Hikayesi olan tüfekleri seviyorum, bazen bu bile sevip beğenip almama neden olabiliyor,
günümüz dünyasında hikayeleri yazılmadan tüketiliyor herşey,
zevkine varamadan tüketiyoruz herşeyi,bu yüzden üreticilerde çok ve ucuz üretme derdinde herşeyi,
eski tüfekler o yüzden daha ilgi çekici,yoğun emek alınteri mevcut
bir de tüfeğe sahip olmak için verilen uğraş,para daha kıymetli yapıyor tabii ki herşeyi,
şimdiki gibi kolay değil herşey,
Neyse yakın zamanda aldığım Bernardelli S.Uberto 1 de hikayesi olan tüfeklerden,
Kenan Evren'in sınıf arkadaşı olan bir asker büyüğümüz 1962 yılında İtalya'ya gidiyor, bu tüfeği beğeniyor iyi bir
para verip ve alıp geliyor,
1980'li yıllara kadar avlanıyor, aklınıza gelebilecekcek her av, çulluktan kaza kadar hepsi,
sonra 1984 gibi benim tüfeği aldığım arkadaş hatırla gönülle ve yüksek paraya alıyor bu tüfeği,
zaten o zaman tüfek yok İtalyan bir tüfeğe sahip olmak büyük ayrıcalık,
çullukta kullanılıyor tüfek genelde,
1998 de kısa namlu çulluk tüfeği modasına uyulup,yağlanıp duvara asılıyor,
bir ara içini yağlatmak için tüfekçiye götürmüşler, içi açıldığında mekanizmalar sağlam ve saat mekanizması gibiymiş şaşırmışlar,
çifte aşkım depreşti benimde bu ara,
kapanma sesi, kubuzun, mıknatısın demiri çeker gibi namluyu çekmesi beni etkiledi gerçekten,kilitlerinin sağlam oluşu,
namlu içinin ve herşeyin orjinal kalmış olması benim tüfeğe talip olmama yetti,
bazen çelik saçma ve modern fişeklerin basıncı yüzünden bu tüfeklerden mahrum kalıyoruz,
ama belki çok şey kaybediyoruz,tüfeği kapatırken çıkardığı ses ve metalin ince ince elle işlenişi
yekpare ''ameliyat izsiz'' namlu,fişek yatakları geçmeli olmayan platform lump, etli bir namlu,sağlam kilitler,
kağıt fişek koyup namluya boş fişeği çıkarırken koklamakta ayrı zevk öneririm,
bir kaç fotografla sizede benim kalın yanaklı, kemikli Bernardellimi göstereyim..