Değerli forumdaşlar tekrar merhaba;
Daha önce çeşitli konularda zaman zaman tekrar ettiğim bazı konuları, bir mesaj altında tekrar toplayarak kafasında bu soruya cevap arayan forumdaşlara nazaran kalıcı bilgi bırakmak istiyorum.
Aslında çok daha değerli forumdaşlarımız varken yazmak çok doğru değil. Ancak forumda teknik altyapıya dayanmayan, tecrübe ile sabitlenmemiş, anlık düşüncelerle verilen tavsiyeleri görünce böyle bir başlığı burada da paylaşmak istedim.
Benim yazım insanın olmadığı yerde keçi Abdurrahman Çelebi olurmuş misali aslında. Ancak bu şekilde detaylı bilgi veren, gerçek tecrübeye dayalı bir konuyu göremeyince, konu da çok önemli olunca forumda da bu bilgileri paylaşmak istedim. Bir nebze katkım olursa ne mutlu.
Bütcesi her ne olursa olsun, kafasında savunma amaçlı tüfek arayışı oan herkese bir rehber olması amacı ile yazıya dökmek istedim edindiğim tecrübelerimi. 4 yılda yaklaşık 20 farklı marka ve tipte tüfek sahibi olmuş, en az bir o kadarını fikir sahibi olmaya yetecek kadar eş dost sayesinde kullanmış biri olarak; edindiğim tecrübemi sizlerle paylaşmak istiyorum. Elbet herkes kendi doğrusunda hareket edecektir, aktardığım hususlarda yanıldığımı söyleyenler de olacaktır. Elbet eksiğim de olacaktır. Faydalanan ve Allah razı olsun diyen olur ise ne mutlu, Daha bilgili forumdaşlarımız eksikleri kapatırsa yine ne mutlu..
Savunma amaçlı silah gerekli midir?Kendimizi korumayı silahlanmadan yapamaz mıyız? Elbette huzurlu ve güvenli bir ülkede yaşıyor isek, ortalama bir hayatımız var ise, çok şanslı bir insansak hayatımız boyunca silaha ihtiyaç duymadan yaşama ihtimalimiz her daim bulunabilmektedir.
Ancak içinde bulunduğumuz coğrafyada yaşayan ortalama zekada birisinin silah sahibi olmaktan rahatsız olması, kişisel olarak kendini ilgilendirmektedir. Bizleri etkilemesine veya engellemesine izin verebiliriz, ancak bir gün yardıma ihtiyaç duyduğumuzda asla bizi koruyamayacak veya korumak için kılını kıpırdatamayacak birinin öğütleri ile hareket etmiş olacağız.
Bu milletin askeri polisi var diyenler de olabilir. Ancak polis olay vuku bulduktan sonra, asker ise gerçek anlamda karışıklık çıktıktan sonra geleceğinden; kendinizi savunacak bir silahınız yok ise hırsızın/uğursuzun/teröristin insafına kalmış olacaksınız bir müddet.
Olası bir bağımsızlık, vatan birliği korunması durumunda ise; düşmanlık güden güçler hem kolluk kuvvetlerine hem de kolluk kuvvetlerinin ailelerine aynı anda saldırmaktadır. Kimse eşi çocuğu tehlikedeyken (askerlerin bir kısmı haricen) sizin eşiniz çocuğunuzu düşünemez, düşünmeyecektir de. Yani örneğin bir iç savaş durumunda, mahalle karakolundaki polis önce ailesini güvene alacak; ondan sonra durumunu değerlendirecek, ona göre hareket edecek, bu arada fırsat olursa sizi de kurtarmak için kısmi hareketlerde bulunacaktır (bir ihtimal yardımcı olmaya çalışabilir veya bir ihtimal düzeni korumayı öncelik olarak görür, düşman güç eline düşmüş sizi ve ailenizi göz ardı eder). Tüm bu süre boyunca kurbanlık koyundan farkınız olmayacaktır. Her ne kadar yasal olarak yapılan bireysel silahlanmanın karşısında olan, asıl amaçları Kuva-i Milliye ruhunu öldürmek olan (bilinçli veya bilinçsiz şekilde) vatan haini olarak hareket eden vakıf ve dernekler oldukça faal olsa da; bizler de silahımıza, kendimizi yasal olarak edindiğimiz silahlar ile koruma şansımıza/hakkımıza sahip çıkmalıyız.
Şartlar kötüleştiğinde yaşama hakkımız, silahımız ve mühimmatımız kadar olacaktır. Yivsiz bir tüfek; yıllarca dağda pişmiş, profesyonelleşmiş, iyi bir eğitim almış, elinde tam otomatik piyade tüfeği olan bir terörist karşısında asla etkili olmayacaktır. Ancak ağlaşarak ve dua ederek beklemek yerine, dua ederek silahlı beklemenin daha iyi olacağı hepimizce aşikardır. Bu tür ekstrem durumlar haricinde; dağda taşta kamp yaparken kamp alanını koruyabilmek, şehir dışında evimizi bahçemizi korumak, hırsıza uğursuza karşı kendimizi ve ailemizi korumak için silah sahibi olmak gayet anlaşılır bir ihtiyaçtır.
Silaha gerek yok ben vücudumu silah olarak kullanmayı biliyorum, evdeki keseri, mutfaktaki et bıçağını kullanır kendimi ve ailemi korurum, sokağa çıkmam gerektiğinde taş ile her türlü işi görürüm diyorsanız yine sizin tercihinizdir. Silaha gerek görmeyen insanların fikirleri, sizi başınız sıkıştığında ne yazık ki kurtaramayacaktır.
