Gönderen Konu: ÖRDEK AVI HASTALIK AVI - ANILARIM 23  (Okunma sayısı 2180 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Oğuz BABAÇOĞLU

  • Müdavim Üyemiz
  • ***
  • İleti: 477
  • Thanked: 53 times
ÖRDEK AVI HASTALIK AVI - ANILARIM 23
« : 22 Nisan 2013, 23:38:43 »
      1994 ocağının ilk haftasını yatakta geçirdim. Müthiş bir öksürük, içim dışıma çıkacak. Hayatımda ilk kez antibiyotik aldım. Dolayısıyla o hafta ava gidemedim. Suat Abinin ördek avı aşkı ağır basınca ava yalnız gitmeye karar vermiş. Plastik mührelerle gittiği avda Bir tane Macar ördeği, bir tane yeşilbaş, bir tane ger, bir tane elma baş, bir tane kaşık gaga vurup çeşit yapmış. 7 tane vurmuş. Bana diyor ki “Hava öyle bozuktu ki Hoca, görecektin ördek savruluyor…” Hasta yatağında bu muhteşem avın hikayesini dinliyorum.
       Suat Abi  av dönüşü yorgun argın evin önüne arabayı yanaştırmış. Tüfek, fişeklik, plastik mühreler, ördekler… taşı babam taşı. Dalgınlıkla kızaklı teybi çıkarıp arabanın tavanına koymuş. Eşyaları yukarı çıkarmış, hepsini yerleştirmiş. Kuşları temizlemiş. E değil mi ya, mundar gitmemesi lazım. Yemeğini yedikten sonra banyosunu yapmış. Televizyonun karşısına geçip uzanmış, uzandığı yerde de kalmış. Sabah kalkmış, el yüz yıka, kahvaltı yap derken vakit gelmiş. Arabanın anahtarını alıp evden çıkmış. Arabanın kapısını açmış, kontağa basmış motoru ısıtıyor. O da ne! Teyp yok! Yukarıda unuttuk diye çıkmış yukarı. Allah Allah evde de yok! Ulen nereye gider bu teyp. Diye düşünürken ve merdivenden inerken ÇATIRTTTTTTT! Şimşek çakmış.


      Tüh arabanın tavanına koymuştuk akşam! Koş merdivenden aşağı ama maalesef yerinde yeller esiyor. Halbuki arabanın tavanında olması lazımdı…   

       Başka çare yoktu.Borcu bile bitmeyen kızaklı teybin yerine, bir tane daha alınacaktı. Ne mukadderat! :) :) :)  

       Bir hafta sonra yarı iyileştim iyileşmedim. Suat Abinin hafta içinde verdiği gaza kanıp iyileşmeden ava gitmeye karar verdim. Ancak o benim gelemeyeceğimi düşünüp uzun zamandır “Suat Abi ne olursun, bizi de götür.” diyen Karşıyakalı arkadaşlarını kıramamış. Onlara birlikte gitme sözü vermiş.

       İki araba yola çıktık. Onlar 5 kişiydiler. Birisinin adı Mustafa, ötekisininki Lütfü. Diğerlerini hatırlamıyorum.
       Suat Abi’ye ava giderken gideceğimiz avın ruhuna uygun bir müzik dinlememiz lazım geldiğinden söz ediyordum haftalardır. O da sonunda bulmuş.
       Buyrun dinleyin…
  


       Meraya vardık. Adamlar Kartal marka arabanın arkasını bir açtılar. Aman Allah’ım olmaz böyle bir şey. Belki 20 tane canlı mühre var. Onun dışında battaniyeler, semaver, bir tane büyük Milangaz tüp, mangal, uyku tulumları, yorganlar; tüfekler, fişeklikler cabası. Biz Suat ağabeyyle şaşkın şaşkın birbirimize baktık. Çünkü yürünecek mesafe oldukça uzak olduğu için biz genellikle işimize en çok yarayan hafif malzemeyi alıyor. Rahat rahat yürüyorduk. Bu durumda o zorlu yolda gitmeleri mümkün değildi. Adamlara durumu anlattık. “Bakın, gideceğimiz yer düz yol değil. Çamur bataklıktan geçeceğiz. Mesafe uzak…” desek de dinletemedik. Adamlar ısrarla gece orada yatacakları için bunları taşımaları gerektiğini, bunlarsız avın tadının olmayacağını söylediler…

      Biz de çaresiz yola koyulduk. Yola çıktığımızda hava güzeldi. Ancak yine o kara bulutlar yavaş yavaş toplanıyordu. Daha gideceğimiz mesafenin dörtte birini gitmeden ilk molayı verdik. Adamlar başladı “Öf! Pöf!” ve arkasından sorular sıralandı: “ Daha gelmedik mi? Ne kadar var daha? Uzak mı gideceğimiz yer..?” Sırtlarında yük çok ağır olunca sık sık mola veriyoruz, ancak her molada isyan alametleri ayyuka çıkmaya başlıyordu. Doğrusu Suat ağabeyyle o mesafeyi kaç kez yürümüş olmamıza rağmen; muhabbet ede ede yürüdüğümüz ve mola vermeden gümeye vardığımız için yolun bu kadar uzun olduğunu o güne kadar biz de fark etmemiştik.

