyük barajlar maliyetine değmiyorsa ve sosyal olarak çevre halka yoksulluk getiriyorsa bu ''hes'' lere ne demeli. benim ülkemin zengin ama fakir coğarafyasının ehil kişilerce işletilemeyişine ekolojik dengeyi baltalayıp bitiren hes ler burada rol oynakta ama bir türlü ardındaki malum sebeplerdende yapımından cayılmamaktadır,.. atatürk barajının altında kalan hasankeyf tarihi mirasıyla sular altında,.. vs..,..onlarca yüzlerce örnek var verilebilecek.acı gerçekleri görmezden gelen binlerce milyonlarca insan yarınları düşünmeden çocuklarımızdan çalınan sorgusuz sualsiz yarınların hesabını kime verecek acaba ,.. çok vahim aslında son yakın çokta uzakta değil aslında, arılar yok oldumu insan nesli yok olmanın son eşiğine çıkmış olacak sonu kendi elleri ile inşaa eden yine insanoğlu olacak.
NEW YORK TIMES MAKALESİ:
BÜYÜK BARAJLAR MALİYETİNE DEĞMİYOR
Çeviri: Seçil Önel
Barajların yoksul insanlar üzerindeki etkisi hususunda dünyanın önde gelen yöneticisi, THAYER SCUDDER, barajlar hakkındaki düşüncesini değiştirdi.
Büyük baraj projelerindeki danışman, Mr. Scudder, 58 yıllık kariyeri boyunca, uygun bir şekilde inşaa edilip yönetilen barajın sağladığı yoksulluk yardımının; onun neden olacağı sosyal ve çevresel zararlardan daha önemli olacağı konusundaki umudunu korumuştu. Şimdi, 84 yaşında, hem büyük barajların maliyetine değmediğini hem de şu an bir çoğu inşaa aşamasında olan barajların “çok tehlikeli çevresel ve sosyo-ekonomik sonuçlar doğuracağını” son e-postasında belirtmiştir.
Kaliforniya Teknoloji Enstitüsündeki emekli antropoloji profesörü Mr. Scudder, barajlara ilişkin kademeli olarak gerçekleşen hayal kırıklığını anlatıyor. İlk araştırmasına başladığı yıl olan 1956’da, şimdiki Zambia and Zimbabwe bölgesi olan Gwembe’de 57,000 Tongalı üzerindeki zorunlu yerleştirilmenin etkisini belgelerken, baraj taraftarı biri idi. Dünya Bankası tarihindeki en büyük borca dayalı inşaa edilen Kariba Barajı, Tongalıların, atalarının bulunduğu yerden Zambezi Nehri boyunca aşağı yönlü verimsiz araziye taşınmalarına neden olmuştur. O zamandan beri, Mr. Scudder, onların dağılmalarını takip ediyor.
Bir zamanlar bağlı ve kendi kendine yeten Tongalılar, geçici açlık, uçsuz bucaksız alkolizm ve devasa işsizlik yüzünden sıkıntı çektiler. Gelirden umudu kesmiş şekilde, bazıları yasadışı ilaç ekimine ve kaçakçılığa, fil avcılığına, belalı işlere ve fuhuşa başvurdular. Köylüler hala elektrikten yoksun.
Mr. Scudder’ın danışman olarak son dönemde ilgilendiği ve son hayalkırıklığına uğradığı iş, Laos’taki Nam Theun 2 Barajı. O ve iki akranı, projeyi destekledi. Çünkü, proje, projenin başlamasından önceki duruma göre insanları daha iyi konumda bırakacak şekilde, baraj yüzünden yer değiştirmelerine sebebiyet verecek programların sürdürülmesi için barajın fonlayıcılarına gereksinim gösteren bir proje idi. Ama, baraj 2010 yılında tamamlandı ve programın amaçları karşılanamadı. Bu arada, barajın 3 sahibi tüm sorumlulukları Laos yönetimine devretmeyi düşünüyordu- Mr. Scudder, “çok yakında” dedi bir röportajında… “Gelecek 20 ya da 30 yılda, hükümet 60 adet baraj inşaa etmek istiyor ve şu an, onun da bunların herhangi birinin çevresel ve sosyal etkileri hususunda ilgilenmek için yeterli kapasitesi bulunmuyor.” şeklinde sözlerini devam ettirdi.
Mr. Scudder, “Nam Theun 2 Barajı, geniş baraj inşaası işinin çok kompleks ve paha biçilemez değerdeki doğal kaynaklara çok zarar verici olduğu konusunda uzun dönemli şüphemi haklı çıkardı.” ifadesine yer verdi. Şimdi kendisi en önemli başarısının, bir barajı ilerletmek yerine durdurmak olduğunu düşünüyor: Mr. Scudder, dünyanın son büyük sulak alanlarından biri olan Botswana’nın Okavango Deltasına zarar verecek olan baraj yapımının önlenmesini sağlayan 1992’deki çalışmaya liderlik etti.