Savunma amaçlı kullanım konusunda yivsiz ne kadar doğru?Ülkemiz şartlarında savunma amaçlı silah edinmenin en ucuz ve en az prosedür gerektiren şekli yivsiz av tüfeği edinmektir. (Zaten yivli yarı otomatik olarak alabileceğimiz tüfek/tabanca maliyetleri, yasal prosedürleri, devlete ödenen kiralama ücretleri ortada, tekrar tekrar açıklamak abes ile iştigal olur. Tam otomatikler, bizim gibi kanun içerisinde hareket eden vatandaşların filmlerden veya resimlerden başka şekilde göremeyeceği silahlar da olduğuna göre..)
Öncelikle şunu belirteyim; pompalı veya yarı otomatik olsun, şehir içinde yaşıyorsanız ve savunma amaçlı yivsiz av tüfeği edinecekseniz lütfen gidip kuş vb avlarda kullanılan av tüfeklerinden almayın. Ev içerisinde veya dışarısında kendinizi korumaya çalışmak için 71 namlu bir av tüfeğini almanın gerçekten mantıklı bir izahı yoktur. Kendimizi kandırmayalım. Bu amaçla alınabilecek tüfeklerin ideal namlu boyu 46,5 cm-53 cm dir. Yeri gelmişken tekrar belirteyim, namlu ne kadar uzun olursa fişeğin menzili o kadar fazla, hedeftan sapması o cihette az olacaktır. Bunu anlamak için temel fizik kurallarına biraz aşina olmak yeterlidir, Ancak yivsiz tüfek uzun menzil için tasarlanmamıştır. Öyle olsa idi 1,5 -2 mt lik namlular ile gezmemiz gerekirdi. Fişek kapasitesi önemlidir. Ne kadar çok fişek varsa o kadar iyidir. Ancak kullanmayı bilmiyorsanız tek fişek veya 10 fişek olsun, sonucu değiştirmeyecektir. Yivsiz av tüfeklerinin sağladığı en büyük avantaj (ak74 olsa daha iyi olurdu evet ama yok) kullanılabilen fişek tiplerinin değiştirilebilmesidir. Yaralamak istemediğiniz bir hasıma karşı plastik mermi, avlamak istediğiniz hayvana (domuz için tek kurşun, kuş avı için saçma) uygun av fişeği kullanmanıza olanak verir. Kullanması kolaydır, söküp temizlemesi basit, yukarıda bahsettiğim üzere ülkemizde üretimi bolca yapıldığı için de ekonomiktir. Her ne kadar prosedürü ağır olsa da, yivli silahlara nazaran daha az prosedürü vardır.
Kalibre seçimi Detaylandırmaya gerek yok, tabiki kesinlikle 12 kalibre. Farklı bir kalibreyi kesinlikle önermiyorum. 89 yatak tamamen gereksiz, fişeği yok, zaten bulup atsanız size ve tüfeğe yazık. İdeali 76 yatak.
Tüfek tipi seçimi Yarı otomatik, pompalı, poze veya çifte olarak adlandırılan tüfekler savunma amaçlı olarak tercih edilebilmektedir. Eğer silahı kullanacak kişi tecrübesiz, tecrübe kazanmakta zorlanacak veya tecrübe kazanamayacak biri ise çifte olarak tercih edilebilir. Tamamen silahsız olmasından iyidir. Ancak pozelerin savunma amaçlı olarak kullanılmasını önermemekteyim. Yeniden dolumu aşırı zordur çiftelere göre, baskı altında ancak bir profesyonelin gerekli hareketleri yaparak tüfeği kolaylıkla tekrar doldurabilmesi mümkündür. Kapasite sebebi ile pompalı ve yarı otomatik tüfeklerin seçilmesi konusunda bu işin uzmanları genel itibarı ile hem fikirdir. Ancak ben kişisel önerim yarı otomatiklerin tercih edilmesi yönündedir.
İki platformu da seviyorum, severek kullanıyorum. İyi, ortalama veya vasat bir kullanıcı için; baskı altında kullanılma, kolay kullanılabilme, hız, tek elle kullanabilme, tutukluk durumu gibi parametrelerin tamamında yarı otomatik üstündür. Profesyonelleştiğinizde bu parametrelerin bir kaçını birbirine yaklaştırmanız mümkün olabilir.
Pompalı tüfek tutuklukları genelde kaba kuvvetle pompayı sertçe çekerek giderilemez (belki 10 da biri ancak bu şekilde halledilebilir). Hayal kurup yazmak veya hayal kurup yazanlara inanmak, deneyip yazmaktan daha kolay olduğu için pompalının daha az tutukluk yaptığı safsatasını söyleyenler ile sık karşılaşılır. Pompalı / yarıotomatik karşılaştırması için aşağıdaki gerçek bir profesyonelin videosu bulunmakta.
Pompalı tüfek seçimi konusunda düşünceleri olanlar aşağıdaki konuya göz atabilirler.
http://www.tabancatufek.com/forum2/showthread.php?tid=11065 Pompalı tüfek seçiminde dikkati edilmesi gereken husus sağlıklı mekanizma ve ağır tüfek tercihi yönünde olmalıdır. Bu sizin atış konforunuzu, tüfeğe yatkınlığınızı, hedef stabilitenizi arttırır. Hafif pompalı tüfeklerin tepme hissi ile 50 atım sonrasında 1 hafta ağrı çekecek hale gelirsiniz. Daha kötüsü darbe ve ses insanı aptallaştırır. Ağır tüfek alınmalıdır. 3 kg altı hafif, 3,3 kg üstünü de ağır olarak nitelendirebiliriz. Pompalı tüfek kullanımı konusunda ısrarcı olanların kaliteli fişekleri savunma amaçlı olarak saklamaları hususu önemlidir. Zira ülkemizdeki fişek üretim kalitesi çok düşüktür (bu konu ayrı bir tartışma konusu ama tüm müsebbibi MKEK dir).
