Değerli Arkadaşlarım,
Bu ülkede özellikle 2000'li yıllar öncesinde sulak alanlarla ilgili yapılan yanlışlardan tutun da zehirli ilaçlara ve gübrelere kadar bir çok hatalı davranış bizi bugünlere getirdi. Ben son 10-15 yıldır avda zehir,gübre vb nedenlerle ölmüş bir av hayvanına rastlamadım.Bugün itibarıyla en büyük sorunumuz;ne av günleridir,ne limitlerdir ne de otomatik tüfekteki takozdur.En büyük sorun avlanacak yeterli avın olmamasıdır.Ülkemizin terör vb sebeplerle boşalmış doğu ve güneydoğu bölgeleri dışında yeterli sayıda av hayvanı yoktur.90'lı yıllar öncesinde tüfeklerin ve av malzemelerinin bulunamadığı veya çok pahalı olduğu dönemlerde köy kökenli avcılarımız uçara tüfek atamaz elindeki az sayıda fişeği tavşan,ördek,keklik gibi nisbeten büyük et veren hayvanlara kullanırdı.Bıldırcının,üveyiğin yüzüne kimse bakmazdı.Yollar ve araç sayıları dolayısıyla ulaşım imkanları son derece kısıtlıydı.
Gelelim günümüze.Bir paket av fişeği 11-12 TL.Otomatik bir av tüfeği 250 tl civarında bir paraya alınabiliyor.Bütün av malzemeleri bol ve kolayca satın alınabilmesi için taksit imkanları sunulmuş.Ülkede 3 milyon av tüfeği bulunduğu,bunun yaklaşık 1 milyonunun av amaçlı kullanıldığı bu sayınında ancak % 10'unun yaklaşık 100 bin avcının yasal avcılık belgesine sahip olduğu bilinmekte.Bu gün ilçemizde İlçe Av komisyonuna katılacağım için oturdum bir çalışma yaptım.Her avcı kendi bölgesi için bir karşılaştıma yapsın bakalım oralarda da durum ne?2011-2012 avlanma döneminde toplam 90 av günü var.Bu günlerden bıldırcın için 48 av günü,Çulluk için 61 av günü,Keklik ve tavşan için 49 av günü ayırılmış.Bir avcıya tanınan günlük av limitlerini av günleriyle çarptığımızda bıldırcın için 576 adet çulluk için 244 adet,keklik için 196 adet,Tavşan için 49 adet rakamına ulaşırız.Bırakın haftada 3 av gününü,otomatik tüfekte takozu, her gün av açık olsa,elinizde 100 fişek kapasiteli tam otomatik bir tüfek olsa bu rakamlara ulaşabilirmisiniz? Hadi göçmen kuşları biz vurmazsak başka ülke avcıları vuruyor diyip kendimizi kandıralım ve hesaba almayalım.Gelin yerli kuşumuz keklik için aynı hesabı yapalım.100 bin yasal avcı,49 av gününde günlük 4 keklikten toplam 19 milyon 600 bin keklik eder.Kaçak avcıları da hesabın içine aldığimızda bu rakamı 10 ile çarpmamız gerekir.Yani 196 milyon adet keklik sayısı ortaya çıkar.Bu hesabı diğer av hayvanları için de bir yapıp şapkamızı önümüze koyup bir düşünelim.Biz avcılık sistemimize nasıl bir düzen getirelim ki avcılar bu adetlere ulaşabilsin.Bu işin çözümü maalesef çok can acıtıcı.Bir kere % 10 olan yasal avcı sayınızı % 95-100 gibi rakamlara ulaştırmanız gerek.Bugüne kadar av vurmak için para vermeye alışmamış bir topluma bunu kabul ettirmeniz gerek.Yasal avcı olmak yetmez yasa dışı avlanmayı da engellemeniz gerek.Bunun için çok etkin çalışan bir denetim sistemi kurmanız gerekiyor.Hadi bunları hepsini yaptınız.1 milyon avcıyı yasal sisteme aldınız ve yasa dışı hiçbir av yaptırmıyorsunuz.Peki vurulacak yeterli av av hayvanı sayınız var mı?Yok.Öyleyse ne yapacaksınız? av üreteceksiniz. Yeterli av hayvanı olmayan bölgeleri uzun süreli 5-10 yıl gibi gerçek anlamda ava kapatacaksınız.Tarım ilaçlarının,gübrelerin kullanımını yaban hayvanlarının zarar görmeyeceği şekilde düzenleyecek ağır yaptırımlar getireceksiniz.Sulak alanlar başta olmak üzere yaban hayvanlarının yaşam alanları üzerinde som derece hassas olacak ve çevreye çok duyarlı olacaksınız.Arkadaşlar peki bunları kim yapacak tabiî ki Meclis ve siyasi irade.Peki yukarıda saydığımız bütün bu tedbirleri alacak bir siyasi irade var mı.Yok.Öyleyse ne yapacağız avcılar olarak örgütleneceğiz ve tek bir ses olarak taleplerimizi dile getireceğiz.Oyunun adı demokrasi.Demokrasilerde sonucu belirleyen oylarınızdır.Sayıca çok olan ve tek ses çıkarabilen bir topluluğun taleplerine hiçbir siyasi irade kayıtsız kalamaz.Bu sorunların çözümü siyasi iradeden geçer.Sivrisineklerle uğraşmak yerine bataklığı kurutmalıyız.Bunun da yolu siyasete-meclise etki etmekten geçer.Selamlar ,Saygılar…