Gönderen Konu: EFE'NİN TİTANİK AKIBETİ- O. BABAÇOĞLU  (Okunma sayısı 1783 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Oğuz BABAÇOĞLU

  • Müdavim Üyemiz
  • ***
  • İleti: 477
  • Thanked: 52 times
EFE'NİN TİTANİK AKIBETİ- O. BABAÇOĞLU
« : 31 Mayıs 2014, 16:22:05 »
19 Mayıs tatili pazartesi dahil üç gündü. Üstelik bizim yazlık evin marangozluk işleri için ölçü almak gerekiyordu. Sevgili bacanağım İlyas Abiyle birlikte cümbür cemaat yola revan olduk. 16 Mayıs gecesi Çandarlı’ya vasıl olduk.
Cumartesi günü işlerimizi hallettik. Ne var ki hava balık avlamaya hiç de müsait değildi. Lodos bizim oraların en kötü havasıdır. Ne balık verir ne de denizde rahat bırakır en iyisi mi evde oturmak , akrabalarla hasret gidermek. Öyle de oldu. Zaten kayığımız Efe karadaydı ve kürek, ıskarmoz, çapa, ip… tüm bunların nerede olduğunu sadece Suat Abi biliyordu. Suat Abi’nin de İzmir’de bir işi çıkmış, cumartesi akşamı gelecekti. Pazar günü atarız, dedim kayığı. Nitekim öyle de oldu. Oltaları hazırladık, benzin ve yem ikmali yapılmasının arkasından öğleden sonra saat dört gibi yola çıktık.




Bizim elemanlarda başta Suat Abi olmak üzere bir karamsarlık hakim. “Yok balık, yok balık!” dedim “O kadar karamsar olmayın. Balık iyimser adamı sever.” Neyse bindik kayığımız Efe’ye yola koyulduk. Her zamanki yere gidemedik, kalabalık olduğumuz için yakın bir yerde demirlemek zorunda kaldık.
Ya nasip deyip “Attık ağzına, gitsin boğazına!” temennileriyle oltalarımızı salladık. Fakat o da ne oltalarımız tıkır tıkır oynuyor. İlk balıklar bindi. Gopezler erkenden oltalarımızı rahatsız etmeye başladı. Tabi ben mercan ve karagöz sevdiğimden ötürü öldürgen mercan oltamdan vazgeçemiyorum. Derken karagözüm oltayı asıldı, bindi ve salına salına geliyor. Heyt be yavrum benim. 10 tane gopez geleceğine bir tane karagöz binsin. Ardından bir tane istavrit, hemen akabinde güzel bir mercan.
Bir de çok şaştığımız bir olay. Uzun zamandır görmediğimiz ıskatroz palazları ardı ardına oltalara biniyor. Hepsi çok küçük olduğu için tekrar denizde yolunu buldu.Ancak ıskatrozların kilolukları olur. O yüzden bu yazın sonuna kadar büyümeleri gerekli.

Biz Alper’le teknenin ön tarafında oturuyoruz. Oturduğumuz yer oldukça rahatsız. Çünkü Suat Abi su gelmesin diye teknenin baş tahtasını uzun yapmış. O kısım baldırlarımıza batıyor. Diğerleri bizden çok daha rahat ama Alper’le ikimiz iyi çalışıyoruz. Eee ne de olsa Oğuz dayısının yeğeni.  

Baktım gopez hızlı çalışıyor. Bir de evde balık yemeğe aç bir sürü harami dolu. O yüzden olta değiştirerek ardı ardına gopezleri bindirmeye başladım. Artık akşam inmek üzereyken çapayı kaldırdık. Karanlık çökmeden evde olmak lazımdı. Çünkü daha balıklar deniz kenarında temizlenecek. Şehir suyuna gösterilmeden tavayla buluşturulacak; rakılar kadehlere akacak, o kadehler tokuşturulacak… Çabuk olmak lazım çabuk.
Kayığımız Efe’nin çapasını topladıktan sonra bir de baktık, yakalanan 3.5 kilo balığın yarısını Alper’le ikimiz tutmuşuz.  Demek dayı ile yeğen ikilisi olmasa evdeki haramiler aç kalacak. Bir de ben mercan, karagöz, istavrit, gopez… vs. yakalayarak çeşit yapmanın hazzından tüm kurtlarımı dökmüş vaziyetteyim. Düşünsenize 9 aydır balık tutamamanın verdiği bir kurt birikimi var. Bu bakımdan pire dökmüş it gibiyim.
Hemen evin önüne yanaştık. Teknenin içini hızla boşalttıktan sonra balıkları temizleme operasyonu yapıldı.



Biri temizliyor biri eve götürüyor, diğeri pişiriyor, bir diğeri sofrayı hazırlıyor. Sofraya erken oturan ağalar ilk balıkları lüpletip götürüyor. Hani çocuklara hep anlatılır ya. Bu tutmuş, bu getirmiş, bu pişirmiş, bu yemiş, geride kalanlar da hani bana, demiş.

İşte bütün bu anlattıklarım madalyonun bir yüzü, hatta güzel yüzü. O gece ailevi bir sorundan ötürü erkenden Denizli’ye çağrıldık. Sabahın köründe kalkarak marş basıp yola çıkmak zorunda kaldık. Oradan Marmaris’e ardından tekrar Denizli’ye…

Tabi böyle acele, olağanüstü bir durum hasıl olunca tekneyi karaya çekemedik. Halbuki mayıs ayı ve haziranın ilk yarısı tehlikeli havalar barındırır. Belki bir şey olmaz diye riski göze alıp tekneyi denizde, alargada bıraktık. Ne var ki üç gün önce kopan o fırtına bu hatamızı affetmedi. Kısıtlı imkanlarımızla dişimizle tırnağımızla işçiliğimizle alın terimizle inşa ettiğimiz kayığımız Efe. Ansızın patlayan lodosla paramparça oldu.



Allah beterinden saklasın. Bu durumda Nasrettin Hoca gibi düşünmek lazım. İyi ki içinde biz yoktuk.
Dedem Korkut geldi boy boyladı soy soyladı. Kulaklara küpe olacak şu maniyi düzdü.
                           Kayık fırtınada sanki bir sırça
                           Böyle lodosta fırtına olur sertçe
                           Zamanında alsaydınız tedbirinizi
                           Kayığınız Efe olmazdı paramparça
Gördüğünüz gibi yazın başında kayıksız kaldık. Allah sonumuz hayra getire. Lakin biz öyle bir milletin evlatlarıyız ki zerre kadar umutsuzluk yok içimizde. O teknenin tentesini atlastan, iplerini ibrişimden yaparız evelallah. İcabında hepsini atar, tümünü yeniden yaparız. Yeter ki insanın içinde umutsuzluk olmasın…

(Çandarlı selfisi değil, özçekimi…)
 

Çevrimdışı Tuncay KANDEMiR

  • Tuncay Kandemir
  • Hocamız
  • *******
  • İleti: 4269
  • Thanked: 846 times
    • Avcı Sayfası avlak
Ynt: EFE'NİN TİTANİK AKIBETİ- O. BABAÇOĞLU
« Yanıtla #1 : 31 Mayıs 2014, 17:35:34 »
Canınız sağ olsun hocam rast gele teşekkürler...
Tuncay KANDEMİR 1971
Samsun Ankara