Tüfek tipi seçiminde bir diğer önemli olan husus, bir platformda uzmanlık kazanmaktır (yarı otomatikte uzmanlaşmak pompalı sistemlerde uzmanlaşmaktan herhalde 5 kat daha kolaydır). Hobi olarak ara sıra ikincil bir platform kullanılmasında sakınca görmüyorum, ancak savunma amaçlı olarak bir platformu seçilmiş ise, öncelik bu platform üstünde yeterli deneyimi kazanmak olmalıdır. Bu sebeple hobi olarak farklı platformları zaman zaman kullanıyor olsanız da, bir sistem üzerinde uzmanlaşmalısınız. Tekrar üstünden geçilmesi gereken hususlardan biri de pompalı tüfeklerde fişekte enerji kaybı olmaması durumu. Diyelim ki enerjinin %1 i yarı otomatik tüfeklerde mekanizmanın kurulması için harcansın.. Çok mu önemli? Gerçekten bu fark fişek hızından veya enerjisinden farkedilebilir mi derseniz, bence farkedilir denilmesi bir başka hurafedir.
Mühimmat seçimi Benim için ise savunma amaçlı kullanılması muhtemel fişek türleri 9 lu ve 12 li şevrotinlerdir. Etkili, amatörler için hedefi tutturmanın nispeten kolay olduğu ülkemizde bulunabilir fişek türleridir. 16 lı şevrotinleri daha içtenlikle tavsiye edebilirim ancak ülkemizde bulunmamaktadır. Tek kurşun alınacak ise, -ne yazık ki ülkemizde üretimi yaygın değil ve pahalı- bilya şeklindeki tek kurşunların kullanılmasını yine şiddetle tavsiye ederim. Makbulü 12 kalibre kovan içerisinde yataklandırılmış 16 kalibre kullanılmasıdır. Ancak 12 kalibre bilya şeklindeki kurşunlar da; piyasada satılan yanarlı dönerli, etrafı rüzgar gülü misali yivlendirilmiş, içi boşaltılmış kurşunlara nispeten çok çok daha iyidir. Bilya şeklindeki kurşunların deliciliği biraz daha fazldır. Ancak asıl avantajları namlu içerinde yaptığı sıvaşmanın çok az olması, hedeften sapmasının yine diğerlerine nazaran oldukça az olmasıdır. Bizim dandirik fişek üreticilerinin tek kurşun diye sattıkları dandirik tek kurşunların halini atış sonrasında incelerseniz; fişeğin namluya ne nispette sıvaştığını, ezilen kurşunun tapayı bırakmadığını görebilirsiniz. Arkasında tapası ile, eziş büzüş olmuş tek kurşunun (zaten barut hakkı ve fişek tasarımı doğru düzgün olmayan fişeğin) hedeften sapmamasını beklemek zaten abestir. Bu sebeple yerli fişeklerle nişangah kontrolü veya sıfırlama çalışmaları yapılmamalıdır. 10 standart tek kurşunun yaptığı sıvaşmayı 100 adet bilya tipli tek kurşun yapamaz. Sonuç olarak şevrotine ağırlık verilmelidir, tek kurşunu toplam mühimmat içerisinde %20 civarında tutmakta, yine en azından %1-5 oranında saçma av fişeği bulundurmakta fayda görüyorum.
Ev savunma için tek kurşun veya şevrotin kullanılmasını kesinlikle önermiyorum. Ev savunması için büyük saçmalar (iri taneliler) tercih edilmelidir. Her ne kadar aksini iddia eden biri mutlaka çıkacak olsada, vücuda 5-6 cm (belki daha da fazla) penetre edecek 20-30 saçmanın yarattığı tahribat büyük ihtimal ile hasmın kaybı ile sonuçlanacaktır (Uyuşturucu etkisi altında değil ise kol veya bacaktan yaralanması bile kesinlikle bertaraf olmasına yeterlidir). Ancak şevrotin olsun, saçma olsun dağılma etkisi göz önünde bulundurulmalıdır. Diyelimki 47 cm lik namlulu bir tüfeğiniz var ve şevrotin yüklediniz. Yaklaşık olarak bir metre mesafede 2,5 cm çaplı bir dairede dağılım olacağını öngörebilirsiniz. Her 1 metre için çapı 2,5 cm kadar artırırsanız sanıyorum etkili alan kafanızda canlanacaktır. Yani 10 mt de 25 cm çaplı bir daire içerisinde düzgün açılmış bi namluda düzgün yapılmış bir şevrotin fişeği ile grupmanı toplayabilirsiniz. Şevrotinin 50 mt ve ötesinde kullanılması ancak baskı ateşi olarak düşünülür ise faydalı olabilir, kişisel olarak azami 20-25 mt (azami 30-35 mt) civarı için kullanmayı doğru buluyorum. Ancak şevrotinin de aslında iri taneli bir saçma olduğu, en azından bir ksımının çeşitli sebepler ile grupman merkezinden fazlaca sapabileceği her daim göz önünde bulundurulmalıdır. Eğer atış hattınızda isabet almaması gereken her hangi bir unsur var ise şevrotin kullanılmamalıdır. 10 mt mesafede bir hedefi vurayım derken, yanında duran ancak vurmamanız gereken hedefi de vurabilirsiniz. Mesafe arttıkça bu dağılım da misli ile artacaktır doğal olarak. Ben 20 mt de 1 mt gibi sapmalar ile karşılaştım, farketmediğim daha fazla sapmalar da olmuştur muhakkak. Tek kurşuna %40-50 den fazla ağırlık vermek anlamsız olur, yivsiz tüfek ile vatan savunulmaz, kendinizi ve ailenizi korursunuz. Şanslı iseniz yivliye geçişte size aracı olur (şanslı iseniz diyorum, piyade tüfeğinin karşısına yivsiz ile çıkmak için çaresiz kalmış olmak gereklidir, gerçek hayat filmlere benzemez).
Tüfek sistemi seçimi Diyelim ki önerimi uygun buldunuz ancak gazlı mı kinetik sistem mi net olarak karar veremiyorsunuz.
