Yivsiz Silahlarda Şok Ve Grupman
Kuş avında silah kullanan ilk avcılar, çok geçmeden saçma ile ilgili bazı tesbitlerde bulundular. Farkına vardıkları, bazı saçmaların namluyu terk ettikten sonra gerek birbirine çarparak gerekse havanın direnç etkisi ile dağılmaya başladığı ve 20-30 metre sonra darbe gücünün çok azalmış olduğu idi. Çünkü saçmalar o kadar dağılıyordu ki, içlerinden ancak çok az bir miktarı hedefi vurabiliyordu.
Yapılan araştırmaların sonucunda bugün şok olarak tanımladığımız, namlu ağzının daraltılması işlemi çözüm olarak kabul edildi. Her ne kadar bazı kaynaklar Amerikalı avcı F.Kimble'nin 1870 yılında şok sorununu çözdüğünü yazıyor olsa da, İngiliz silah yapımcısı W.R.Pape 1866'da bir çeşit şok sisteminin patentini zaten elinde bulunduruyordu. Bir başka silah yapımcısı Greener ise 1881 yılında yazdığı "Silah" (The Gun) adlı kitabında şokun 1700'lerde zaten var olduğundan bahsetmekteydi.
Mucidi kim olursa olsun modern anlamda, silahlarımızda kullandığımız şokun fonksiyonu üzerine bugün bile tam olarak yerine oturmamış bazı düşünce farklılıkları vardır. Kimilerine göre şoklar, sadece namludan çıkan saçmalann dağılmaya başlamadan önce bir süre toplu gitmesini böylece hedef üzerinde daha yoğun bir saçma dağılımı oluşmasını sağlarlar. Diğer bir grup ise bu bilimsel gerçeğin doğruluğunu kabul ederken buna ilaveten şokların, silahın etkili menzili üzerinde de olumlu etki yaptığını savunurlar.
Özetle bakıldığında şok, namlu iç çapının namlu ağzının 8-10 cm içinden başlayarak çok hafif bir daralmaya uğramasıdır. 12 çapda sıradan bir namlunun 0,729 inç olduğunu varsayarsak bu namlunun tam şok olan ağız kısmı ortalama olarak 0,689 inç olabilir. Ancak şok özellik ve ölçüleri küçük farklılıklarla da olsa firmadan firmaya değişiklikler gösterir. Farklı markalardaki tüfekler aynı dolu ve aynı şokla kullanıldığında saçma dağılımı açısından farklı sonuçlar verebilmektedir. Bu farklılık imalatçı firmaların ürünlerinden kaynaklanmaktadır. Doğal olarak bu iki tüfeğin aynı şokda namluları olmasına rağmen grupmanları farklı olacaktır. Modern şok tüpleri de imalatçılarına göre farklılıklar gösterebilir. O yüzden her avcının genel doğruları bilmek kadar kendi tüfeğinin doğrusunu da bilmesi şarttır.
1800'lerin sonunda tanınmış İngiliz silahlarının şok denemeleri 36,5 metrelik bir mesafede 76 cm bir dairenin içinde toplanan saçma yüzdesi esasına göre yapılıyordu. Aynı standart yöntem günümüzde de en çok kullanılanıdır. Buna göre, tam şokla elde edeceğiniz grupman atacağınız fişeğin içindeki saçma sayısının %70'ini oluştururken, üç çeyrekle %65, yarım şokla %60 ve çeyrekle %50 civarında olmalıdır.
Kullanabileceğiniz başka bir yöntem ise avlayacağınız hayvanın resmini gerçek ebatları ile çizdiğiniz bir kağıdı 30 - 35 m civarındaki bir uzaklığa koyarak, üzerinde atış denemeleri yapmanız olabilir. Yine de, kuşun üzerinde bula¬cağınız saçma miktarı veya oranı, size her zaman şokunuz hakkındaki gerçekleri söylemeyebilir. Çünkü farklı dolularla yapacağınız atışlar da saçmaların yoğunluğunu etkiler. Bu yüzden testlerinizi yaparken farklı saçma ve barut kombinasyonu ile dolu fişeklerle de denemeyi ihmal etmemelisiniz. Bu arada, tapa basıncının dağılım üzerinde çok büyük etkisi olduğu hiç hatırdan çıkartılmamalıdır.
