Keklik avı türkü gibidir. Anadolu'nun türküleri gibidir. Tınısını, esini, oktavını iyi bilmek gerekir. Kekliği illa vuracam diye giderseniz dağlara, eliniz boş dönerken, ruhen de çöküntü yaşarsınız. İyi bir keklik avcısı için kekliğin kalkışını duymak, uçuşunu görmek, kekliği vurmak kadar haz vericidir. Doğru fişek; uçan kekliğe uzanan ikinci bir el kadar değerlidir. Sakin ve kararlı tetik kesmek ister. Av vurma hırsı olmayan, hırsını doğru kanalize eden, nasibi ile döner evine.
Kekliğin zekasını hafife alan da et alamaz o dağdan.
Ben limitlerimi her zaman MAK kararlarının yarısı kadar tutarım. İki demiş ise kodamanlar ben tek keklik vurdum mu bırakırım tetik kesmeyi ... Ama kalkan kekliğe, yatarım namluya, izlerim eşsiz gidişini. Aslında tüfeği yüzleyip de kekliği arpacığa aldım mı, vurmuş kadar olurum.
Aynı zamanda da nefsimi de terbiye etmiş olurum.
En tatlı su; keklik peşinde yorulup da kana kana içtiğin sudur. Şifa olur; bedenine, ruhuna...
Tek gidilmez kekliğe; yoldaş ister, arkadaş ister, muhabbet ister, dayanak-destek ister...
Fişeğini, azığını, köpeğini paylaşmayan keklik avcısı olamaz, vurduğu onca kekliğe rağmen...
Kısacası;
Keklik avı bir kültürdür. Bize düşen bu kültüre sahip çıkmaktır.
Rast gelsin