bu konuda bizim de bir tuzumuz bulunsun babında, ilmihalde avlanma ile ilgili kısmın özet halinde buraya aktarılmasının konuyu toparlama açısından faydalı olacağını düşündüm. inşaallah faydalı olur.
Peygamberimiz bir hadîs-i şeriflerinde şöyle bir uyarıda bulunmuştur:
“Kim bir serçe kuşunu boş yere öldürürse, o kuş kıyamet günü Allah'a şikâyette bulunarak der ki: Yârabbi! Falanca kişi hiçbir yarar gözetmeden beni boş yere öldürdü!”Başka bir hadislerinde de Resûl-i Ekrem canlı bir varlığın hedef edinilmesini yasaklamıştır.
Eti yenen hayvanların eti için, eti yenmeyen hayvanların ise deri, kıl ve diş gibi cüzlerinden yararlanmak ya da zararlarından kurtulmak için avlanması kural olarak caiz görülmüştür.
Avcı Ve Avlama Şekli İle İlgili Şartlar
Avlanan bir hayvanın etinin yenebilmesi için avcı ile ve avlanma şekli ile ilgili şartlar beş madde halinde ele alınabilir:
a) Av yapan kişinin, dinen hayvan kesimine ehil olması gerekir. Yani Müslüman ya da ehl-i kitap(yahudi, hristiyan) olması gerekir.
b) Avcının ava niyet etmiş veya avın üzerine avcı hayvanın salınmış olması gerekir. Bu şart gerçekleşmemişse, meselâ avlanması caiz bir hayvan deneme atışı veya gelişigüzel yapılan atış ile vurulmuş ise,bu av helâl olmaz.
c) Avlananın silâhını kullanırken veya avcı hayvanı salarken Allah'ın ismini anması gerekir (burası önemli, maksat Allahü Tealanın, yani yaratıcının hatırlanması)ve bile bile bunu terketmemesi gerekir. İslâm bilginleri av esnasında Allah'ın ismini anmanın dinî bir görev olduğunu kabul etmekle birlikte, bu görevin bağlayıcılık derecesi konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Fakihlerin büyük çoğunluğuna göre avcının besmeleyi unutmasının, tıpkı hayvanın kesim işleminde olduğu gibi, mahzuru yoktur. Besmele çekmeyi unutan avcı, hükmen besmele çekmiş sayılır. Yani niyetine alması bile yeterlidir. Kasıtlı olarak Besmele çekilmediği takdirde bile o avın yenilip yenilmeyeceği ile ilgili farklı görüşler olmakla beraber, mesela Şafii mezhebine göre yenilebilir.
d) Avcı silâhını attıktan veya avcı hayvanı av üzerine saldıktan sonra ve yaralanan avı elde etme esnasında başka bir işle uğraşmaması gerekir. Avlanma esnasında avcının yapması gereken, vurulan avı kovalamak ve yakalamaktır. Zira yaralanan ava hayatiyeti sona ermeden yetiştiğinde dinî usulüne göre onu boğazlaması şarttır. Bu işte ihmalkâr davranır da av tabii seyrinde ölürse bu avın eti yenmez. Normal şartlarda dışarıda ölü olarak bulduğumuz hayvan gibidir.
e) Diğer madde de ihramlı kişiyi ilgilendirdiği için bizimle bir alakası yok.
Avlanılan hayvanın kesimden önce ölmesi halinde, ölümünün bu avlanmadan olması gerekir. Bu yüzden değilde başka bir sebeple ölürse, eti yenmez. Yaralandıktan sonra suya düşerek boğulan veya yamaçtan düşüp ölen hayvanın durumu da aynıdır. Yaralanan hayvanın yere düşme ve çarpma sonucu ölmesi ise, avlanma sonucu ölme sayılır. Bu itibarla avcı yaraladığı avı bir süre bulamasa da, sonra bu avı ölü olarak bulsa, bu durumda avın helâl olması için üç şart gereklidir:
a) Avcı, bulduğu avın suda boğularak ya da bir yardan yuvarlanarak öldüğü tereddüdünü taşımamalıdır,
b) Bulunan hayvanın bir başkasının yaralamadığını veya başkasının avcı hayvanı tarafından avlanmadığını, kendisi tarafından avlandığını bilmelidir,
c) Avlanılan hayvan bozulmamış ve sağlığa zararlı hale gelmemiş olmalıdır. Eğer pis koku yayacak, sağlık açısından sakıncalı olabilecek duruma geldiyse, yenmesi helâl olmaz.
Bir de son olarak eğer ilk av kalkıp vurulunca avcı ona yönelmiş, yahut köpeği yönelmişken, ikinci bir av kalkıp onu da vurur ve ona da kendisi ya da köpeği hangisi boşta ise o yönelirse bunun da caiz olacağı söyleniyor. Yahut yukarıda geçen bir olaydaki gibi iki köpek var da, düşen iki ava ayrı ayrı gidiyorlarsa sorun yok yani.
Her işte olduğu gibi bu meselede de Rabbimiz samimiyet arıyor işin özü. Zaten her akşam amenerrasülü diye bildiğimiz Bakara Suresinin son ayetin de "Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma." diye duada bulunuyoruz. Biz O'nu bilelim, O'nun yolunda gitmeye çalışalım, O muhakkak kalbimizden geçeni bile biliyor.
Rabbimiz helal olmayan lokmayı ne bizim ne de evlatlarımızın, ailemizin boğazından geçirmesin.
Bu konuyu açan ve yorumda bulunan bütün kardeşlerimizden ve abilerimizden Allah razı olsun, gönüllerine göre versin.