Mr. Scudder’ın revize edilmiş değerlendirmesiyle halka açılmasını biraz da, Mart ayında yayımlanan Oxford Üniversitesinin Enerji Politikası konusundaki hayret verici çalışmasında bulduğu doğrulama sağlamıştır. Atif Ansar, Bent Flyvbjerg, Alexander Budzier and Daniel Lunn’ın ortak çalışması, 1934 ve 2007 yılı arasında inşaa edilen 245 büyük barajın maliyet istatistiklerini ele alıyor. Neredeyse tamamen olumsuz, büyük sosyal ve çevresel etkiler dikkate alınmaksızın dahi; çalışmanın bulduğu sonuç şudur: “Büyük barajların gerçek inşaa maliyetleri, pozitif bir geri dönüş ortaya çıkarabilmek için oldukça yüksek.”
Sahiplerinin üç bilimadamı ve bir istatistikçiden oluştuğu çalışma, ortalama gerçek baraj maliyetinin inşaa öncesi tahminlerin neredeyse 2 katı olduğunu ve yol, demiryolu, köprü ve tünelin de dahil olduğu altyapı inşaatından çok daha uzun sürdüğünü ortaya koymakta. Ortalama olarak, baraj inşaatı 8.6 yıl almakta, tahmin edilenden %44 daha uzun- çok uzun sürmekte ve yetkili çevreler, büyük barajların “acil enerji krizlerini çözmekte etkisiz olduğunu” belirtmekteler.
Barajlar; baraj yapıcıları enflasyon ve para değerindeki düşmenin etkisini hafife aldıkça; bir sürü kalkınmakta olan ülkenin mali kaynaklarını tüketmektedir. Büyük barajları finanse eden fonlar, ev sahibi ülkelere borç olarak gelmekte.. Ancak, baraj gelirinin önemli bir kısmı yerli para biriminden gerçekleştirilen elektrik satışlarından gelmektedir. Genellikle olduğu gibi, yerli para dolar karşısında değer kaybettiği zaman, o borçların yükü de artmakta..
Bu dinamiğin gözardı edilmesinin bir nedeni de; daha önceki çalışmaların, Dünya Bankası gibi uluslararası borç veren kuruluşların borçlarını geri alıp almadıklarını -ki bir çok durumda, aldılar- dikkate alan ekonomik performansı değerlendirmiş olmalarıdır. Ancak, evsahibi ülkeler üzerinde söz konusu ekonomik etkinin zayıflatıcı bir etkisi bulunmakta. Baraj projeleri o kadar devasa ki 1980’li yıllardan başlayarak, baraj istilaları Türkiye, Brezilya, Meksika ve eski Yugoslavya’daki borç krizlerinin önemli unsurlarından biri olmuştur. Çalışmanın lider araştırıcısı, Mr. Flyvbjerg, “Birçok ülke için, ulusal ekonomi o kadar kırılgan ki sadece bir devasa baraj için gereken borç, ekonomiyi tamamen olumsuz etkileyebilir.” dedi.
Önemli noktanın altını çizebilmek için, çalışma, şu an Pakistan’daki Indus Nehri boyunca yapım aşamasındaki devasa Diamer-Bhasha Barajını ele almıştır. Baraj; maliyeti, 2008 yılı doları üzerinden 12.7 milyar dolar olarak, 2021 yılı itibarıyla yapımı tamamlanmak üzere projelenmiştir. Ancak, çalışmaya göre söz konusu barajın yapımı 2027’ye göre tamamlanamayacak ve o yıla gelindiğinde, 2008 yılı doları üzerinden, 35 milyar dolarlık bir maliyete sahip olacak.- Pakistan’ın o yılki gayrisafi milli hasılasının ¼’üne tekabül ediyor.
Çalışmanın kriterine göre, dünyadaki birçok yapımı planlanan devasa barajların maliyetine değmeyeceği düşünülüyor. Bu durum, Kongo Nehri boyunca yapılması planlanan 8 barajdan oluşan devasa Inga Kompleksi için şüphesiz ki gerçek- buna ilişkin 2 proje çok yüksek maliyetlere neden oldu.- ve Brezilya’nın 14 milyar dolarlık maliyeti olan Belo Monte Barajı, dünyanın üçüncü büyük hidroelektronik barajı ile Amazon yağmur ormanlarının etrafındaki alanı değiştirebilecektir.
Çalışmanın yetkilileri, büyük barajlar gibi bir tür devasa, büyük abideler inşaa etmek yerine; rüzgar, güneş ve küçük-sugücü olanakları gibi enerji alternatiflerine yönelmeyi önermekteler. Yapılan telefon görüşmesinde, Mr. Ansar; “Her şeyin sipariş üzerine yapıldığı, 1950’lerdeki şartlara takılıp kalmış durumdayız. Kolayca standart hale gelebilecek, bir konteyner içine sığan ve kolayca transfer edilebilen şeylere ihtiyacımız var.” dedi.
Bütün bu eğilimler, mevcut uluslararası baraj yapımı patlamasına doğrudan karşıdır. Çin, Brezilyalı ve Hint inşaat şirketleri, dünyada yüzlerce baraj inşaa etmekteler, ve Dünya Bankası, bir yıl önce, devasa barajları fonlayabilmek için ölü durumdaki bu stratejiyi tekrardan canlandırdığını bildirmiştir. En büyük olan barajlar o kadar göz alıcı ki kuşaklar boyu şuna dikkat edilmiştir: Sanayi Devri elyapımı olan bu eserler, pek nadir olarak, vaat ettikleri değeri görebiliyorlar.
------------------------------------------------------------------
kaynak: büyük menderes platformundan alıntıdır.
saygılarımla.