Her ne kadar ölümcül noktaya isabet etmiş tek bir saçma hayvanı düşürebilecek güçte olsa da bu miktar aslında, saçmanın büyüklüğüne de bağlı olarak birden çok olmalıdır. Grupmanınız ne kadar çok merkezde toplanır ise o ölümcül birkaç saçmanın hedefi bulma şansı da o kadar çoktur. Ancak hedefi sadece grupmanınızm kenarı ile vurabiliyorsanız o zamanı hayvanın kaçmasına, daha kötüsü yaralı gitmesine davetiye çıkarmış olursunuz.
Şoklarda, genel kural olarak daralma ne kadar fazla lise saçmaların merkezdeki dağılımı da o kadar yoğun olur. [Burada bilinmesi gereken nokta, namluları bir ölçüye kadar daraltabileceğinizdir ve bu ölçü de tam şok olarak namluda iki formunu bulmuştur. Şoksuz olarak imal edilen silindir namlu ile en kapalı olanı arasında değişik ölçülerde farklı şoklar vardır. Bunların hangi türün avında ve hangi şartlar altında kullanılacağının avcılar tarafın¬dan bilinmesi, av sırasındaki performansın artmasını büyük ölçüde etkiler. Şokların seçimi, av hayvanının türü ile ve yapılacak avm şekli ile yakından ilişkilidir. Örneğin; parlama avlarında daha açık olan şokların, geçit avlarında ise kapalı şokların tercih edilmesi doğru olacaktır. Geçit yapan bir yabankazına tam şok kullanırken mühre avında yarım şok kullanmanız uygun olabilir. Ördek, kaz, üveyik için tam ve üç çeyrek, keklik için üç çeyrek, yarım ve çeyrek, bıldırcın ve çulluk için ise çeyrek ile silindir şoklar en çok kullanılanlarıdır.
Eski dönemlerdeki avcılar şokların, silahlarının ucunda sabit olarak bulunmasından ötürü uygun şoku seçerken, silahı da değiştirme zorunluluğu yaşıyorlardı. Her ne kadar bazı av tüfekleri, farklı şok ve uzunlukta değiştirilebilir ekstra namlular ile tüketiciye sunulmuş olsa da bunlar her avcının alım gücüne uygun değildi. Bir türün avı için kullanılan şokun diğer bir türün avına uygun olmadığı ve herkesin her av için ayrı tüfek alamayacağı gerçeği, araştırmacıları daha pratik bir çözüme yönlendirdi. İlk olarak tek namlulu silahlar üzerinde, namlu ucunda bulunan bir bileziğin el aracılığı ile döndürülmesi sonucu farklı şoklar yaratan bir sistem geliştirildi. Polişok (Polychoke) adı verilen bu sistemin yerini zaman içinde pek çok denemelerden sonra, bugün invektör şok olarak bildiğimiz aparatlar aldı. Invektör şok, kullanım esası namlu içine açılmış olan dişlere 5 değişik şok olarak düşünülmüş bileziklerin, anahtarı vasıtası ile vidalanma-sıdır. Böylece her av için değişik şoklu olan bir tüfek elde edilmiş olur. Bazı invektör şoklar el yardımı ile takılabilirken, bazılarında bu işlemin anahtar vasıtası ile yapılması gerekir. Hangi tipten olursa olsun bunların periyodik olarak sıkıştırılması faydalı olacaktır. Bunu yaparken dikkat edilecek nokta, şoku sıkıştırırken aşırı derecede zorlamamak gerektiğidir.