Arkadaşlar herkesin mubarek cuma günü hayırlı olsun.....!
Benim hep merakımı cezbeden şu soruyu sizlere sormak istiyorum....
Tahminimce bu sitedeki çoğu avcı arkadaş av sevdasına benim gibi sapan ile başlamıştır diye düşünüyorum. Sizlere sorum sapan ile hayatınız boyunca kaç kuş vurdunuz , hangi yaşlar arasında sapan ile avlandınız sapanı nasıl yapardınız halen kullanıyor musunuz ve bölgenizde yapılan trap atış turnuvalarının yada düzenlenen avcılık organizasyonlarında sapan ile duran hedef ve uçan hedef vurma gibi etkinlik düzenleniyor mu?
Arkadaşlar sapan benim ve kuzenimin çocukluk sevdasıydı.
Çatal: Genellikle ERİK, LEYLAK, ALIÇ ağaçlarından yapardık.
Lastik: Eskiler iyi bilir babanızın yada kendinizin eskimiş kara kauçuk ayakkabılarının altından itina ile keserek yada daha sonraları hepimizin bildiği kalın sarı serum lastiklerinden yapardık.
Kayış: Yine kalın ama yumuşak ayakkabı derisinden kesilerek yapılırdı.
İplik: Meyve kasalarının etrafındaki pamuk lifli direz iplik olmalıydı ki lastiği kesmesin....
Genellikle her yaz tatilinin başında çok itina göstererek yapardık sapanlarımızı ve onlar bizim için çok değerliydi. Sapanın düzgün olarak hedefe gitmesi için kesinlikle yuvarlak formda ama etrafı tırtıklı ağır (cingi taş) dediğimiz taşlardan olmalıydı. Düzgün ve tırtıklı taşı asfaltlara dökülen taşların arasından seçerdik. Her sabah kot pantolonlarımızın cebini bu taşlarla doldurur ve köydeki dut ağaçlarının altını sezonuna göre vişne, armut ağaçlarının altını mesken tutardık.
Şimdiki bek avında yaşadığımız o heyecanı o zaman karakuşların ilk yavruyu uçurmasından sonra ki dutların olma dönemine denk gelir yaşamaya başlardık. Sürüler halinde sabah erken saatlerde sazlıkta yatıp dinlenmiş ama bir o kadarda acıkmış karakuşları dut ağacının tepesine muhteşem bir gürültü patırtı ile gelir dut ağacının altına bir aslanın ceylana yaklaştığı sessizlikte hiç çıtırtı çıkarmadan yaklaşır içlerinden boz renkli yavruları seçerek atış yapardık. Bu arada sapanın lastiği ve kayışın özenle seçilmiş ve hesaplanmış büyüklükte olması büyük önem kazanırdı ki ağaç üzerindeki bir kuşa ilk atışı yaptıktan sonra sapanın çok fazla şapılamayacak ses çıkarmayacak ikinci yada üçüncü kez aynı sürüye sıkma şansı vursan da vurmasan da yakalayabilecektin.
6 yaşında başlayan bu sevdanın tüfekle ava başlamamızla yavaşladığı, mühendislik fakültesini kazandıktan sonra artık utanarak son vermek zorunda kaldığım ancak bazen tüfek ile manke attığım keklikleri '' Ulen sapan ile sıksam uçara vururdum'' diyecek kadar ustalaştığım ve iddalı olduğum bu sevdanın neden bir avcılık silahı yada okçuluk gibi bir spor dalı olarak dünya üzerinde yada ülkemizde sürdürülmediği ve sahiplenilmediğini düşünüp dururum.
Şayet çocukluk döneminde bu yaptığımız bu avın günah ise Allah'ın bizleri affetmesini ancak erkek çocuğun libidosunun en yüksek olduğu o çağlarda kötü alışkanlıklar edinmekten beni alı koyan ''SAPAN' a minnettarlığımı sunuyor, sizlerinde sapanla ilgili yukarıda sorduğum sorularla ilgili cevabınız, düşünceleriniz ve çocukluk anılarınız var ise bizimle paylaşmanızı ümit ediyorum.
Saygılarımla...