Kinetik sistem daha hassas imalat ve işçilik gerektirmektedir. Bir kinetik sistem tüfek yapılana kadar geçen sürede 5 adet gazlı sisteme sahip tüfek yapılabilmektedir. Az bakım gerektirmesi, hafifliği sebebi ile kolay taşınabilmesi, temizlemeden yüksek atım sunması tartışmasız bu sistemi öne çıkarmaktadır. Ancak kinetik sistemler adı üstünde kinetik enerji sebebi ile çalışan mekanizmalara haiz olduklarından bu sistemin çok iyi tasarlanmış olması gerekmektedir. 3-5 bin atımda mutlaka tüfekteki tüm yaylar değiştirilmelidir. Ben kinetik sistemi çok sevsem de (akdaş ak212, benelli m3, benelli m2 sahibi olmuş, envai çeşit ata kullanmış biri olarak söylüyorum) bu sistemden beni uzaklaştıran tek şey tüfeklerin hafif olması gerekmesi. Kinetik sistemin sağlıklı çalışması için tüfek ağırlığı iyi hesaplanmalı, sistem parçalarının ağırlığı buna göre yapılmalı. Dışarıdan taktığınız bir fener bile normalde atacağı bir fişeği tahliye edememesine sebep olabilir.
Yivsiz tüfeğin en kötü yanı oluşan geri tepmedir. Eğer tüfek ağırlığı artarsa hissedilen geri tepme azalır. Ancak tüfek ağırlığı artarsa kinetik sistem sağlıklı çalışmamaktadır. Gazlı sistem tüfekleri daha ağır dolayısı ile daha konforlu atış sunar. Konfor diyoruz ama konfor kelimesi hedef üzerinde sağlanan isabetli ve hızlı mükerrer atışlar demek. Handikapı ise 250-300 atımda bir tüfeği söküp temizlemelisiniz. Ben Akdaş testinde tüfek kinetik sistem ile çalıştığı için tüfeği 1700 atım temizlemeden kullandım, sıfır tutukluk.. Yerli, 3,4-3,5 kg altı tüfekler alacaksanız gazlı tüfekleri tavsiye etmem. Zira ağır olmadıkları için ateş ettiğinizde namlu bir tarafa bakar siz başka bir tarafa bakar halde bulursunuz kendinizi. Dolayısı ile ağır olmayan bir gazlı tüfek alınmasını gereksiz görüyorum. İthal taktik tüfeklerde şimdiye kadar gördüğüm en iyi gazlı sisteme haiz tüfek sat8 dir, (iyi tüfekten kastım, tutukluk yapmadan en fazla atıma ulaşabilen tüfek olmasıdır) m4 ü liste dışı bırakarak söylüyorum, o taktik olarak tasarlanmış bir tüfektir ve ayrı bir sınıftadır.
Nişangah seçimiTaktik tüfeklerde ghost sight nişangahı veya pikaçu rayı oturtabilen tek bir yerli firmamız yok, %100 sorun yaşarsınız. Kesinlikle alınmamalıdır. Yine yerli tüfek alınacaksa ayarlanabilir gez veya nişangahlardan uzak durulmalıdır.
Ghost sight nişangah bence başlı başına olmayan bir problemin çözümüdür. Evet alışıldığında nişan almak kolay, hedefe odaklanmak kolaydır. Ancak bu düşük geri tepmeli tam otomatik yivli tüfekler için geçerlidir. Ghost sight nişangah türü kesinlikle yivsiz yarı otomatik tüfeklere uygun bir nişangah değildir (daha doğrusu ultra çözüm, son sistem nişangah gibi sunulması sadece pazarlama stratejisidir). Yivli tüfek gibi yüksek darbeyi karşılamak zorunda kaldığınız tüfeklerde hızlı ve mükerrer atışta kolalık sunan sadece iki tip nişangah vardır. Biri şeritli yüksek bant namludur, ikincisi nokta arpacıktır.
Biri çıkıp da yukarıda söylediklerime karşı çıkabilir, şimdiden cevap vereyim. Diyelim ki ghost sight a 5-10 bin atımdan sonra alıştım (alışması zor bir nişangah türüdür ayrıca), faydasnı görmeye başladım.. İyi de ben o atım adetini yüksek bantlı veya nokta arpacıklı bir tüfekle yapsam hedefe bakmaya gerek kalmayacak kadar silaha yatkınlaşmış olurum. Ne anlamı kaldı ghost sight nişangahın?
Tüfek tipiAcemi silahseverlerin tamamı (öğrenmek ve araştırmak isteyen; verilen bilgileri akıl süzgecinden geçirerek hareket etme olgunluğuna sahip olmayan kitle, kısaca biz %98 i diyebiliriz) tüfek görünüşüne aldanarak seçim yapmaktadır. Eğer çok ünlü ithal markaların çok ünlü ithal tüfeklerinden alınmayacak ise; tüfekte tip aramak yerine problemsiz çalışabilecek bir tüfek almaya gayret etmek daha doğru bir seçimdir. Orasından burasından şarjör çıkan (şarjörlü tüfeklerden savunma tüfeği olmaz, detaylandırmaya gerek görmediğim kadar basit bir husus), veya orası burası tırtıklı, afilli isimleri veya tipleri olan tüfekleri alan herkesin sonu aynıdır. Paraları çöpe gider, tüfek lazım olduğunda kendilerinin de gideceği yer aşikardır. En sade görünüşlü, kesinlikle sade ve sabit nişangahlı, en sade av tüfekleri tercih edilmelidir. Domuz avında kullanılabilecek tüfek seçenekleri arasından tercih yapılabilir.
