Biliyorum, işin keyfi burada.
Bu şekilde tecrübeleri paylaşmadan, üzerine bir de atışmadan, tartışmadan işin keyfi çıkmıyor.
Belli ki çok ciddi tecrübeleriniz var. Saygı duydum ve her yazdığınızı okudum. İyi ki okumuşum, çok ilginç bilgilere de rastladım. Hepinize selamlar.
Ben de müsadenizle bir iki şey yazayım.
Arkadaşlar, ölüm haktır
Yaratan, biz insanlar dahil canlıların ölümünü sebeplere bağlamış... Hayati organ ve/veya dokularda yeterli tahribatı/iç kanamayı oluşturan her şey canlıları öldürmeye yeter. Yani bu işte çok fazla bir gizem aramamak lazım. Evet konu daha gizemli olursa ben de dahil herkesin daha çok hoşuna gider.
Saçma, hayati organ/dokulara kadar penetre olup yeterli ölümcül tahribatı oluşturabiliyorsa , canlı ölür...
Uzak mesafelerde, nispeten daha yoğun et-sinir-kemik dokusuna, nispeten daha kalın deriye sahip hayvanlarda, hayati organlarda ölüm için gerekli tahribatı oluşturabilmek için daha yüksek enerjiye ihtiyaç vardır. Bunun için de saçmanın namludan (mümkünse) daha yüksek hızla çıkması, kütlece daha ağır olması avantajlı olur. Hava mukavemetinden dolayı enerjisini en az seviyede kaybetmesi için de küresel formunun bozulmaması gerekir. Deforme olan, düzleşen saçmanın havayla dik açıda direkt temas yüzeyi artar ve mukavemet de doğal olarak artmış olur. Bunun için de en azından dış yüzeyinin deformasyona karşı dayanıklı olması gerekir. Bu da genellikle saçmanın sert olması anlamına gelir. Yani öz kütlesi ağır ve sert saçma kilittir.
Kurşun ağır bir metaldir ancak yumuşaktır. Kurşunu nikel gibi bir metal ile kaplarsanız hem ağır hem de sert bir saçmayı nispeten daha ucuz maliyetlerle elde etmiş olursunuz. Ancak üretimi daha pahalıya mal olan, kendiliğinden hem sert hem de ağır olan saçmalar da var. Hevi-Shot fişekler buna örnek. Tabii ki bunlar daha kaliteli ama dolayısıyla daha pahalı olan fişekler. (Malzemenin kendisinin belirli bir özelliği sağlamasının yerine, endüstride hangi sektör olursa olsun kaplama metodlarını kullanmak, her zaman daha ucuz maliyetle benzer fonksiyonu sağlamaya yarar. Namlu içlerinin krom kaplanması da buna benzer.)
Yakın mesafelerde ve derisi/mukavemeti nispeten zayıf olan bıldırcın gibi hayvanlarda, hayati organlarda yeterli tahribatı oluşturmak için çok daha az enerji yeterli olur. Dolayısıyla saçma yumuşak da olsa olur, hatta yumuşak saçma , patlama anında daha fazla deforme olduğu (küresel formunun bozularak düzleştiği) için hava mukavemetine daha fazla maruz kalır ve daha çok dağılır, bu da pattern çapının büyümesi demektir. Yakın mesafelerde de isabet yüzdesini artırabilmek adına bu bir avantajdır.
Enerji için ne gerekir? Hız ve kütle. Namludan çıkan saçmanın hızı ve saçmanın kütlesi önemli. Deformasyona dayanıklılık için de sertlik önemli.
İsabet yüzdesini artırabilmek için ne gerekiyor? Düzgün ve yeterli çapta bir pattern. Bunun için de namlu ve choke uyumu da çok önemlidir. Kaliteli bir namlu, mesafe ve ava uygun bir choke hem isabet yüzdesini artırır hem de gerekli namlu çıkış hızını sağlayarak gerekli enerji sağlanmış olur.
Ve tabii ki atıcıya uymayan bir tüfekle hedefe isabetli atış yapmak da zordur, bazen de imkansız...
Yivli tüfek balistiğiyle , yivsiz tüfek balistiğinin kinetiği, fiziki gerçekleri , dolayısıyla hesapları ve formülasyonları farklıdır. Dolayısıyla, "saçma sertse deler geçer av ölmez" dememek lazım, bunu çok duyuyorum, ama bu doğru değil arkadaşlar. Bu çıkarım yivli tüfek balistiğinde, jiroskopik etkiyle dönerek ilerleyen mühimmatlar için geçerliyken, küresel formlu ve çok daha küçük kütleye sahip saçmalarda geçerli değildir arkadaşlar. Bununla birlikte , 40 gram nickel kaplı saçma dolu bir fişek ve full choke'la ayağımızın dibinden kalkan bıldırcına atıp da isabet ettirebilirsek tabii tüyler savrulur, çünkü ortada bıldırcın diye bir şey kalmaz değil mi ?
Selamlar, herkesin tecrübesinde mutlaka faydalanılabilecek bir şeyler mevcuttur. Tecrübelerinizi saygıyla takip ediyorum.