1981 yılı yeni evliyim, babam rahatsızlandı. Ankara da hastahanede. Sürekli arıyoruz, durumunun iyi olduğunu üç dört güne kadar taburcu olacağını enişte ile yaptığımız telefon görüşmesinden anladım. O akşam çarşıya çıkmadım evde oturdum televizyon seyrediyorum. Bu arada arkadaşlardan arayan olur belki diye yeni bağlattırdığım telefonun da çalmasını bekliyorum. Babam rahatsızlandıktan sonra hiç ava gitmedim. Artık arkadaşlardan arayan olursa ava gitmeyi düşünüyorum. Köpeğimiz Rodi bir bizim kapıda bir babamların kapıda. Acıkınca bize geliyor karnı doyunca oraya gidiyor.Öyle enteresan bir köpek ki babam ona köpek dediğimiz de çok kızardı o Rodi derdi üstüne basa, basa. Müthiş akıllı bir yaratıktı. Babamla birlikte ava gidersek onunla avlanırdı. Kardeşimle birlikte gittiğimizde ise benimle avlanırdı. Yani büyüğü bilirdi. Gazeteci Şaban aga bazen gazete almaya gittiğimde sizin it aldı be yav gazeteyi derdi. Tabi babam gazeteyi almasını söylemişse. Vezirköprü’ de Rodi yi herkes bilirdi. O akşam telefonun çalmasını boşa bekledim. Malzemelerimi hazırladım onları çocuk gibi sevdim. Biraz buruk bir şekilde yattım eşim “sana bir araba alalım bu böyle olmuyor “dedi. Ben de dalga mı? Geçiyorsun neyle alacağız dedim. Küçük bir yardımla alabileceğimizi söyledi. Çünkü bankacı olan oydu parayı o biliyordu. Sabah zilin acı, acı çalmasıyla uyandım hemen dışarıya çıktım bahçe kapısına yöneldim, aklımdan bir sürü olumsuz şeyler geçiyordu. Baktım Ali Osman amca yanında benim nikâhımı kıyan Ahmet amca. Ben daha da korktum çünkü ikisi de babamın en iyi arkadaşlarıydı. Ahmet amca korkma baban turp gibi dün yanındaydık dedi. Şimdi bizi ava götüreceksin haydi bakalım dedi. Ben biraz nazlanacak oldum, Ali Osman amca haydi ne duruyorsun baban yok bu görev senin biz ikimiz de fil gibi adamız zaten yürüyemiyoruz, tüfek almana gerek yok dedi. Aslında onların ava gidiyoruz dediği an dünyalar benim olmuştu. Ama gidemezdim, dayanamadım söyledim. Utana sıkıla yıkanmam lazım dedim. Ahmet amca tu ya bizimkisi de iş mi? Herkesi kendimiz gibi sanıyoruz çocuk yeni evli, tamam oğlum yıkan Ali Osman amcanın dükkânında seni bekliyoruz dedi. İşimi bitirdim Rodi’ yi aldım. MKE 16 numara çifteyi aldım halen babamla birlikte kullanıyoruz, çünkü gerek Ali Osman amca gerek Ahmet amca yürüyemiyorlar ve vuramıyorlar. Tüfeklerden birisi bana kalıyor. Ahmet amcanınki de 16 MKE çifte onunki bizimkinden daha yeni bizimki 1960 yapımı. Dükkâna gittiğimde beni ayakta karşıladılar.” Bak oğlum “dedi Ahmet amca “biz senin amcanız amca baba yarısı sayılır, babanın durumunu öğrenmeden biz sana ava gidelim demedik., Şimdi durumu iyi, hem de çok iyi, o eski tüfek ona bir şey olmaz, bu arada sen de bizi ihmal etme biliyorsun biz gezemiyoruz, baban yokken sen bizim “Ekmek Dastarımızsın (köylerde ekmeğin bayatlamaması için içinde saklandığı kıldan dokuma bez). Yani bizim ekmeğimizsin. Yani kekliği sen vuracaksın bizde oturup kafayı çekeceğiz” dedi. Yola koyulduk, şimdi Altınkaya Barajının suları altında kaldı. Çeltek köyünü geçtik, Kızılırmak köprüsünden geçerek Durağan sınırlarına girdik. Hamam deresi denilen yere geldik. Sarp kayalık ve delice ağaçlarıyla (yabani zeytin) çamlarla kaplı bir alan ağaçlar biraz da yüksek yani ava atış zor olacak. Ali Osman amca geçen gün Durağan’a giderken postayı burada gördüm dedi. Bana kalsa daha kolay yerlere giderdim, ama buraya gelmiştik bir kere. Arabadan indik, onlar ağır makineli, bana sen yürü geliyoruz dediler. Ben asfaltı geçtim Rodi’ nin hareketinin değiştiğini fark ettim. Keklikler ırmaktan suyu içmiş yukarı doğru yürümüş, tam zamanında gelmiştik. Fazla yürümedik Rodi bastı fermayı ha oğlum dedim, saldırdı. Keklik kalktı ve tek atışta düştü. Silah sesinden yukarılardan bir iki keklik daha kalktı. Anlaşılan keklikler yukarı doğru yürümüşlerdi. O arada Ahmet amca yanıma geldi, Rodinin oraları nasıl harmanladığını seyrederken Rodi bir ferma daha verdi. Ahmet amca senin dedim, komutu verdim, keklik sabahın sessizliğini yırtarcasına fırladı küt yok ikincide Ahmet amca kekliği düşürdü. Rodinin kekliği öyle bir getirişi vardı ki o an anlatılmaz yaşanır. Ali Osman amca “siz çıkın ben geliyorum “ dedi. Ahmet amcanın benimle gelmesi zor, İşaret eti sen yürü ben onu bekliyorum diye. Tepeye çıktım Rodi asfalt tarafına döndü bastı fermayı, aşağısı Kızılırmak, tam asfaltın üzerindeyiz yola kuş bakışı bakıyorum, yola doğru uçarsa atamam. Bas dedim Rodi’ ye daha Rodi basmadan bir keklik fırladı. Yukarı doğru diklendi, attım asfaltın ortasına düştü. Ali Osman amca gitti kekliği aldı. Haydi, av bitti istikamet Ali’nin kulübe dedi. Kulübeye geldik çantaları açtılar bir orduya yetecek kadar yiyecek vardı. Hepsini hazırladılar bana hiçbir iş yaptırmadılar. Birer duble içtiler Ahmet amca ben tas tamam 1 yıl önce keklik vurmuştum. Onda da baban vurdurmuştu Rodi’ nin fermasında dedi. O gün babamın arkadaşları oldukları için ne kadar mutlu olduklarını, aşırı kilolu oldukları için ava kimseyle gidemediklerini babamın onları asla terk etmediğini, kendilerinin bu alemi sevdiklerini anlattılar. Ahmet amca başladı TRT repertuarındaki kendi düzenlediği Vezirköprü türküsünü söylemeye Kavaktan Gazel İndi, Dibine Güzel İndi…
Ben o günü hiç unutmadım 15 dakikalık av yetmişti de artmıştı bile hem de böyle harika insanlarla güzel bir gün geçirmiştim. Babam geldi, gurup hemen ziyarete geldi, Ahmet amca babama “hocam sen bir daha hasta olup bizi bırakma senin bu oğlanda iş yok sabahın köründe 10 dakikada üç keklik, av bitti, naçizane birisini, tabi en irisini ben vurdum” dedi. Babamın o an gözlerinde benimle gurur duyduğunun ışıltısını gördüm.