Bir Tutkudur Avcılık
Ava gideceğim sabahları beklerken vakit geçmez çay üstüne çay içerim heyacanım yatışsın diye. Uykusuz kalırım ama uykusuzluk çekmem.Köpeğimin yemeğini hazırlarım,av çantamı defalarca kontrol ederim;bazende işi abartır tıraşbile olurum.Beni av tutkum sürükler o uzun yola,ne maceralar bekler beni, bir ben bilirim içimdeki coşkuyu.
Daha gün ağırmadan dışarı çıkp beklerim arkadaşlarımı.Buluşmalar önemlidir,saygıdır benim için. Aynı heyecanı paylaşacağım dostlarımı bekletemem.Hepsi bilirim ki en az benim kadar heycanlıdır.Kısa bir bekleyişten sonra benim heyecanımla köpeğim Dük'ün heycanı karışır birbirine.Arabanın sesini tanırım.Nihayet araba evin önüne girer.Herkes bir heyecanla iner arabadan selamlaşma faslından sonra, malzemeler yüklenir arabaya tatlı bir telaşla,köpeği bindiririz yerine.Artık hazırız.Aracın direksiyonunu bana emenet edilir genelde ,derken başlar tutkuya yolculuk.Birisi seslenir mazotu nerden alalım?aslında hep aynı yerden alınsada bu heycanın hiçbir zaman yok olmadığının işaretidir,derken market alışverişi yapılır.Çayı nerdede içeceğiz az ilerde oranın çayı iyi orada içeriz tamam der herkes.Yine eski anılar depreşir kafalar da belkide yüzlerce kez anlatılan aslında hep birlikte yaşadığımız şeylerdir ama kimse sıkılmaz bu konulardan, yine gülünecek, yine biri kızdırılacaktır,muzip fıkralar anlatılarak devam edilir o tutkulu yolculuğa , ,Serhat bey geçmeyelim çaycıyı.
şöyle çekeyim arabayı da köpekleri de çıkartalım hayvanlar rahatlasın,aslında bu işler rutindir hep yapılır ama heyecanı aksiyonu hiç bitmez .Çaylar içilirken planlar yapılmaya da devam edilir çünkü herseferinde plan tekrar gözden geçirilir.Olsun bu işin tadı böyle.Birisi haydi beyler demese daha çok çay içilir ama haklı daha çok yol var,sürmeye devam
Arkadaşlarım,Sen nebiçim adamsın der bana ya hu sen hiç uyumazmısın,güleriz,Bize rampa da yol vermeyen kamyonculara kızarız ama devam eder yolculuğumuz.Ara sıra da siyaset yapar memleketi kurtarırız !Zaman akıp gider yolları kısaltır sanki sohbetler.Nihayet otelin önüne çekilir araba. Tüfekleri çıkarttık mı çantalar alındımı,köpekler doyuruldumu hepsi tamam ise uyku hak edilmiştir.Kallavi bir uykudan sonra nihayet sabah olmuştur.Kahvaltı faslı kısa sürer çünkü heyecan tavan yapmıştır.
İşte avlaktayız mis gibi kokar sabahın erkenin de doğa. Bir de soğuk olmasa iyidir ama bu işin ruhunda var çileyi zevk edinmek öyle ya ne anlamı kalır avcılığın,Bazen sırılsıklam ıslanırsın bazen ellerin donar eldiven para etmez ama; Biri..... geliyor...geliyor kuş kafanda! diye seslenince vücut ısın 40 dereceyi bulur ne heycandır nasıl değişir metabolizma..Dağları delersin Ferhat'ın aşkı gibidir Avcının kekliğe olan aşkı.Köpeğin ferması, atılan karavanalar uçuşan keklik alayları ,deli divane eder avcıyı günü akşam edersin yorulmak bilmezsin.Verdiğin her dinlenme molasın da o anları tekrar yaşar yaşamakla kalmaz arkadaşına da yaşatırsın.Şimdi bir düşünün içinde bu aşk olmazsa nasıl yürürsün bu dağı taşı nasıl gidersin bunca yolu.İnsanlara, delice gelsede tutkunun en koyusudur bu . Önce aşık olacacaksın doğaya sana unutamayacağın dersler verecek. Sen bunu insanlara anlatacaksın sana palavracı diyecekler, çünkü onlar senin tanıdığın kadar doğayı tanımazlar,doğa avcıya cömert olduğu kadar başkasına cömert olmaz.İşte av böyle bir tutkudur benim için. Bana bu tutkuyu aşılayan Rahmetli babam M.Ziya Çelebioğlu'na ,Küçüklüğümde idolüm olan Rahmetli kaportacı Yunis Gönül'e. Avcılık terbiyesini her seferinde kafamıza vura vura öğreten Atıf Asarlı'ya,her ava gittiğimizde bizlerden bilgisini esirgemeyen A.Kadir Engin'abime , sohbetine ile avcılığına doyamadığım Fahrettin Tercan(babaya) av ekibimden Ramiz Tercan ve adını sayamadığım arkadaşlarıma teşekür ederim.