Değerli forumdaşlar, diyelim ki tüm bu yukarıdakileri kendi akıl süzgecnizden geçirdiniz ve savunma amaçlı kulanılacak bir tüfek aldınız. Bu arayışta gözünüzün kaldığı tüfek olursa tamam onu da alın, ama savunma amaçlı alınacak tüfek tipi sebebi ile alınmamalıdır.Tüfeği aldığınızda, satıcı ile konuşun hemen ruhsatınıza işletmeyin. Önce 150-200 atımlık bir karma test yapın. İlk 15-20 atım sonrasında kesinlikle tutukluk yapmıyor olmalı. (500-1000 atımdan sonra tüfek kendinin dayanıklılık anlamında ne olduğunu belli etmeye başlar, birkaç bin atımdan sonra yargınız kesinleşecektir artık güvenebilirsiniz). Vuruş noktasına dikkat edin, nişangahın gösterdiği yeri vuramayan herhangi bir silah, silah değil çöptür. Bir silahtan tek bekleyeceğiniz şey düzgün çalışması ve isabetli olmasıdır. Geri kalanı fantazi veya beğenilerdir. Böyle ciddi bir konuda asıl önemli olanlar yerine fantazi peşinde koşanların bence kendilerini savunmalarına da pek gerek yok aslında. Karma testinizi tutukluk yapmadan geçen, nişangahı düzgün olan tüfeği ruhsatınıza işleterek evinize götürebilirsiniz. Mekanizma anlamında sorun yaşadığınız model olursa o modelin üzerine tamamen bir çizgi çekin, aynı marka olabilir ama mutlaka başka model bir tüfek alın. Yine de garanti olması için tüfek alırken fabrikadan tüfeğin yaptığı 5 atımlık (normalde bunu yapan yok ama nişangah kontrol edilmiş olur baştan) tek kurşun atış kağıdını talep edin. Bir ihtimal hatalı nişangah çözülerek gönderilir.
Ben mekanizma anlamında Akdaş ve Ata firmalarını başarılı buluyorum. Nişan noktası ve vuruş noktası kesişimi konusunda ise Akkar nazaran daha iyi. Stoeger in de bazı modelleri iyi diye duyumlar alıyorum.
Geri kalan firmalara ait ürünler içerisinde düzgün, sıkıntısız, keyifle kullanılabilir bir tüfek görmek nasip olmadı.
Biliyorsunuz tüfek testi bana ciddi maliyet oldu, her hangi bir şekilde her hangi bir kazancım da olmadı. Sadece Ata firması bana iki tane tişört göndermişti (1 adet de olabilir) ilk görüşmeler sırasında (haberim olmadan), zaten sonra test yapmaya yanaşmadılar.
Ancak güvenerek Akdaş aldım, halen de güvenerek kullanıyorum. Bence fayda fiyat anlamında rakipsiz olacak şekilde ülkemizdeki en iyi tüfek üreticisidir. Ata almış olmadığım için mutluyum.
Ha şu da var, kendi tüfeğimde dediğim gibi nişangah tüfeğin namlusunun sağ tarafında, ve bu şekilde doğru vuruş yapabiliyorum. Desteklenecekse böyle firmalar desteklenmelidir. Ancak yerli sanayimizin iki handikapı var. Bunları aşmaları lazım.
Düşük kar marjı ile montanlı olarak dışarıya ürün satmaya alışmışlar. Bataklıkta cm cm boğulmanın bir başka versiyonu bu durum. Amerikan sanayisi fason üretimleri ile belli dönemlerde bazı ülkelerin silah sanayisi ile anlaşma yapar, onları belli modellerde, yüksek adetli üretim yapmaya, yerli sanayiyi göz ardı etmeye alıştırır. Firmalar arge faaliyetlerine ve iç piyasadaki kullanıcı ihtiyaçlarına dikkat etmez hale gelir. ABD silah sanayisi iş verdiği bu ülkelerden 10-20 yıl sonra birden elini ayağını çeker. Bu şekilde çalışmaya alışmış ve iç piyasaya sırtını dönmüş olan üreticiler de iflastan kurtulamaz. Şu günlerde son demlerini yaşıyorlar aslında. Belki bir iki sene daha sürer bu şekilde.
İkinci handikap ise, üzümlüde merdiven altı üretim yapan firmalar. Ülke insanımız bilgisiz ve ucuzcu. Üzümlü esnafı 300-400 tl ye faturalı veya faturasız olarak evine teslim tüfek satarken, Akdaş gibi firmaların 1000 tl ye, Ata gibi reklama ağırlık veren firmaların 1500 tl ye tüfek satmaları gerçekten zor. Eğer yasalar ile bu tür kalitesiz ve kullanıcı açısından tehlikeli ürünleri merdiven altı yapıp yasal/yasal olmayan şekilde satan firmalar engellenemez ise; kaliteli tüfek üretme potansiyeline sahip yerli firmalarımız yüzünü iç piyasaya dönemez.
Yani bazı aklı evvellerin iddia ettiğinin aksine ithal tüfeği övüp yerli tüfeği yererken, yabancı hayranlığı ile hareket etmiyoruz. Aslında kendi zihinlerinin algılayamadığı problemleri çoktan farkedilmiş, kendilerinin hayal ettikleri çoktan denenmiş, tüm bu yaşantıların kazanımı ile yorum yapılmaya gayret edilmekte.
Dürbün ve ReddotEğer paradox namlu ve uygun mühimmat kullanılmıyorsa, yivsiz tüfekte dürbün kullanılmasını son derece gereksiz görüyorum. Yivsiz tüfekte atış anındaki darbe oldukça yüksek olduğu için hem son derece kaliteli dürbün kullanılmalı, hem zaten tam isabetli bir atış 50 mt aldında yapılacaksa; o mesafeyi görmeyen kişi tüfek kullanmasın
Paradox namlu ile normal tek kurşun kullanılması durumunda zaten 10 atıma gelmeden, namlu slug namluya dönüşür. Domuz avı gibi kritik avlarda ise dürbünün kullanılmasının silahın oldukça işlevsiz hale gelebileceği endişesini taşıyorum.
