1982 Av sezonunun artık sonlarıydı, keklik sezonu kapanmış, her yıl olduğu gibi domuz avına gidiyorduk. Akşamdan sözleştik, sabah herkes çorbacıda olacaktı. Sabahleyin herkesin orada olduğunu görünce yaşlı avcılardan birisi babanızın bir işi olsa böyle erken kalkmazsınız diye takıldı.
Araçlara bindik Kunduz Dağına doğru yola çıktık Sarı Çiçek yaylasının civarında sürek yapılacaktı. Av yerine gittiğimizde sürek için gelen köylü arkadaşların orada olduklarını gördük. Pırıl pırıl bir hava vardı. Çiğdemler ve sarı sarı Kunduz Çiçekleri açmıştı. İnsanın ava çıkası hiç gelmiyordu. Süreğin nasıl yapılacağı anlatıldı, yeni gelen avcılara nasıl davranmaları gerektiği sıkıca tembihlendi. Emin Dayı bütün bekte duracakları yerleştirdi ve sürek başladı. Bütün uğraşılara rağmen domuz yoktu, hâlbuki söylediklerine göre domuz gayet boldu. Gerçekten izleri çoktu ama hepsi eski izdi. Bir sürek bir sürek daha sürekçiler çok yorulmuştu. Emin dayı Nal Deliğini sürelim süreği kısa tutalım sonra bırakır biraz dinleniriz dedi. Benim yanıma Hollanda da çalışmış bir avcı vardı Hüseyin, onu bıraktılar. Özünde iyi birisi ama geveze ve domuzdan korktuğu için sürekli hareket ediyor, sigara içiyor ve sümkürüyor. Daha önce başka bir avda aynı olayları yaşadığım için onunla durmayacağımı Emin Dayıya işaret ettim. Hüseyin’ ide kırmak istemiyordum. Emin dayı beni aldı, hocam gel seninle biz aşağıya dereye inelim senden başka yürüyebilecek kalmadı dedi. Gerçektende derede yürümek her babayiğidin harcı değildi. Dereye indik kocaman bir kayın ağacı devrilmişti. Tepesine çıktım o kocaman dallarından birisine oturdum, sanki koltukta oturuyormuş hissine kapıldım. Emin dayıda benden 50–60 metre ileride bir kayanın koltuğuna durdu. Sürekçilerin sesleri uzaktan gelmeye başladı. Gürültülerinden orman yıkılıyordu. Tüfeğim 16 numara MKE çifteydi ve hep tek kurşun atardım. Hem de yuvarlak, Havanın rehavetiyle kendimden geçmişim, yani uyuklamışım. Sürekçilerin sesini hayal meyal duyuyordum geliya geliya tekleme geliya o arada önümde bir ses oldu gözlerimi açtım koca kahverengi bir tekleme duruyor benden hiç haberi yok, tetiğe dokundum başladı debelenmeye. Emin dayı koşarak nefes nefese geldi. Beraber sürekçilerin gelmesini bekledik. Toplanma yerinde Emin dayı anlatıyordu “ bunca yıldır ava gelirim, bu hocanın dedesiyle avlandım, babasıyla avlandım, başka avcılarla da avlandım amma bunun kadar cesurunu görmedim canavar karşıdan geliyor, bekledi ben önce korktu da ondan atmadı sandım, av bozulacak diye de seslenemedim. Canavar geldi yanına kadar sokuldu hoca tüfeği canavara dayadı attı, Canavarın hemen canı çıktı” dedi.
Kimselere güneş karşıdan vurdu oturduğum yerde uyuklamışım diyemedim. Bu olayı her avda herkese anlatır oldu Emin Dayı. Rahatsız olmaya başladım, bir gün Emin Dayıyı kenara çektim, olayın nasıl olduğunu anlattım. Ama inandıramadım. Ondan sonra da hikâyeyi değiştirdi. Ben anlatıyorum ya utanıyor. Çok efendi adam canım öbür avcılar gücenir diye bana uyuduğunu söylüyor ama inanmayın ben gördüm uyumuyordu kesinlikle uyumuyordu diye anlatır oldu. Emin Dayı bize çok güzel avlar yaptırdı ne zaman ki Kunduz Milli Park oldu, av işini orada bitirdik. Kısa süre sonrada Kara Emin Dayımızı yitirdik. Allah nur gölünde yatırsın Kara Emin dayı’yı. Yeni sezonda avcılara rasgele.