89 sezonuydu, arkadaşım Muzo (Muzaffer ) köpeği Rocky, ben ve köpeğim Panço çulluk avına gitmiştik. Ben yamaca tırmandım Muzo aşağıdan geliyordu. Öyle bir yere gelmiştim ki aşağıda dere akıyor, dikenlik ve çalılık çok sık bir yerdeydim, koni şeklinde bir tepenin üzerinde zor ilerliyordum, Muzo yaklaşık yirmi, yirmibeş metre aşağımda beni seyrediyordu. Yerlerin yosun olduğunu Muzaffer’e anlatmaya çalışıyordum, köpeğimin fermada olduğunu gördüm, komut verdim, çulluk aşağıya doğru dikildi, atamadım, çünkü Muzo’ ya yazık olurdu o esnada Panço bir daha hamle yaptı bana çarpmasını engellemek için geri çekildim ayağım kaydı başladım aşağıya doğru yuvarlanmaya ayağa kalktığımda Muzo’ nun yanındaydım. O ikinci kalkan çulluğu vurmuştu. Bana baktı “ ne çabuk aşağıya indin “ diye sordu. Düştüğümü, yuvarlandığımı anlatamadım. Sinirlendim uçmadım ya deyince anladı. Beni akşama kadar makaraya sardı.
Bir hafta sonra kardeşim Oğuz Ankara’dan gelmişti. Hemen bir av düzenledik Hafta içiydi, o zaman av sınırlaması yoktu. Nefis bir hava vardı, sahilde kar yoğun şekilde yağıyordu, dağlarda kar kalınlığı çok fazlaydı, bu çullukların içeriye çekilmeleri anlamına geliyordu. Karar vermiştik, sabah erkenden çulluk avına gidecektik, şubat ayı olduğu için keklik sezonu kapanmıştı. Yerde kar vardı, yavaş yavaş ayaza da çekiyordu. Bu avın iyi olacağı anlamına geliyordu. Sabah kalktık akşamdan sözleştiğimiz gibi paçacıya gidecektik, Muzo ya uğradık aldık. Paçalarımızı içtik, demli çaylarımızı yudumladık, Örencik iyi çulluk tutar, ne dersiniz diye sordum. Kimse itiraz etmedi. Yerde 20 cm yakın kar vardı. Arazide her donmuş kar bile tozuyor, Muzo üç gün sonra av olmaz hocam kuşlar yiyecek bulamaz ve zayıflar dedi. Haklısın dedim, bahçelere doğru yürüdük, bahçelerin etrafı taş duvarla çevriliydi. Yüksekliği bir metreyi aşıyordu, büyük büyük kayalar üst üste konularak duvarlar örülmüştü. Birinci duvarı geçtim, yerden taş alıp dikenliklere atmak istedim, taşı yeden sökemedim, uğraştım başaramadım. İkinci duvara yöneldim bu arada Oğuz ve Muzaffer çulluklara savaş açmış gibiydiler. Panço beni terk etmiş Oğuz’la avlanıyordu, çünkü Oğuz’un girdiği yer müthiş Çulluk tutmuştu, o vuruyor Panço bana getiriyordu. Duvara tırmandım köpeğin ağzından çulluğu almak için aşağıya inmek isterken ayağımın altında ki taş kaydı ve düştüm, düşerken tüfeği ileri doğru karın içerisine attım. Ben yerden taşı sökemedim ama duvar üzerime göçtü. Sırt üstü düştüm, göbeğimin üzerinde masa büyüklüğünde bir kaya duruyordu. Duvarın sesine benden tarafa dönen Oğuz abi iyi misin diye bağırdı? Taşı tek başına almayacağını anlayınca Muzo’ ya seslendi, birlikte zorladılar olmadı, yunağın içerisinden kalas getirdiler, kalasla kaldıraç yaparak kayayı aldılar ayağa kalktım sağımı solumu kontrol ettim, sağlam olduğumu anlayınca sevindim. Muzo kocakarı safsatasına başladı. Sen avı bırak senin limitin dolmuş bu sana işaret. Geçen haftada düştün. Allah seni uyarıyor. Beni etkilemeye çalışıyordu. Düşününce gerçekten çok avlanmıştım, ama bu şanssızlıktı, beceriksizlikti, dikkatsizlikti. Avı bozmadım ama doğru dürüstte avlanmadım. Akşam her yerim ağrıdı, günlerce ağrı çektim. Ama Muzo’ nun çenesi durmadı aylarca herkese anlattı. Çok safsatalar dinledim değişik kişilerden aylarca. Kimse bunun av kazası olduğuna inanmak istemedi.
Batıl inançlar bizden uzak dursun, bizde katliamdan uzak duralım kuralınca avlanalım. Rasgele.