Red dot, gez arpacık kesişimi ile vakit kaybetmeden hedefe atış yapma süresini direkt olarak kısalttığından öneririm. Ancak kullanılabilecek kalitede olanların başlıcaları eotech ve aimpoint ve fiyatları ortada. Kalitesiz reddotlara harcanacak 300 500 tl lik fiyatlar ise paranın çöpe atılmasıdır.
Zira sürekli sıfırlamasının bozulması problemini yaşatacak veya kısa ömürlü olacaktır. Ancak bilinmesi gerekir ki, kesinlikle reddot / dürbün gibi uygulamalar size gözünüzün normalde göremediği gece şartlarında ilave bir görüş sağlamayacaktır. Yine reddot dürbün vazifesi görmeyecektir.
Gece nişangahları göremediğiniz için red dot doğru nişan almanızı sağlar, yoksa red dot gece görüşü arttırmaz.Aşağıdaki linklerde forumdaşlarımızın hazırladığı çok güzel konulardan örnek olarak sunuyorum, reddot konusunda bilgi sahibi olmak isteyenler daha çok bilgiye ulaşabilir.
http://www.tabancatufek.com/forum2/showthread.php?tid=10103Tekrar rica ediyorum marka tercihleri konusunda sorular sormayın. Yine de sorulacak biliyorum. Bu sebeple kendi kullandıklarım içerisinde markalar ile ilgili aşağıdaki hususları paylaşabilirim, bunlar subjektif yorumlardır. Daha önce forumdaşlardan tavsiye isteyenler ile paylaşılmış ve her birinden mükerrer kereler olumlu dönütler alınmıştır.Pompalı tüfek alacaksanız en güvenilir en sağlıklı mekanizma winchester 1300 defender ve benelli süpernova serisinde bulunmaktadır. En keyifli atışlar ise slug namlu nişangahından (yivli tüfeklerinde kullandığı nişangahın aynısını kullanır) ve çelik gövde ağırlığından dolayı remington 870 ile yapılmaktadır. Winchester 1300, maverick 88, mossberg 500 ile orta-sert doluların uzun soluklu atımı tepme fazlalığı yüzünden eziyete (daha açıkcası sadece hayale) dönüşür. Benelli süper novaya ben hiç ısınamadım. Standart kundaklı modelini güvenlik amaçlı kullanacaklara, comfortech dipçiklisini yoğun atım yapacaklara öneririm. Ama teleskopik dipçikli modellerinin aınmasını tavsiye etmem. İşlevsellikten ziyade gereksiz yere taktikool görünüm sağlamaya yöneliktir. Tüfeğin az tepmesi birden daha sert bir tepmeye dönüşmektedir, üstelik standart modelle arasında afaki bir fiyat farkı oluşmaktadır. Ki bu farkla ikinci el tertemiz bir maverick daha alınabilir, veya o paralara çıkıldığında sıfır kondisyonda remington combo set alınır veya iki tane mossberg 500 alınır. Ki iyi bir yarı otomatik tüfek bile alınır..
Sık atış yapacak forumdaşlara önerim remington 870 ler ile veya benelli süpernovalar (comfortech dipçikli ) ile ilgilenmeleri yönünde olacaktır. Bunları bulamıyorlar ise sırasıyla mossberg 590, winchester 1300 defender, mossberg 500, maverick 88 e bakabilirler. Ancak mosberg 500, maverick 88, winchester 1300 gibi tüfekler hafif olduğundan 20 atış sonrasında kullanıcısı tepme şiddeti ile rahatsız olmaya başlar. Zaten 30-40 atım yapıldıktan sonra omzunuzdaki acı 4-5 gün içerisinde ancak geçmeye başlar. Ben maverick ile 400 atım yaptım ama 24 gr atış fişeği ile.. Ortalama insan 10 adet sert tek kurşun avfişeği ile omzunu haşat edecek, bir hafta ağrısının geçmesini bekleyecektir. Bu sebeple güvenlik amaçlı alır, çok az kullanırım derseniz yukarıdakilerin hepsi işinizi görür. Ancak atış yapmayı da hayal ediyorsanız, emin olun benim hafifliklerinde dolayı kuş serisi olarak adlanlandırdığım winchester1300, mossberg 500, maverick 88 ile uzun soluklu atışlar hayal olarak kalacaktır.
Pompalıdan keyif alabilecek tüfek ağırlığı 3500-3600 gr lar üzerindedir. Bu sebeple güvenlik ve atış konforunun kesiştiği süpernova, tarz ve güvenlik ve atış konforunun değişken oranlarda kesiştiği modeller için de remington 870, winchester 1300, mossberg 590 gibi modelleri önerebilirim. Geçen gün bir forumdaşımız sorduğu için yazıyorum, benim evimde pompalı mekanizmaya sahip son kalan tüfek bir 870 tir. Sebebi en konforlu ve keyifli atışı sunmasıdır ama 870 lerin eski ve günümüzde nadir bulunan klasik serilerinden biri olması da bir diğer etkenidir. 870 police i de tutmak isterdim ama ihtiyaç hasıl olunca elden çıkardım mecburen.
Güvenlik amaçlı olarak yarı otomatiklerin kullanılmasını şiddetle tavsiye ediyorum. Zira tehlike anında birçoğumuzun pompalı mekanizma yüzünden eli ayağına dolaşacak ve gereksiz yere hayatımızdan olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacağımız aşikardır. ABD ordusunda yarı otomatiklerin yaygınlaşmasının asıl sebebi de, tehlike anında o mekanizmayı doğru kullanamadığı için artan asker zayiatıdır. Profesyonel olarak askerlik mesleğini icra ederken mekanizmayı kuramayıp ölen bir dolu asker olduğu aşikar iken, halen pompalı peşinde koşmak biraz hayalperestlik diye düşünüyorum. (Kötü gün senaryoları için pompalı tutmak, zombilerin şafağını beklemek kadar hayalperestliktir. Tekrar söylüyorum Amerikan ordusunda bile pompalı mekanizmasını kuramayıp canından olmuş bir çok asker zayiatı rapor edilmiştir ve ordu yarı otomatik tüfeklere yönelmiştir.)
