- Avcılar ve Atıcılar Derneği Başkanı Hamdi Sezer, bölge ormanların son dönemlerde kurt, çakal gibi popülasyonu artan vahşi hayvanlar nedeniyle yaban tavşanı, sülün, keklik ve geyik gibi av hayvanların neslinin tehlikeye girdiğini ileri sürerek, yetkilileri uyardı.
Sezer yaptığı açıklamada, bölge ormanlarının sahil kesimlerde çakal popülasyonunun, iç kesimlerde ise kurt ve tilki gibi etçil hayvan popülasyonunun fazla olması sebebi ile Yaban tavşanı, keklik, sülün gibi hayvanların yaşama şanslarının bulunmadığını ifade etti. 5 yıl öncesine kadar bu hayvan türlerinin bölge ormanlarında bol miktarda bulunduğunu hatırlatan Sezer, “Geçmişte tilki, çakal, kurt gibi hayvanların derilerinin çok para ediyordu. Birçok dağ köylüsü insanın geçimlerinin bir kısmını bu hayvan türlerinin derilerini satarak sağladığı belirtiliyordu. Şimdi ise popülasyonu artın çakalların, her türlü yaşam ortamında yaşayabilen ve üreyebilen yaban tavşanlarının yavrularını ve kendilerini, keklik, sülün gibi hayvanların yumurtalarını yiyerek neslinin tükenmesine sebep oluyor. Sahillerde inlere yavrulayan kurt ve tilki yavrularını bile öldürerek yedikleri anlatılıyor. İç kesimlerde bol miktarda bulunan kurt ve tilkilerin sahil kesimlerindeki ormanlarımızda neredeyse hiç yok diyecek kadar az olduğu söylenirken, kurt, tilki gibi yırtıcı hayvanların yavrularını bile yaşatmayan çakalların tavşan, keklik, sülün gibi hayvanlara hiç yaşama şansı vermediği kaydediliyor. Yetkililerin acil olarak tüm sahil ormanlarında yaşayan çakallarla ve yırtıcılarla mücadele ederek bu bölgelere yaban tavşanı, sülün gibi hayvanları salmaları gerekiyor. Kısacası sahildeki ormanlarımızda bol miktarda bulunan çakallar o bölgelerdeki yaban tavşanı, sülün, keklik gibi hayvanların neslini tüketmişler. Ancak yırtıcı popülasyonu bu şekilde çok artış gösterirse sahil kesimlerinde çakallar vesilesiyle neslinin tükendiği gibi üremeye bu şekilde meyilli olan yaban tavşanlarının da kurtlar ve tilkilerin fazla oluşu sebebi ile nesli tehlikeye girebilecektir” dedi.
“KURTLAR, GEYİK NESLİNİ TEHDİT EDİYOR”
Sezer, bölgedeki artan kurt popülasyonunun da geyiklerin neslini tehdit ettiğini ifade etti. Geyik avı Cumhuriyet kurulduğu günden bu yana yasak olduğunu hatırlatan Sezer, şöyle devam etti:
“Geyik avı neredeyse bir asırdır yasak olmasına rağmen normal şartlarda herhangi bir ormana pikniğe gittiğinizde veya aracınızla yolda giderken bile bir geyik görebilme ihtimalimiz olabilmesi gerekirken, geyik nesli ormanlarımızın nadir kısımlarında bulunabilmektedir. Bunun sebebi de maalesef kurt popülasyonunun çok fazla oluşudur. Geyik ve karaca gibi av hayvanlarının yaşam alanlarına sahip olan Almanya`da yılda 58 bin geyik ve 1 milyon 200 bin civarında karaca avlanırken Türkiye`de 40 geyik, 30 karacanın avlanmasına izin veriliyor. Avrupa ülkelerindeki toplam geyik sayısını ve av turizmindeki gelirlerini siz düşünün. Alman hükümeti yırtıcıyla ciddi anlamda mücadele etmektedir. Zaten belgesellerde izlediğimiz zamanda 2-3 kurdun bir araya gelerek bir geyiği çok kolay bir şekilde avlayabildiklerini görmekteyiz. Çünkü Kurt etle beslenen bir hayvan, ot yiyecek hali yok. Hele birde yoğun kış şartlarında bunun daha da kolay olabileceğini söyleyebilirim.”
YETKİLİLERE ÇAĞRI
Milli Parklar Müdürlüğü personelinin görevinin sadece kaçak avcı yakalamak olmadığını vurgulayan Sezer, nesli tehlikeye giren hayvan türlerinin araştırılıp, ormanlara yeniden kazandırılması gerektiğini de sözlerine ekledi. Araştırma bile yapılmadan nesli tükenen hayvanlarda avcıların suçlandığını anlatan Sezer, “ Doğru dürüst bir araştırma yapılmadan suçu avcılara atıveriyoruz. Mesela geçtiğimiz av sezonu açıldığında keklik avına çıkan avcılar, ülke genelinde kekliklerin sayısında çok büyük azalma olduğunu gördüler. Keklik avına gitmediler. Gazeteler, dergiler de yazılar yaban tv yem toplama kampanyaları açıldı. Geçen yılın kış ayının sert geçtiği yönünde yorumlar yapıldı. Hiçbir kuruluş tarafından bir araştırma yapılıp, somut sonuçlar ortaya koyulamadı. İşin kolayı var nasıl olsa, avcıların vurduğunu söylemek daha kolay. Oysa yılardır ülkemizde kullanılan gübreler, yanlış kullandırılan ziraii ilaçlar,kimyasallarla yok ettik. Tarla farelerine atılan zehirli buğdaylar, ot ilaçları, sinekler,arılar,kelebekleri de sayarsak, avcı faktörünün yaban hayatına etkisi yalnız yüzde 7 oranlarında olduğunu söyleyebiliriz” dedi.
Sezer, Kastamonu ve Sinop’taki ilgili kurumların gerekli araştırmaları yapmaları, üniversitelerde gerekli bölümlerin açılması ile doğal hayatın korunabileceğini de söyledi.
KASTAMONU (İHA)