KIBRIS’tan HARPER ORHON ile bilgi alışverişi
İnsanoğlunun ilgi alanlarında araştırma yapması, doğru kaynaklara ulaşması ve hatta yaşanmışlıklardan geleceğe ışık tutması oldukça keyiflidir aslında. Ben ülkemizde uygulanmakta olan Avcılık sisteminin doğru olmadığını her platformda dile getirmek için elimden geldiğince mücadele ettim. Belgeler olmadan tek bir suçlama ya da ithamda da bulunmadım. Tek amacım haklılığımızı ortaya koymak içindi. Benim kadar bu davaya sahip çıkan arkadaşlarıma da haksızlık etmeden, onlara da buradan teşekkür etmek isterim. Bu teşekkür gerçek ve samimiyet ile yapılmış bir teşekkürdür. Nedeni ise bu dava uğruna, kişisel hiçbir beklentileri olmadan, meşhur olma kaygısı yaşamadan verdikleri onurlu mücadeledir
Epey zamandır bize en yakın bir coğrafya olan Kıbrıs’ın avcılık için yaptığı çalışmaları takip ediyordum. Sonuçta Kıbrıs nasıl avlanıyor? Uygulanan model nedir ? gibi bir çok soru kafamı kurcalayıp duruyordu. Bir akşam yine Facebook üzerinden Kıbrıs’ın eski Avcılık federasyonu başkanı Harper Orhon bey ile irtibata geçtim. Beyefendi kişiliği ile her türlü bilgiyi aktarmaya hazır olduğunu beyan etti. Kıbrıs’da yapılan yanlışların ne olduğunu anlatacaktı. Bu yanlışlardan doğruyu çıkartmak ve ülkemizde olmasını istemediğimiz dönülmesi zor olan uygulamalar geçilmeden bu bilgileri avcı kamuoyu ile paylaşmak istedim.
*Kıbrıs 12000 bin avcıya ev sahipliği yapan bir yermiş. Yanlış okumadınız( on iki bin). Harper bey ilave ediyor bunun yanı sıra 500 civarında asker ve polis gibi de kayıt altına alınmadan avlanıyormuş. Avcı sayısını tahmini olarak ortaya koyuyor. Bizde beş milyon, onlarda 500 ..tabi arada oluşan fark nüfusa ve coğrafyanın büyüklüğüne bakılarak normal gibi görünse de bence normal değil. Ne oldu da o beş milyon eli tüfekli sistemin dışında kaldı sorusu da ayrı bir konu başlığı olur. Bu sayı eminim ki DKMP nini yanlış uygulamaları sonucunda , ülkemizde her geçen sene biraz daha artacak
Kıbırs’ta avcılık nasıl bitme noktasına gelmiş ya da işin içinde çıkılmaz bir hal almış. Hemen hemen bizde ki ne benzer bir uygulama avlaklarda korkunç bir baskı yaratmış. Kıbrıs’ta sadece Pazar günleri avlanılması konusunda bir kanun çıkartılmış. Toplamda 12 gün avcılık yapılıyormuş. İşte bu durum her Pazar avlaklara 12 bin avcının aynı anda girmesine neden olmuş. Gerisini tahmin etmek çok kolay. Oysa ki, Harper bey , bu uygulamanın doğru olmadığını defayeten dile getirse bile neticeye gidilememiş o dönemde. Tıpkı bizde yapılan gün uygulaması yanlışı gibi. DKMP nin Ülkemizde bilinçli olarak daralttığı avlaklara üç gün sokulan avcılar avlak kapma yarışına girmedi mi? En çok vuran en iyi avcı mantığı oluşturmadı mı? Tıpkısının aynısı.. O dönemde bir avlakta 125 avcı arabası saymıştım.. Her araçta 4 avcı olsa 500 avcı eder ki limitler dahilin de avlanan her avcı 2 keklik vursa karşılığı bin keklik eder. Bu devlet eliyle yaptırılan keklik soy kırımıdır.. Yine devlet eliyle avlak üzerinde ki baskının av üzerinde ki baskının artırılmasıdır. Denetleme mekanizması olmayan bir kurum bu sistemde ki denetleme mekanizmasını yeterli eleman ve ekipmanı olmadığı için kotalı avlakları icat etmiştir. Aslında yukarıda yapılan avcı baskısı oluşturmaktan ziyade verimlilik bakımından avcının hangi avlağa hücum ettiğini tespit etmenin en kolay yoludur. Bu sayede DKMP verimli avlaklarımızı keşfetmiş oldu. Bunun yansıması yapılan (planlanan) Devlet ve Genel avlaklara bakınız. Sonrasında işleri kolaylaştı. Çünkü kota alarak girdiğiniz avlakta sizi DKMP personeli isim listesinden yoklama yapar gibi buldu.