       Neyse uzatmayalım, 4-5 moladan sonra gümeye vardık ama isyan doruklara çıkmıştı. Mustafa diyor ki : “Suat Abi valla bu sizin yaptığınız av değil. Bizim gittiğimiz yer arabaya 15 dakika. Siz nasıl buraya her hafta geliyorsunuz? Bu resmen delilik. Böyle av mı olur? Gavur eziyeti valla…”
       Bunlar da 200 metre öteye gümelerini yaptılar. Ördekleri attılar. Bekliyoruz. Kara bulutlar dolaşınca her ihtimale karşı biz de çadırımızı gümenin üstüne kurduk. Öte yandan çok acıkmışız öyle bir yedik ki çok az yiyecek kaldı.
       Akşam bekledik ördek çok yüksek geçiyor. Veriyoruz dumanı. Baktık arkamızdan “Fiyu, Fiyu Fiyu!” kanat sesleri geliyor. 25’lik bir alay yüksekten geçerken biraz alçaldı. Ne var ki yine yüksek. DAN, DUN, DAN, DUN! Bir tane yeşil kıvrıla kıvrıla düştü aşağı. Suat Abi de dedi ki ben vurdum. İyi tamam, güzel… Aldık ördeği, beklemeye devam. Sonra tekrar aynı kanat sesleri, yine yüksek geçiyor. Tam üstümüze geldiler. DAN, DUN, DAN, DUN! Yeşil kıvrıla kıvrıla düştü.Eleman demez mi yine “Ben vurdum…” . Üstelik o da 5 numara atıyor, ben de. Koşa koşa gittim, ördeği aldım ve dedim ki “Suat Abi ördeği sen vurmuşsun. Saçmaların üstünde imza Suat Abi yazıyordu…”
:) :) :) 

       

        (Şubat 2011 bir ördek avı sonrası)

        Bizim elemanların mühreler güzel, ciyak ciyak ötüyorlar. Gelen iki ördeği de indirdiler. Ördek geçişi kesti. Çaresiz sabahı bekleyecektik.
        Sabaha karşı çadırın üstüne iri bir damla düştü ŞAP! Tıpır tıpır yağmur bir başlamasın mı? Ardından soğuk bir rüzgarla karışık FOŞŞŞŞ! Hava ne varsa boşalttı içini. Yağmur öyle bir tozuttu ki bir ara elemanların 200 metre ötedeki gümesi görünmüyor. Suat Abi dedi ki “Yağmur dinerse toparlanıp gidelim. Bu hava çok da hayırlı bir hava değil.”
        Biz dünden kalan son yiyeceği de bitirdik ama yetmedi karnımız hala aç.
         O yağmurun altında elemanlar başladı mı toparlanmaya. Yav durun, yağmur dinsin öyle gidelim diyeceğiz. O zamanlar cep telefonu mu var? Adamlar çadırı sökünce biz de mecburen kalkıp toparlanmaya başladık. Adamların yanına varıncaya kadar sırılsıklam olduk.
         Öte yandan adamlar öfke krizi geçiriyorlar. Biri mangalı yere çaldı, öteki tüpü fırlattı. Bir diğeri battaniyeyi savurdu… Yüklerini hafifletiyorlardı. Ama kim bilir onları oraya getirdiğimiz için içlerinden bize ne kalaylar geçiyorlar?
         Suat ağabeyyle biz kılavuz kargalar misali mahçup mahçup, önden önden yürümeye başladık. O da bana diyor ki “Ben ne bileyim bunların, bu derece ehl-i keyif avcı olduklarını? Bilsem getirmezdim…”
         Yağmurun altında yürüyoruz, benim içim kazınıyor. Bir tek ekmek kalmıştı çıkarıp onu yiyeyim diye düşündüm. Yeleğin arkasından çıkarırken sen ekmek çamurun içine bir düş. Hemen çıkardım ama çok açım. Ekmeği ikiye ayırıp içinden içinden yemeğe başladık. Ara sıra ağzımıza çamurlar geliyor ama açlık titizliğe baskın çıkıyor.
         Adamların  öfke krizleri içinde arabaların yanına vardık. Ancak arabada beni daha büyük bir sürpriz bekliyordu. Çantanın içinde kuru kıyafetlerim olacaktı, baktım içine, yok! Aman Allah’ım, unutmuşum! Her şey üstü üste geliyordu. Üstümdekileri çıkarttım aletle kaldım. Suat Abi kaloriferleri yaktı ama nafile. Arabanın eski kapı fitillerinden sızan soğuk rüzgar adamın etini donduruyordu.
        Eve geldim her tarafım buz kesmiş. Zaten tam iyileşmemiştim, üstüne üstlük bu olay, tuz biber olmuştu. Müthiş bir öksürük ama ciğerlerim çıkacak yerinden. Annem hemen antibiyotik başladı yeniden. O inatçı öksürük 1 ay geçmedi. Bu olaydan sonra ördek avlarına mesafe koydum. Ya çok sıkı güvenlik tedbirleri aldım ya da çoğunlukla gitmedim. Bu gün bile hasta olduğumda öksürüğümün ardından gelen hırlama o avın eseridir.
       Dedem Korkut geldi boy boyladı soy soyladı, ve günün ehemmiyetine ilişkin şu maniyi düzdü.
                          Hava yağmur, ıslatmış  her yanını
                          Dört yanından almışsın soğuk nemi
                          Öyle  tedbirini  almazsan  eğer
                          Ördek  avı  hasta  eder  adamı

