Ben aslında hep şunu vurgulamak istiyorum: Silahları tanımamız lazım. Tanımadan neye para verdiğimizi bilemeyiz. Süsüne mi, markasına mı, malzemesine mi, işçiliğine mi; hangilerine? Alacak kişi için değer mi? Bir marka veya model bir tüfek görüyoruz, neyin nesi bilemiyoruz. Kimi eline alıp, çok iyi çeliği var diyebiliyor veya tersini. Nasıl oluyorsa... Saçmayı yakmak, tek çizikte düşürmek gibi şeyleri sonraya bırakıp daha reel olanları konuşmamız lazım.
Bu başlıkta konuşulan tüfeklerin(baikal-vinci) fiyatları arasında dünya kadar fark olmasına rağmen, kusursuz atış yapma adedi yönünden belirgin bir kalite farkı yok. Ne de olsa av tüfeklerinde bunca atışı -ömrü boyunca- pek fazla yapabilen çıkmaz. Bu hususa önem verenler için iyi bir kıyas örneği olmuş. Çok para verince her yönden en iyisini alacağını düşünenler için de düşündürücü olmalı. Bu örneğe rağmen yine de Vinci'yi tercih eden çıkacaktır. Neye değer verdiğine bağlı.
Üzümlü ve diğer yerliler konusunda: Kısacası arz talep durumu. İçlerinde güzel iş yapan da var, yapamayan da, yapmak isteyip tutunamayan da. Herkes gözü kapalı 1000 küsur Lira veremez. Bu kasabada üretilen bazı tüfekler ise yurt dışına, çok da hesaplı olmak kaydıyla, tüfek üretiyor. Demek ki hem hesaplı hem kullanılabilir tüfek üretilebiliyor. Parası daha çok olana daha da güzelini yapacaklardır. Fakat biraz da bizim ne istediğimizi bilmemiz lazım. Yani; malzemesi ne, garntisini sağlayan fabrika kim, nasıl testlerden geçmiş ve daha bir sürü detay. Aldığımız ürünün söyledikleri çıkmaması durumunda ciddi yaptırımlarında olması lazım. Mesela üreten bu delme namlu 4140 der ve başka türlü çıkarsa başına geleceklerden ödü patlaması lazım.
Hem biz mantıklı sorular sormalı ve aramalıyız hem de üretici veya satıcı gerçekçi şeylerle bilgilendirmeli. Çoğu insan neye para verdiğini bile tam bilmiyor. Biz istemeyince, sormayınca üreten de ne umursuyor ne de merak edip araştırıyor. Önce bizim daha bilinçli tüketici olmaya çalışmamız lazım.