Mustafa Bey,
Namlunun iç çapı konusunda 17,60 rakamı şok için geçerli olabilir ama namlu için 12 çapta standartların çok ama çok altında. O konuda bir yanlışlık var.
Elimdeki muhtelif yerli ve yabancı tüfeklerden sadece eski USSR üretimi baikalın namlu iç çapı 18,2 mm. Yenisi de var bende ve onun iç çapı da 18,40 mm. En son bir arkadaşıma devrettiğim Huğlu 601'in iç çapı tapa geçirmek suretiyle yaptığımız denemede Rustan biraz daha kolay geçtiğine göre yine 18,2'den genişti.
Yukarıda belirtilen pozedeki alt vurma sorununu Gazelle marka bir tüfekte ben de yaşadım. 10 metrede saçma huzmesi arpacığın gördüğü yerin 10 cm altına vuruyordu. Tüfek Huğlunun 104A modelinin aynısıydı ve mobil şokluydu. Bayilerden aldığım bilgiye göre de kooperatif tarafından İzmir'deki bir firma için üretiliyordu.
Tüfeğin her iki namlusu da yaptığım bir domuz kurşunu atışı sırasında namlu uçlarında 5 nolu şoklar olmasına rağmen el kundağı tespit kancası yakınlarında her iki namluda da minik birer bombe yaptı. Bombelerin mesafesi ilginç bir şekilde aynıydı. Fabrikaya gönderdim üretim hatası dediler ve yeni namluyla değiştireceklerini söylediler. 1 ay sonra silah geldi ancak namlular değişmemişti. Miş gibi yapılmıştı.
Bombe yapan yerler bir şekilde düzeltilmiş, bu bölüme kadar namlunun iç kısmı da raybalanmak suretiyle bombenin izi de tam olmasa da geçirilmişti. Daha önce namludan tapa geçirerek iç çap farklılıklarını kontrol etmiştim. Revizyon öncesi namlunun fişek yatağından itibaren hafif bir sıkışmayla giden tapa revizyon sonrası şişme olan bölgeye kadar yanlarından bariz ışık sızacak ve serbest bir şekilde düşecek şekilde ilerliyordu. Açıkçası kandırılmak beni hayal kırıklığına uğratmıştı. O can sıkıntısıyla tüfeği de elden çıkardım. Bu arada sert tepme olayı bu tüfekte de vardı. Sıcak havada yaptığım 10 atış sonrası ne omuz kalıyordu ne çene.
Alt vurma problemini klasik sabit şoklu namlularda görmek biraz zor aslında. Özellikle alt namludaki alt vurma olayı tamamen mobil şok yerleşimi dolayısıyla alt namlunun üst namluya yaklaşan açısını kaybetmesinden kaynaklı. Klasik şoklu bir namluyla mobil şoklu bir namlunun ağız kısımlarını karşılaştırırsanız mobil şokluda iki namlu arasının daha mesafeli olduğunu görürsünüz. Ne çiftede ne de pozede namlular birbirine paralel kurulmaz. Hep belli bir açıyla birleştirilir. Ama iyi hesap edilmeyen veya özen gösterilmeyen uygulamalarda mobil şok yuvasının namlu ucunda meydana getirdiği kalınlık iki namlu arasındaki açıyı da menfi yönde bozarak belirtilen alt vurma olaylarına zemin hazırlamaktadır. Mobil şoklu olup namlu ucunda iki namlu arasında 1 mm kaynak olanlara da rastladım. Sonra adı tüfek yakmıyor oluyor...
Silahın saçma atması da bu manada mazaret değil. Huğlunun 97 model mobil şoklu pozesiyle 30 metrede B&P'nin iki kurşununu destekli atışta delikleri birbirine karışacak şekilde hedefe yapıştırırken, gazellede saçmaları bile istediğim şekilde hedefe gönderemiyordum.
Öte yandan ihraç fazlası söylemiyle bayilerde bulunan yerli tüfeklerin hatta üzerinde yabancı fason marka taşıyanların hatalarla dolu olduğunu bizzat silahları inceleyerek gördüm. Üzerinde dünyaca ünlü markaların ismini taşıyan bir iki pozenin dış görüntüsüne diyecek yoktu ama namlu üzerindeki bant bariz bir şekilde (dikkat etmeye bile gerek yoktu) namlu merkezinden sağa 2 mm kaçık olarak üretilmişti. Bu el oğlunun dikkatinden kaçmamışki ihraç fazlası olmuş tüfek.
İthal tüfeklerde özellikle bazı üstelik de çok ünlü markalarda da bant kasayı tutmuyordu. Ya 1 mm sağında ya da solundaydı. Hatta bir vatandaşın yanımda pazarlık yapıp anlaştığı yine çok ünlü bir markanın tüfeğini izin isteyip omuzladığımda nişan hattının eğriliği yerlileri bile aratacak durumdaydı. Bu Ramazan ustanın belirttiği piston silindirin hatalı kaynatılması olayı değil, resmen namlunun üzerine merkezden sağa ya da sola kaçık olarak lehimleme şeklindeydi...
Ramazan ustanın belirttiği olayı çok ama çok yakın bir zamanda samimi bir arkadaşım Huğlu otomatiğiyle yaşadı ve ister inanın ister inanmayın iki kere fabrikaya gidip gelen tüfekte sorun aynen devam edince yeni aldığı namluyu mengeneye bağlayıp boru anahtarıyla kilit uzantısı üzerinden 1 mm sola çevirerek kendi halletti. Yakında bununla ilgili olayı da yazacağım. Namlu tüfeğe takıldığında el kundağı yerine tam oturmuyordu. Aynı namlu silindirini çap kaynatmakla kalmamış bir de 2 mm kadar öne yerleştirmişler. Ona da çözümü silindirin ön yüzünü taşa tutup alçaltarak buldular.
Sonuçta yerli ihraç fazlası veya ithal hepsi olmasa da defolu malların çoğunun iç piyasada eritildiği inancındayım.