      O hastalıkla birlikte o sezonu da kapattım.
      Suat Abi’nin işler iyiden iyiye rayına oturmaya başlamıştı. Ocak ayı başında Bornova’daki evi satıp iki katlı bir dükkan almışlardı. Altta bir kiracı vardı, üst kata da Suat Abi yerleşecekti. Bir gün bana dedi ki “İşlerim baya yoluna girdi. Tek sorunum var Hoca! Şu dükkan kirasından da kurtulsam, artık değmeyin keyfime…”
      Ben de ona karşılık olarak diyorum ki “Şunun şurasında 6 ayım var, mezun olmaya. Bir öğretmen olayım. Hele şöyle bir cebim para görsün. Bak bakalım avın kralı yapılıyor mu, yapılmıyor mu?”
     Bütün bu pembe hayallerim üstüne doğru simsiyah bir bulut ilerliyordu. Ne mi oldu? Onu da anlatalım, ancak o başka bir hikaye…
     Şimdilik kalın sağlıcakla…
;) 
« Son Düzenleme: 22 Nisan 2013, 23:47:46 Gönderen: Oğuz BABAÇOĞLU »
 

Çevrimdışı İsa TORUN

  • *
  • İleti: 167
  • Thanked: 1 times
Ynt: ÖRDEK AVI HASTALIK AVI - ANILARIM 23
« Yanıtla #1 : 23 Nisan 2013, 00:12:40 »
Hocam bu ördeklerde var bişey herhalde, ne zaman niyetlenseniz yağmur yağmış :), bu sefer açlık da cabası olmuş...
Yine çok güzel bir hikaye, yine ağzınıza sağlık...
1984-Afyonkarahisar/Eskişehir
AB rh (-)

windows 7 screen shot
 

Çevrimdışı Güven SARI

  • Müdavim Üyemiz
  • ***
  • İleti: 882
  • Thanked: 18 times
Ynt: ÖRDEK AVI HASTALIK AVI - ANILARIM 23
« Yanıtla #2 : 23 Nisan 2013, 01:16:51 »
Sevgili Oğuz hocam ,yazınız çok güzeldi tebrik ederim ,demek ki hepimizin öksürüğünde eski bir ördek avının eseri var  ;)
« Son Düzenleme: 23 Nisan 2013, 01:21:11 Gönderen: Güven SARI »
Güven SARI
1967 Ordu Fatsa 0 532 455 28 03
 

Çevrimdışı Oğuz BABAÇOĞLU

  • Müdavim Üyemiz
  • ***
  • İleti: 477
  • Thanked: 53 times
Ynt: ÖRDEK AVI HASTALIK AVI - ANILARIM 23
« Yanıtla #3 : 24 Nisan 2013, 15:29:55 »
Sevgili Oğuz hocam ,yazınız çok güzeldi tebrik ederim ,demek ki hepimizin öksürüğünde eski bir ördek avının eseri var  ;)
Benim açımdan öyle. Şimdiki gençleri gördükçe hep o günlerim geliyor aklıma. Kendimizi taştan zanneder, takır takır buz tutmuş havada, sabahlara kadar gümede beklerdik...
 

Çevrimdışı Ahmet KAZICI

  • Müdavim Üyemiz
  • ***
  • İleti: 290
  • Thanked: 6 times
  • keklik avcısı
Ynt: ÖRDEK AVI HASTALIK AVI - ANILARIM 23
« Yanıtla #4 : 08 Mayıs 2013, 17:06:47 »
ya hocam ağzına sağlık öldüm gülmekten. ne güzel bir daha arkanıza kimse takılmaz işte.
  • Ata
  • Ata
  • Sarsılmaz
  • 1-seter 2 kuttzaar 3- pointer
Ahmet KAZICI
1970 Söke AYDIN