İki hikaye anlatmak istiyorum. Uzunca bir yazı olacak . Umarım sıkılmazsınız.
90'lı yılların ortasında Türkiye cep telefonlarıyla tanıştı. İlk modellerin bekleme süresi 8 saat , konuşma süresi ise 22 dakika civarıydı. Antenini açmazsanız iyi çekmezdi. Zaten her yerde de kolay kolay çekmezdi. Hiç konuşma yapmasanız dahi , Sabit ücreti vardı. Araç şarjı yoktu , illaki priz bulmak zorundaydınız.
Köyümde deli yusuf diye birisi vardı . Susurluk çayından bulduğu bir yassı taşı , hep cebinde taşır ve bununla telefon gibi konuşurdu.
Pili hiç bitmezdi . Her yerde çekerdi. Sabit ücreti olmadığı gibi ne kadar konuşursa konuşsun hiç fatura gelmezdi. Şarj derdi yoktu . Ne zaman eline alsa hep açıktı. Elinden düşsede kırılmaz, yağmurda ıslansa bile bozulmazdı. Resmen TAŞ GİBİ telefondu.
"Bulmuşsun beleş hattı, konuş bakalım diyenlere " , "En iyi telefon benim telefonum " derdi.
Yine 90 yıllar.Entellektüelliğin dibine vurduğumuz bir ekibim vardı. Meslek dağılımı şöyle Alman rehberi ( fizik mezunu ) , Bankacı , Kadın kuaförü ( Kimyagerdi ) , Tüccar terzi ve ben ( et toptancısıydım o seneler ) .
Alman rehberin evine üs kurmuştuk. O zamanlar alkolde kullanıyoruz. Bir meseleyi enine boyuna didikler , alkolünde etkisiyle kavgalara tutuşurduk.Herkes sızar sabah ayılınca ayrılır, bir sonraki buluşmayı planladık.
Birgün tartışacak bir mesele bulamadık. Televizyonu açtık. 37 ekran tüplü bir tv. Dünya artistik buz patinaj şampiyonası çiftler müsabakası.
5 kişi 37 ekrana bakıyoruz.Ekrandaki çift kuğu gölü balesi müzinin tekno ritmle ( tekno modaydı o zamanlar ) yapılmış bir fon müziği eşlinde , hareketlerini yapıyordu. >Buz üzerinde hareket halinde kadını havalara kaldırmalar , birlikte senkronize şekilde havada burgu atmalar. Neyse bitti gösterileri. Başladık tartışmaya
Ben - ( hobi olarak müzikle uğraşıyordum o aralar ) Ritm olmamış , (senkop yapmaya çalışmışlar ama olmamış .Müzikte senkop , ritm aletin sesini ve şiddetini azaltarak ana enstrumanların ezgisini ön plana çıkartmaktır , en kaba tabiriyle ) Bu müzik senkop tutmaz.
Alman rehberi ( fizik mezunu ) harmonik hereketlerden bahsetmeye başladı , düşük ağırlık merkeziyle devam etti. Fizikten anlamadığımız için susturduk.
Bayan kuaförü , kadının saçlarındaki detaylarını beğendiğini belirtti. Aynısını müşterilerinde deneyecekmiş.
Tüccar terzi , adamın üzerindeki elbisenin kumaşına ve ceketine bayıldığını beyan ederek , ceketin aynısını dikebileceğini ve esneyebilen kumaş türlerini anlatmaya başladı . ( kumaşıda nasıl gördüyse artık )
Bankacı da kadının donunun gözüktüğünü söyledi.
5 kişi , yanyana aynı görüntüye , aynı anda baktık. Ne gördük ?
Buna ne demek lazım. Algıda seçicilik ? Algıda öküzlük
? Alkolün etkisiyle zırvalama ? Karşıdaki nasılsa anlamıyor. Ne söylesersen söyle ?
Bu forum profesyonel atıcıların ve tüfek imalatçılarının üye olduğu bir forum olsa , verilen her türlü tavsiyeyi can kulağı ile dinleyeyim ama ne yazık ki değil.
Tavsiye istediğiniz vakit , size tavsiye veren deli yusufsa bakşa , bankacı ise başka , usta avıcysa başka , usta atıcıysa bambaşka , ayda yılda eline silah alan biriyse başka , ilk silahını alan biriyse başka marka ve modelde silah tavsiyesi alırnısız.
Bu yüzden en iyi silah, bence size , mevcut tecrübenize göre en hitap edenidir. Bu durumda sizin talebiniz nedir , buna en yakın silah nedir ? Bunuda siz belirleyeceksiniz. Tecrübe arttıkça kendize en uygun daha ileri seviyede silahlarıda , yine kendiniz belirlersiniz.
Av köpekleri hakkında bilgim olmadığı için bir şey diyemeyeceğim. Bilenler yazar.
Ama iyi bir silah bulmak şans, iyi eğitim alan bir köpek yetiştirmekte şans, eeee amaç avlanmak ise ava denk gelmekte şans, Bu durumda hepimize bol şans.