DKMP tarafından yapılan her açıklama ülkemizde ki avcı sayısının fazlalığı yönündedir. Yine yapılan açıklamalarda Türkiye de 2015 yılı itibarı ile planlı avcılık modeline geçileceği tüm avlakların Devlet ve Genel Avlak olarak planlanacağı yönünde olup, açık açıkta basın yolu ile deklare ediliyordu. Gün geçmiyor DKMP daire başkanı avlaklarını planlayıp bitiren il şube müdürlerine teşekkür ve övgü dolu methiyelerle basın önünde açıklamalar yaparak Türk avcısında algı operasyonlarına devam ediyordu. Avcı camiası sus pus.. Derneklerden Federasyonlardan konfederasyondan da birkaç yazışmadan başka tepki görmüyorlardı. Sığındıkları iki temel çıkış vardı ki, ellerini böyle güçlü kılıyorlardı. 4915 sayılı kara avcılığı kanunu ve AB uyum süreci..
Sürdürülebilir yaban hayatı için elbette bir şeyler yapmak gerekir. Bu noktada hem fikir olsam da, kendi ülkemize kendi gelenek ve coğrafyamıza göre bir model uygulanması daha doğru olanıydı, aslında hem fikir olduğum. AB de böyle diyor zaten. AB kriterleri ana hatları aslında kendi çizmiş olsa da bu çizgiler doğrultusuında, siz kendi modelinizi oluşturun önerisinde bulunuyor.. Peki öyle mi oldu ülkemizde? Asla ….. DKMP boş durmuyor personelini Avrupa ülkelerin de uygulanan modeller yerinde görmeleri için, eğitim gözlem gezileri düzenliyor.. Sonrasın da, biraz oradan, biraz buradan modeli gelip yapışıyor yakamıza.
Harper bey ilginç bir şey anlatıyor. Sizin ülkenizde ‘’keklik salımları yanlış yapılıyor diyor’’. Yıllardır salım keklikler ile doğal kekliklerin çiftleşmesi için, DKMP keklik salımı yaptı ve hatta salım yaptığı alanlara yasak koydu. Bu model uygulamanın tüm dünya da yanlış olduğu bilimsel olarak kanıtlandı, çünkü kafes kekliği ve salım kekliğinin çiftleşmesi çok istisnai bir durumdur. Testi ise çok basittir diyor ve ekliyor Harper bey; Alın yaban kekliğini kafese koyun, kafes keklikleri onları yanına yaklaştırmadığı gibi öldürüyor diyor. Peki bu bilgiler sadece yaşanmışlıkla mı ilgili Kıbrıs keklik üretimi konusunda bizden çok ileri ..Fakat onlar bunlarla da yetinmiyor Avrupa’dan bilim adamları ile sempozyumlar düzenliyorlar. Bunun birisi de geçtiğimiz haftalar da düzenlendi ..Doğal keklik ile üretilen kekliğin aynı alanda olmaması, çiftleşmelerden doğacak diğer sorunlar ile uğraşmamak adına salınacak keklikleri daha uzak noktalar salınması yönünde görüş birliğine varıldı.O sempozyumun tamamını geçenlerde yayınlamıştım.. Yine Harper bey ekliyor.. Serhat bey sizlerde böyle yapmalısınız. Bilim adamları ile bir araya gelmelisiniz. Bunun için federasyonlarınız bir fon ayırmalı… MAK öncesinde bu toplantıları yapın kamuoyunu basını bilgilendirin, doğru bilinen yanlışların üzerini çizin, tavsiyesinde bulunuyor. Ben içimi döküyorum bizde yıllardır sülün salınır avını yapan yok. Salınan yerlerde sülün gören parmakla gösterilir 30 senedir sülün salınan yer hala (ava) hasada kapalı.. Bastırın diyor bu büyük bir koz madem olmuyor yanlışlar var, yapılan uygulama yanlış.