İthal marka yarı otomatik modellere kısaca değinmek gerekirse: Benelli marka yarı otomatiklerde ise benelli m4, m3, m2 serileri göz önünde bulundurulabilir.
Benelli m4 bu işin tepe noktasıdır ve uzun yıllar da yerini alabilecek bir tüfek yapılabileceğine ihtimal vermiyorum.
Aslında tüm yivsiz tüfekler içerisinde Benelli M4 taktik olarak yapılmış tek tüfektir. İster kullanıcı gözü ile, ister mühendis gözü ile bakın, yivsiz tüfekten anlayan hiçkimse taktik anlamda benelli m4 ü başka bir yivsiz marka ve modeli ile bire bir kıyaslamaz, kıyaslanamaz da zaten. Gerçek anlamda bir taktik tüfekte olması gereken özelliklerle donatılarak tasarlanmıştır. Diğer yivsizlerin tamamı, av tüfeklerin mümkün mertebe taktik tarza dönüştürülmüş hallerinden ibarettir. M4 ve diğer yivsizler arasında ancak fayda fiyat anlamında kıyaslamalar yapabilir. M4 te o kadar incelememe rağmen sadece küçük bir kusur bulabildim, ki o da şarbör borusuna akılan askı aparatının hafifçe oynaması ve ses yapmasıdır. Pratikte buna kusur diyebilmek için biraz taktik ihtiyaçlardan anlamıyor olmak biraz da amiyane tabirle kıl biri olmak gerekir.
Taktik tüfek alacağım diyene sadece m4 önerebilirim, zira tek taktik tüfek m4 tür. (Diğerleri aslında birer av tüfeğidir.) M3 nispeten ağır bir kinetik sisteme haiz bir tüfektir. Pompalı mekanizmasını da sunması avantajdır. Ancak uzun soluklu keyifli atışlar yapmanıza olanak verecek ağırlıkta değildir. Ve takılacak fener vb aksesuarların ağrlıklarına dikkat edilmesi gerekir. Hem yarı otomatik hem pompalı olmasına rağmen çok sıhhatli bir tüfektir. Benim kişisel bir ilgim vardır teşriki mesaimizde hep iyi bir yoldaş olmuştur bana.
M2 mekanizma olarak harika bir tüfektir, hatta mekanizmasına baktıktan sonra diğer tüm kinetik tüfekler sizde mide bulantısına sebep olur. Kusurları fişek yükleme zorluğu, aşırı hafif olmasıdır, Söküm takımı aşırı sert şarjör yayı yüzünden tam bir kabus olmasına rağmen söküp takmanızı geretirmeyecek bir tüfek olduğu için temizlik dışında bu konudan şikayet edilmesini mantıklı bulmuyorum. Her atış sonrasında namlusu bir dereye bir tepeye bakar alışana kadar, ikinci atışı aynı noktaya yapacak konuma gelmek çalışma veya hafif dolu fişek kullanımı gerektirir. M4 almayacak isem ve kinetik sistem seçecek isem ilk tercihim M2 olurdu.
Fabarm sat8 lere gelelim. Sıhhatli bir mekanizması vardır, ağırlığı ve tasarımı sebebi ile çok konforludur. Normalde de akranlarına göre kompakt ve konforlu olmasına rağmen, namlu ucunda muzzle break takılı iken M4 den bile konforlu atış sunar. Fayda fiyat anlamında öpülesi bir tüfektir, (bir m4 yerine iki tane sat8 almak, birini atış birini güvenlik için saklamak kulağa oldukça mantıklı gelmektedir.) Elin tetikten uzaklaşmaması için mekanizma düşürme butonunun sol tarafta yapılmıştır. Parçası gazlı sistemlerde olması beklendiği gibi kinetik sistemlere nazaran fazladır. Ancak temizlik yapmadan uzun soluklu atımları yapabileceğiniz kadar kaliteli bir tüfektir. Hatta muadillerine göre 2 kat fazla atım imkanı sunacağını tahmin edebiliyorum. İşçilik anlamında benellinin altında olsa da, bence beretta 1301 ve mosberg 930 vb nin üzerindedir. Estetik olarak bakarsak, iç güzelliği ve kullanım kolaylığı, dış güzelliğinin anormal derecede üstündedir. Fişek yüklemesi ve sökümü m2 gibi biraz daha zordurr şarjör yayları sert olduğundan dolayı.
M4 almayacak isem ve gazlı sistem seçecek isem ilk tercihim sat8 olurdu, aslında M4 almasam sat8 alırdım öncelikle. Alınık tüfeklerin tamamında anormal fiyat artışları yaşanırken sat8 lerde ciddi bir değişilik olmamıştır. Sat8 alınacak ise teleskopik dipçiklerinden uzak durulmalı, standart veya tabanca kabzeli sabit dipçiklerini tavsiye ederim.
(Yeri gemişken belirteyim, kişisel olarak her zaman standart kundakları daha kullanışlı daha güvenilir bulmuşumdur) Remingtonun taktikal modellerine ulaşamadığımız için remingtonu es geçiyorum.
Beretta 1301 taktikal e gelirsek. Tasarımı bildiğiniz av tüfeğidir, bu sebeple gerçek anlamda tam bir şişirme taktik tüfektir. Mekanizma kurma kolu, mekanizma düşürme butonu, emniyeti kolay kullanılacak şekilde yapılmış, slug namluya da ghost sight takıp taktik tüfek yaptık diye ortaya çıkmışlardır. Hızlı bir mekanizmaya sahiptir. Ancak sıfır fiyatları fabarm sat8 in bu kadar üzerinde iken, kalitesi sat8 ile aynı veya biraz altında iken ben ikincil olarak tercih ederdim. Sökümü kolaydır, ancak aşırı hafiftir. Kolay taşıma sebebi ile hafif tüfek tercih etmek gayet mantıklı bir düşüncedir. Kilo ve kondisyon problemliler için M2 ve 1301 hafiflikleri ile yüz güldürür. Hafif tüfek alacaklar için; bu hafiflikte bir tüfek alınacak ise beratta 1301 almak yerine M2 alınmasını öneririm. M2 gibi bir tüfek dururken kesinlikle aynı paraya beratta 1301 i tercih etmem. Sökümü ve takımı çok kolaydır. Ancak iç işçiliğini sat8 in gerisinde buldum.