Harper beyin verdiği bilgiye göre; Amerika’ya keklik vakti zamanında bizim ülkemizden İncirlik Üssü (Adana) dan götürülüyor. Fakat bu taşıma bile sıradan bir taşıma değilmiş.. Adamlar bir keklik ailesinin tüm fertlerini taşımışlar Amerika’ya, yani biraz oradan biraz buradan değil tek bir noktadan almışlar keklikleri. Çünkü bunun sebebi ise kekliğin bu şekilde daha çabuk üremesi yani çoğalmasını sağlamakmış. Amerikalılar Keklikleri götürdükleri arazide keklikler çoğalsın diye avlanmayı da yasaklamışlar.. Birinci sene kekliklerde tık yok.. 2. Sene durum aynı, üçüncü sene bölgeyi ava açmışlar. Keklikler, gördüğü baskı üzerine, içgüdüsel olarak hem farklı bölgelere dağılmış hem de nesillerinin yok olacağı içgüdüsü ile çoğalmaya başlamışlar. Kıbrıs’ta yapılan gözlem de şu olmuş yabani kekliğin oluğu yere salınan kafes kekliğini, yabani keklik; göç kekliği geldi olarak algılıyor o kekliğin orada konuşlandığını görünce de , ‘’burası çok ilginç’’ o bölgede yemlendiği alanın kendilerine yetmeyeceğini düşünerek, içgüdüsel olarak üremeyi azaltıyormuş. Yani baskı olumlu ya da olumsuz doğada ki hayvanı gözlemlediğinizde açık açık ortaya çıkıyor…
Şimdi bizde yıllardır ava kapalı alanlarda neden keklik popülasyonunun artmadığı aşikar .Hayvanlar otomatik olarak kendi dengelerini kuruyor.. Yani Sivas Divriği neredeyse otuz yıldır ava kapalı hiçbir DKMP personeli çıkıp arkadaş siz burayı 30 yıldır bize yasaklatıyorsunuz ama bunun başka bir sebebi olmasın diye sormayı akıl etmiyor.. Aslında işine geldiği için sormuyor belki de. Divriğ sadece bir örnek bunun gibi bir çok örnek var. Terme Gölardı 30 senedir sülün salınıyor diye ava kapalı Termeyi sülünlerin istila etmiş olması lazımdı…Tabi bu örnekler çoğaltıla bilir..
Harper bey Türkiye’de , Avcılığı yönetenlerin bazı konularda daha dikkatli olması gerektiğini Kıbrıs’ta uygulanan sisteme yakın bir sistem olduğu için bir an önce bu yanlıştan dönülmesi gerekliliğini de vurguluyor. Siz stk larınızı harekete geçirmek zorundasınız diyor .. Demek ki Kıbrıs’tan bakınca bile bizim sorunlarımızı gören birileri var. Göçmen kuşlarda uygulanan gün kısıtlaması kota vs. kaçak avcılığın önünü açar. Tedbirlerinizi alın diyerek uyarıyor. Haklı, hem de yerden göğe kadar haklı.
Bizim temel sorunlarımızdan bir tanesi şu değerli dostlarım. Türki’ye de Avcılığın kurallarını koyanlar sadece keklik üzerinden bu ülkede tüm uygulamaları yönetme sevdasında. Yerel kuşumuzu korumak adına ne kadar çok yanlış yapılıyor aslında.. Bir de yeni bir duyum aldım ki doğru ise hep felaket Çulluk yerel kuş statüsüne sokulmak isteniyor.. Bunun sebebi ise avlaklardan rant elde etme sevdasıdır. Yapılan Devlet avlakları boşuna yapılmıyor. 2016 yılı itibarı ile paralı avcılığa geçilebilir söylemleri boşuna değil. Avcılık ücretleri Tanımı ; (Avın türüne, ağırlığına, trofe değerine göre ücretlerinin belirlenmesi..) Olarak değiştirildi ancak dikkat edin yukarıda yapılan tanımda, arada ki her virgül işareti durumu değiştirir.. AVIN TÜRÜNE, AĞIRLIĞINA, TROFE DEĞERİNE derken avın türü kanatlı da olur memelide.. Bunun yanı sıra Kalkınma bakanlığına projeler verildi. Bu projelerin kapsamı nedir.. Neden Kalkınma bakanlığı ?
Tüm dünya Ülkeleri; Avlaklarını, Avcılığı, AVCILARINA teslim etmişken biz deki ısrarın sebebi ise kol kola olamayışımızdır. DKMP siz yapmıyorsanız biz yaparız der.. Biz de seyreder dururuz. Aldığı hiçbir karar karşısında hukuksal bir mücadelemiz yok. Yapmaya çalıştığımız eylemler cılız.. Kamuoyu oluşturma konusunda bizden öndeler. Dev bilbordlarda yayınladıkları, kamu spotlarında yayınladıkları KAFANA GÖRE AVLANMA sloganları, ortada. Vergisini ödeyen, pulunu alan avcıyı küçük düşüren bir yapının karşısında, adam gibi bir duruş sergilemekten kaçınan 1600 avcı derneğinin, on bir federasyon ve konfederasyonun, tüm değerli üyelerine saygılarımla..
Harper Orhon beyefendiye de buradan verdiği değerli bilgiler içinde teşekkür ederim.