Mossberg firması da remington, beretta, fabarm ın yaptığını yaparak; Mossberg 930 da yine standart av tüfeğini taktik görünüme kavuşturarak taktik tüfek olarak sunmaktadır. Henüz ülkemize ulaşmadığı için, ortada ne satış fiyatı ne de yeterli saha geri bildirimi bulunmaktadır. Bu sebeple yorum yapmayı mantıklı bulmuyorum. ABD kullanıcı yorumlarına göre tüm bu taktik tarzlı tüfeklerin biraz gerisinde kalıyor gibi görünmektedir. Ancak bu sadece saha raporları ile değil, satış ve pazarlama ile de ilgili olabilir. Besleme problemleri yaşattığı söylenmektedir, ancak bizdeki fişekler zaten sert olduğu için sorun olmaz mı yoksa olur mu bilmiyorum. Etrafımızda alan olduğunda veya av bayilerine düştüğünde yine bu konu altında bir kaç cümle ile düşüncelerimi belirtirim. Şu an ne desek boş, zira mevcutta olmayan, hiç görmediğim bir tüfek hakkında bildirimde bulunmayı yersiz buluyorum.
Ancak ithal tüfek te alsanız; iyi bir test sonrasında tüfeği tanıyarak güvenmenizi salık veririm. Yerli yarıotomatikler olarak ta, alır almaz mekanik nişangahını ve diğer unsurları kontrol etmek ve bol adetli temizlik yapmadan test yapmanız şartı ile Akdaş, Ata, Stoeger gibi markaların kinetik modelleri ile iştigal etmenizi öneririm.
Eğer tüfeğiniz 100 atımda bir tutukluk yapıyor ise iyi bir hobi tüfeği olur, 1000 atımda bir tutukluk yapıyor ise iyi bir av tüfeği olabilir ve av tüfeği olarak kullanılabilir, 3000 atımdan sıfır tutukluk ile ayrılıyorsanız yerli tüfeğinizden.. Önce tüfeği güzelce temizleyin, ateşleme iğnesini değiştirin, tüm yaylarını değiştirin sonra kenara kaldırın. o Sizin güvenilir bir saunma tüfeğiniz olarak kalsın lütfen. Ata lar fena değil, Akdaş fayda fiyat ve sorunsuz atım adeti konusunda oldukça iyi diğerlerine nazaran, (örneğin ata firması nişangahı kontrol etmeden gönderir, siz kötü derseniz fabrikaya geri gönderirsiniz, poligona götürüp denerler düzeltir gönderirler. ne yazık ki bunu bir fabrika çalışanı itiraf etmek zorunda kaldı, fabrikada poligon yokmuş. Her aldığımız bir hanyayı bir konyayı vurur olunca isyan etmiştik e böyle bir cevap almıştık) Akkar genelde nişangahları iyi yapar ama sadece gazlı sistem üzerine çalışır. Gazlı sistem takik görünümlü bir av tüfeği alınacak ise ağırlığının en azından 3,3 -3,4 üzerinde olmasına dikkat edilmesini öneririm. Aksi taktirde basit bir av tüfeğini taktik tüfek diye almış olacaksınız. Hatsan tüfeklerini mekanik ve nişangah problemlerinden dolayı önermiyorum. Zaten kaliteli yapılmayani fazla komplike bir tüfek tasarımını uzay gemisi yapmışlar gibi sunuyorlar. Fabrika evime yakın, 2 haftada bir veya sezonda bir gönderirim derseniz amenna. Genelde hatsan kullanıcısı satış sonrası servis hizmeti yüzünden tercih eder, düzgün yapılmamış bir silahı servis veriliyor diye almak bana hep abes gelmiştir, ve hayretle dinlemişimdir bu türden savunmaları.
M16 görünümlü tüfekleri savunma amaçlı olarak kullanmayı düşünmeyin. İster yabancı ister yerli olsun bunlar hobi tüfeğidir lütfen unutulmasın. Benim şimdiye kadar gördüklerim arasında saiga ve barak lar dikkatimi çekti. Ancak ikisini de kullanma fırsatım henüz olmadı.
Konumuz da hobi tüfekleri değil Üzümlü tüfeklerine yönelmeyin. Üzümlü imalatı tüfekleri almak, silah konusunda kendinize atacağınız en büyük kazıktır. Asla malzeme veya yapım kalitesinden emin olamazsınız. Parça dayanımları son derece azdır. Çok azı 1000 atımı görür veya üzerine çıkar. Sosyal sitelerde ülkemizde meydana gelen namlu yarılmaları ile ilgili bolca hasarlı tüfek ve hasarlı kullanıcı resmi görebilirsiniz. O resimlere bakıp hala üzümlü imalatı tüfek alanların zaten bunca yazıyı okumalarına gerek olduğunu da sanmıyorum. Eğer karşınızdaki kişi bukadar sözden sonra yanlışta ısrar ediyorsa, bırakalım da kendi dünyasında, yıkılacağı yere kadar gitsin; yeter ki sizden uzak olsun öyleleri. Bize düşen çevremizi bu konuda uyarmaktır.
İnşallah okuyanların faydalanacağı bir başlık olmuştur. Gerçekten arayışta olan, bilgi bulamayan arkadaşlar için bunca saatlik yazıya değmiştir umarım.
Saygılar, selamlar.